4☕️ glaciem regina

15.8K 1.1K 311
                                    

buzlar kraliçesi


Jungkook

Kum saatinin küçük ancak bir o kadar da hızlı kum taneleri akıp giderken, bu akıma kapılan milyarlarca insandan biri olarak okulu ve işi aynı anda yürütmeye çalışıyordum. Bu yaşıma kadar çalışmayı bırakın, ne tür yarı zamanlı işler olduğundan bile bihaber olan benim için, bu yorucu ancak bir o kadar da eğlenceliydi.

Son dersin de bitmesiyle sıramda kollarımı yana açarak yorgunluğuma zayıf düşen bedenimin isyanı sonucu esnedim. Bugün pazartesiydi ve hafta sonu tam gün kafede çalıştığımdan okula önceki günlere oranla daha yorgun başlamıştım. Normalde de çekilmeyen bu okul şu anda on katı kadar çekilmiyordu. Artık bahar olduğundan havalar hafiften kırılmaya başlamıştı ama soğuk ısrarla gitmeyi reddediyordu. İstenmeyen ancak son bir bardak çayı bahane eden uyuz misafirleri andırıyordu. Çok da fazla kalın olmayan parlament mavisi kabanımı alarak sınıftan çıkacağım sırada üç beş kişinin haricinde Yoora'nın da hala sırasında oturduğunu fark ettim.

Sürekli bir şekilde takışabildiğim ve her seferinde üste çıkma azmine hayran kaldığım bir insandı kendisi. Çevremdeki dibime düşen kızlardan farklı olarak, beni sürekli iten sinirli bir yapısı vardı. Bazen karşımda Yoora yerine büyükannem varmış gibi hissediyordum.Huysuzun tekiydi. Bu sebeplerden dolayı genel olarak gerekmedikçe iş yeri harici okulda konuşmuyorduk ve bundan ikimizin de şikayetçi olduğu pek söylenemezdi. Aksine bu durum işimize geliyordu.

Oradan çıkmak yerine hangi akla hizmet yaptığımı bilmeden ona baktığım sırada eş zamanlı o da bana baktı ve saçma bir göz temasına girdik. Neden her seferinde ona bakarken yakalanıyordum bilmiyordum fakat şanssızlığın kaderimde yazılı olduğu kesindi.

Tepki vermemeye çalışarak arkamı dönüp sınıftan çıkacakken aniden bana seslenmesiyle mağaza görevlisinin çıkarmayı unuttuğu alarm yüzünden öten sensörlere yakalanan müşteri gibi duraksadım.

"Jungkook!"

Ona ,'Az önce cidden bana mı çağırdın sen?' tarzı şüpheci bir ifadeyle tekrardan dönüp baktığımda o üç beş kişinin de konuşmalarını keserek bize odaklanmalarıyla sebepsizce gerildiğimi hissettim. Ya da belki de ne diyeceğini kestiremediğim için korkuyordum.

"Birlikte gidelim!"

Az önce tarihi üç yıl geçmiş çikolata yediğimi farketmiş gibi ona şaşkın aynı zamanda sorgulayan tavırla bakarken o ise kendinden emin bir şekilde eşyalarını hızlıca toplayarak amfinin merdivenlerini hızla indi ve yanıma geldi. O sırada diğerleri de izledikleri gösteriden memnun kalmamış gibi düz bir ifadeyle sınıftan çıktı ve sadece ikimiz kaldık.

Yoora gibi beni kendinden soyutlayan birinin böyle bir teklif yaptığına hala inanamadığım için iyi olup olmadığını kontrol etmek istiyordum. Eğilerek kafasının arkasına bakarken kaşlarımı çatarak "Kafana bir şey mi düştü?" diye sorduğumda yadırgayarak olumsuz anlamda kafasını salladı. Eliyle emin olmak istercesine kafasını yoklarken gülme isteğimi bastırmak çok zordu.

"Hayır." dedi kaşlarını çatarken. "Gayet sağlamım."

Ellerimi ceplerime yerleştirip onu anlamak istercesine süzerken, "Yok yani, benimle işe gelme gibi bir alışkanlığın yok da bugün ne olduğunu merak ettim." diye söylendim.

Anlamazdan gelmesi canımı sıksa da ikimiz de neden böyle bir tepki verdiğimin gayet tabii farkındaydık. Ancak o yine umursamaz kişiliğini konuşturarak gözlerini devirdi ve kapıya doğru adımlamaya başladı.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin