35.Bölüm"İhanettesin"

1.5K 135 23
                                    

Resim - Bahsi geçen beyaz kurt

İleri bölümlerde ne olacağı tamamen planlı ama birkaç bölümü yazmak beni zorluyor. Gecikmenin sebebi budur.

        Bulut'un titreyen dik kuyruğunun ilerisinde kendilerine tutulan silah Lucy'i gerilemeye zorladı. Mahmut'un yüzündeki kararlılık onu korkutuyordu. Kardelen ve Tolga ise hâlâ Lucy'nin yanındaydı. Lucy gençlere kısa bir bakış attı. Tekrar gitmesi gerekiyordu. Fakat bu sefer bir önceki kadar kolay olmayacak gibiydi. Bir süre Kardelen'e baktıktan sonra Mahmut'a döndü.

        Birbiri ardına attığı geri adımlar en sonunda koşuya dönüştü. Bulut da onunla koşmaya başlamıştı. O hâlâ kurt halinde, Lucy'i geride bırakabilecekken aksine daha geriden gidiyordu. Bir şeyi önlemek istiyor gibiydi ama konuşmuyordu. Umursamadı ve kaçmaya odaklandı. Normal bir insandan kat ve kat hızlıydı. Arayı açmak o kadar uzun sürmedi. Tekrar şehrin çıkışına varmışlardı. Bu kısım daha boş ve açık bir yerdi. Mahmut söylendiği kadar iyi bir avcıysa vurulmaları an meselesiydi. Tekrar ağaçların başladığı yere ulaşmak için ellerinden geldiği kadar hızlı koşuyordu.

        Oraya neredeyse girdiklerinde zafere ulaştıklarından emindi. Bu mesafeden kendilerini vurması imkansız sayılırdı. Ağaç gölgeleri üstlerine düşmeye başladığında rahatlamıştı. Hâlâ koşarken bu rahatlığı gecikmiş silah sesi ile son buldu. Onu da sürükleyen Bulut çukur denebilecek yere düştü. Uzun süren düşüşün ardından Lucy'nin toparlanması uzun sürmedi. Yerde yatan ve dikleşmeyen çalışan Bulut'a ilerledi. Lucy'nin gerisinden gelerek onun vurulmasını önlemişti. Durumunun iyi olduğu belliydi. Arka bacağından vurulmuş fakat umrunda değil gibiydi.

        Lucy, "Kendini zorlama," diye uyardı. "Buraya gelmez." Kendi dediğine inanmıyordu. Fakat Bulut'un durmasını istiyordu. Bir süre koşamayacaktı. O ise umursamadan doğruldu ve topallayarak ilerlemeye koyuldu. Yarasına rağmen hızlıydı. Lucy de gerisinde kalmadı.

        Artık Kardelen ve Tolga da ceza görecektir, diye düşündü. Eğer halk da bu durumu öğrenirse Tolga ve Kardelen burda yaşayamaz. Yaşatmazlar. Hâlâ buradaki insanların nasıl bu kadar kurtlara karşı öfke beslediğini anlayamıyordu. Yine her şeyi mahfettim. Kendi kendini üzerken Tolga'nın önüne geçmişti. Artık Ayaz'a da uzağım. Sürü beni bulamayabilir. Şehirden kaçmak istiyordu fakat bu sürüyle bütün bağlarını kesebilirdi. Tek yapabileceği saklamaktı. Herkes onu öldürmek isterken nasıl yapacaktı?

--------

        Geçen saatler boyunca çukurda saklandılar. Dışarı çıktıkları gibi öleceklerdi sanki. Bu boşa bir bekleyişti. Söyledikleri yerde değillerdi ve muhtemelen bulunmayacaklardı. Gölge şimdiye kadar sürüyü bulmuş olmalıydı ama kendileri kayıptı bu sefer. Bulut ile konuşmak istiyordu. Ama her konuşmaları, onun üzülmesine yol açıyordu ve en sonunda onun da kendisini terk edeceğini düşünüyordu.

        Bulut süpriz bir şekilde konuşmayı başlattı. "Sanırım çürümemizi bekliyor."

        "Gelecektir." En azından Lucy öyle umuyordu.

        "Yiğit daha önce gelmesin yeter. Artık koşabilirim... Yani muhtemelen."

        "Bizi bulabilecekler mi acaba?" Umutsuzca çıkan sesinin ardından yattığı yerden doğruldu.

        "Bilmiyorum. Belki Gece bile bulmamıştır henüz. Ki bu muhtemel. Bu rüzgârda uçmak zor olsa gerek." Bulut dedikten sonra ilk kez havayı dinledi. Şiddetli rüzgârın uğultusuna güneş karışıyordu. Bu rüzgâr ona nedense gördüğü hayali hatırlattı. Yiğit bütün sürüyü öldürebilir miydi? En önemlisi ondan korkmalı mıydı?

        Lucy daha fazla sessiz kalamadı. "Yiğit, tek başına sürüyü öldürebilir mi?"

        Bulut bu soruya şaşırmış gibiydi. Lucy'e görede tuhaf bir soruydu fakat bu onun için oldukça önemliydi. Gördüğü hayallerde yanılmıyordu. Bu onu hep rahatsız ederdi ve ne yapacağını bilmemesine neden olurdu. Bulut ise şaşkınlığı üstünden attı ve düşünmeye başladı. Lucy, bunun zor bir şey olduğunu tahmin etti altı kurdu tek başına öldürmek kolay bir şey değildi. Hayalini tekrar gözden geçirdi. Sonunda düşen kurdun Ayaz mı yoksa Yiğit mi olduğunu merak etti. Yiğit'in düşmüş olmasını diledi. Fakat altı kurdu öldürmüş biri Ayaz'ı da öldürebilirdi. En azından Lucy öyle düşünüyordu.

        Bulut düşünmeyi bırakıp çukurun çıkışına göz gezdirince Lucy de ne olacağını beklemeye başladı. Etrafta rüzgârdan başka ses yoktu. Hattâ Lucy'e göre rüzgârın sesi de azalıyordu.

        Sessizliği beyaz bir kurt böldü. Bulut'u boynundan tutarak çukurun dışına fırlattı. Bu kurt Ayaz değildi. Tanımadığı biriydi. Lucy onların peşinden yukarı çıktı. Bulut'un etrafı üç kurt ile sarılmıştı ve Lucy hiçbirini tanımıyordu. Lucy'i fark eden bir tanesi onun üstüne atıldı. Lucy'i omzundan tuttuğu gibi Bulut'un yanına fırlattı. Kurtlar etraflarında yavaşça dönüyordu. Bulut kurt halinde dişlerini göstermekle meşguldu. "Sizi Yiğit mi gönderdi?" Sinirli sesini duymak Lucy şaşırmıştı. Onu genelde sinirli görmezdi. Bu sayede bu kurtların Yiğit'in köpekleri olduğunu öğrenmiş oldu. Bulut henüz bir cevap alamamıştı. "Ne yani? Beni mi öldüreceksiniz?"

        Beyaz olan konuşmayı başlattı. "Bir hain öldürülmeli. Sen de biliyorsun."

        "Ben hain değilim." Gözlerini beyaz olanınkine dikti. "İstenmeyen biriydim ve oradan ayrıldım. "

        "Yiğit'in buna karşı olan tepkisini biliyorsun. Seni biz öldürmeyeceğiz. Bunu Yiğit kendi başına halledecek."

        "Ona şüphem yok zaten. Madem öyle sizin burada işiniz ne?"

        Beyaz olanın yerine kahverengi bir kurt konuştu bu sefer. "Simay için geldik." Burnu ile Lucy'i işaret etti.

        "Bu beni neden ilgilendirmesin?"

        "Çünkü sen ihanettesin!" Kızıl dişi kurt söylediklerinin ardından Bulut'un omurgasını ısırarak Lucy'e ayırdı. Kulaklarına asıldı ve onun yere düşmesini sağladı.

        Lucy'nin üstüne beyaz olan atlamıştı. Kendini geriye itti ve tekmesini havaya kaldırarak kurdun çenesine sertçe vurdu. Yalpalayan kurt biraz ileride yere kondu ve geri dönerek Lucy'i boynundan ısırdı. Lucy buna kulaklarını çekerek karşılık verdi. Kurt en sonunda boynunu bırakınca. Kurdun boynuna tırnaklarını geçirdi ve kulaklarını şiddetle ısırdı. Kurdun arkasında olduğundan dolayı kendisinin hasar görme ihtimali yoktu. Zorda olsa tutunabiliyordu. Kahverengi kurt, Lucy'i belinden ısırarak beyaz olanı kurtardı. Bir süre ikisi de tırnaklarını birbirlerinin derisine batırdı. Kurt hızlıca pençesini Lucy'nin alnına vurdu. Lucy alnının yandığını hissetti.
Kurdun karnına tekmesini geçirerek onu üstünden attı.

        Bulduğu fırsatı Bulut'u kontrol ederek değerlendirdi. Kızıl kurdu boğmakla uğraşıyordu. Kızıl dişi ise uğraşlarına karşılık alamıyordu. Hareketleri yavaşlarken kurdun kendinden geçtiğini fark etti. Bulut işin sona yaklaştığını anlamış olmalı ki dişiyi yere bıraktı. Lucy onların eski dostlar olduğuna neredeyse emindi.

        Onları izlemekten vazgeçip koşuyu başlattı. Kendini daha cesur hissediyordu. Ani bir kararla beklemek yerine Ayaz'a ilerlemeyi seçti. Kolyesini kullanmaması için bir sebep yoktu. Ayaz'a odaklandığında mavi ışık bulutu oluşmuştu. Onu takip ederken şehre girmekten korkmadı. Peşlerindeki kurtların insanları yeteri kadar korkutacağını umuyordu. Bulut da en sonunda Lucy'e yetişmişti. "Aklında ne var?"

        Kafasını Bulut'a çevirdi ve bir yandan koşmaya devam ediyordu. "Daha fazla beklemeyeceğim."

Devam Edecek...

Özgürlük SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin