36☕️ carpe diem

10.8K 756 344
                                    

anı yaşa


Yoora

Birbirinin neredeyse aynısı gibi geçen birkaç günün ardından hayatım eskisi gibi devam etmeye başlamıştı. İlk günkü gibi şaşkınlığın azgın sularına kulaç atmak yerine, onun söylediği gibi aydınlık ve huzura yönelecektim. Acı bir gerçekti belki hayatta olmamasını, yaptığı hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını bilmek. Ancak insan denilen varlık öyle tuhaftı ki, bir süre sonra buna bile alışabiliyordu. Tıpkı benim gibi, sürekli sorgulayıp ağlamak yerine kabulleniyordu acı gelen şeyleri, zihnine her defasında kan kusturarak işkence etse de, gözlerindeki tüm damarları patlatırcasına gözyaşına boğsa da, kabulleniyordu, unutuyordu.

Ona eskisi gibi saf kin beslemiyor, yaşattığı hiçbir şeye karşı ona nefret tomurcukları saçamıyordum. Ağlayarak arkasından yas da tutamıyordum, ona karşı tek hissettiğim kızgınlıktı. Her şeyi en geç benim öğrenmeme neden olduğu için, acı çekişimi izlerken gerçekleri söyleyemeyecek kadar korkak olduğu için, en başından ona el uzatmışken beni reddettiği için, tüm bunlara rağmen bir anda ortadan kaybolup nefes almayı bıraktığı için tüm kalbimle ona kızgındım.

Bunun yanı sıra yaralarımın bu denli büyüdüğünü fark etmediğimden kendime de kızgındım, erken öğrenmediğim için, körü körüne ölmesine göz yumduğum için, benden uzaklaşmaya çalıştığını bilmeden ona yakınlaştığım için kendimden nefret ediyordum. Onu kendi karanlığından uzaklaştırmak yerine oraya daha da itmiştim.

Ne gariptir ki tüm bunlara, ona ve kendime olan tüm kızgınlığıma rağmen mektup üzerinde bana verdiği tek bir direktifi yerine getirmekte ciddi karar kılmıştım.Bundan sonra hayatıma yeni bir sayfa açıp acı veren anıları yaşanmamış sayacaktım.Onun istediği gibi, temiz bir gelecek için çabalayacaktım, zor da olsa, anılar beni boğacak gibi de olsa yapacaktım.

Min Yoon Gi veya adı her neyse, puslu anılarımda daima yardımıma koşan arkadaş, yeri doldurulamayacak abi olarak kalacak olan biriydi yalnızca. Min Yoo Ra'nın hayatında güzel, kalıcı ancak aktif olmayan biri.

Aynadaki yansımama bakıp kuaföre gülümsediğimde, genç kadın memnun bir tavırla masadaki kataloğu alıp bana uzattı.

"Son olarak saç renginizi de seçerseniz, işimiz tamamlanmış olacak."

Dirseklerime gelen siyah dalgalı saçlarımın omuzlarıma kadar kısalışına saniye saniye şahit olurken, beklediğimin aksine üzülmemiştim. Her bir teline anıların yüklü olduğunu düşündüğüm için falan da kestirmemiştim zaten, tek istediğim ufak da olsa bir değişiklikti.

Saçlarımın hafifçe geriye çekilip kulağımın hemen altına bahşedilen hafif öpücüğü hissettiğimde aynadan tüm süre boyunca benimle olan Jungkook'a baktım. Ne yaptığımı, ne hissettiğimi yargılamak yerine tüm seçimi bana bırakmış, fakat bunu yaparken beni asla yalnızlığa terk etmemişti. Yoongi konusunda bana tek kelime etmese de onun da en az benim kadar şaşırdığını biliyordum, tek farkla o bunu bana belli etmek istemiyor gibiydi. İçten içe üzülse de benim harap olmuş duygularımı daha fazla deşmek istemiyordu. Mektubu ona okuttuğumda verdiği tek tepki bana koca bir sarılmaydı, ardından tekrar kendi kabuğuna çekilerek konuyu değiştirmişti.

"Hangi renge boyatacaksın bilmiyorum ancak ben saçlarını siyah da seviyorum."

Çenesini yeni kesilmiş ve yıkanmış saçlarıma dayayarak aynadan gözlerimin içine kilitlendiğinde hafifçe gülümsedim. Her ne kadar uzun saç sevdiğini bilsem de şu an bana karışmamış ve siyah olmasını sevse de boyatmama laf etmemişti. İdeal erkek arkadaşın alası olan ruh eşime bakarken kafamla onu onayladım.

treat you better | jjk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin