10☕️ quae nocent docent

12.2K 901 189
                                    

yaralayan şeyler öğreticidir


Yoora

Her birimizin hayatında silmek istemediği, tekrardan aynı şeyi yaşasa aynı duyguları birebir hissedebileceği anıları vardır. Belki bir dönüm noktası olur bu anılar bazılarımız için, belki de bir çıkış kapısı. Benim için ikincisi oldu. O gün, beni düşğüm çukurdan kurtaran el, benim karanlıktan aydınlığa çıkış kapımdı. O sıralar, hayatın kirli oyunlara açtığı perdesinde oynatılan bir kuklaydım. Herkesi sevmeye başlayacağım yaşımda, herkese kin tutmaya zorlandım. Henüz dokuz yaşımdaydım.

On yıl önce olan bir şeyi bu kadar net hatırlamamanın tek sebebi, o'ydu. Bana düşğüm çukurda el uzatan kişi, Min Yoongi. 

Yaptığım her şeyi sorgulayan, asık yüzleriyle ruhumu benden çalan yetimhane zebanileri yine bir gün tüm şeytanilikleriyle bana musallat olmuştu. Akşam havale raddesine gelircesine ateşlenmiştim ve kolumu kıpırdatacak halim bile yoktu. Etrafımdaki kimse de  durumumu sorgulamamıştı ve görevliler bile abarttığımı söyleyip beni geçiştirmişti. Bense buna gücüm yetmediğinden hiçbir şekilde karşı koymadım. Çocuktum ve kendimi savunacak, hastalığımı onlara ispatlayacak gücüm yoktu. Geçmesini umarak uyudum, uyudum ve uyudum.

Gece soğuk terler içinde uyandığımda ateşim geçmişti fakat bu sefer de ağzım kupkuruydu ve açlıktan midem bulanıyordu. Sabah kahvaltısından beri tek lokma yememiştim ve şimdiye kadar açlığımı hissetmemiştim.Bu duruma daha fazla dayanamayarak sakin adımlarla mutfağa ilerlerken aklımdan geçenler beni ürkütüyordu. Yemekhaneye izinsiz girmek ve yemek çalmak disiplin suçuydu. Eğer yakalanırsam, bu kısaca ölüm fermanım demek olurdu.

Küçük bedenimdeki damarlardan adrenalin usulca kanıma karışırken ayaklarımı öylesine yumuşak basıyordum ki, muhtemelen karıncalar bile duyamazdı. Bir süre bu şekilde yürüdükten sonra bir  holden geçerek içeri girdim. Karanlıktan çok seçemesem de soğukluğundan anladığım kadarıyla büyük buzdolaplarının olduğu yere ulaşştım. Elimle yoklayarak açabileceğim kapakları ararken bir yandan da hızlanan kalbime söz geçirmeye çalışıyordum. Açlık öylesine gözümü döndürmüştü ki yaşadığım korkuyu bile yemek istiyordum.

Sonunda elime gelen küçük kulpu kavrayıp kendime çektiğimde odanın içini sarı bir ışık huzmesi aydınlatmıştı. Gözlerim altın bulmuşçasına parlarken karşımda seçim yapmam için beni bekleyen yiyeceklere baktım. Sürme peynir, zeytin, bal, domates, yağ ve daha birçok şey onları yemem için adeta haykırıyordu. Ellerim korkuyla titrerken heyecanla ilk gördüğüm şeyi, içi kahvaltılık dolu sepeti aldım.

Aynı temkinle dolaptan tam uzaklaşıyordum ki bir anda ortalığı aydınlatan beyaz ışıkla birlikte gözlerimi acıyla kırpıştırdım. Karşımda dikilen güvenlik görevlisini gördüğümde elimdeki sepet de yerle buluştu. Korkudan at yarışına çıkan kalbim biraz daha zorlasa göğsümden çıkıp yerde atacak gibiydi.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin