7.Bölüm"Kendi Seçimin"

4K 228 3
                                    


     Yine aynı sınıfta, aynı sırada, aynı oturuşta, aynı hayallerdeyim. Camdan dışarıyı seyrediyorum. Umarım yine o gurubun tuhaf fikirleri ile karşılaşmam.
      Ben boşuna mı ümit ettim! Yine tuhaf fikirlerin baskısını yaşıyorum. Tamam zenginsiniz biliyorum ama niye beni bulaştırıyorsunuz. Ne mi düşünüyorlar? Komşu şehirin piknik alanına gitmeyi! Daha da önemlisi iki dağın arasında olan yeri de aşıp dağa çıkmayı deneyeceklermiş. Ne olursa olsun bu sefer ben yokum! Daha fazla macera istemiyorum!
     Bir haftadır aynı şeyi konuştular ama şimdi nedense benim varlığımı anladılar ve Yonca konuşmaya başladı :
  - Lucy, bu sefer de bizimle gelirsin değil mi? Geçen sefer çok eylenmiştik.
     Sorma! Çok eylenceliydi!
  - Bu sefer beni bulaştırmasanız.
     Can hiç dururmu :
  - Bu sefer at ile kaçamayacağın için mi istemiyorsun?
     Bu sözünün altındaki alayı anlayabiliyorum! Nihayet Kardelen de atıldı :
  - Hayvanları sevdiğin belli. Belki geyik ya da tavşan bile görebiliriz.
  - Şimdiye kadar sınırlarım hep bu şehir içindeydi. Geçen sefer gittiğimiz bile çok uzaktı. Daha uzağa gitmesem de olur.
  - Korkuyorsan gemlene gerek yok!
     Bunu söyleyen tahminleriniz üzere Tolga! İlk karşılaşmadan beri sevmemiştim. Sağolsun Kardelen yine beni koruma rolünde :
  - Sen bir karışmasan olur mu?
  - Haklı olduğumu biliyorsun. Her seferinde onun nereye gittiği ne düşündüğünü sorsak bir cevap alıyor muyuz? Hayır!
  - Belki de kendince...
  - Sorunları mı var, ne!?
     Neden ben! Bıktım, ben burdayım, fark edin artık!
     Yine bir şekilde kurtuldum. Bahçedeki ağacın gölgesinde oturuyorum. Bu arada Ayaz tam da tahmin ettiğim gibi sözünü tutmuyor. Onu özledim diyebilirim. Acaba şu an ne yapıyor? Eminim ki uyuyordur.
     Kapıdan çıkarken Kardelen'in bana doğru koştuğunu duydum.  Beni de durdurup konuşmaya başladı :
  - Lucy, sen Tolga'yı umursama. Bizimle gelmeni ben çok istiyorum.
  - Kardelen bir şey sorabilir miyim?
  - Tabi.
  - Siz neden hep benimle uğraşıyor veya beni hemen aranıza alıyorsunuz!? Bırakın artık beni, zaten mutluyum ben.
  - Lucy, neden böyle düşündün ki? Biz senin yalnız kalmanı istemedik. O yüzden...
  - Tolga haklı, kendimce sebeplerim var, korkağım... O yüzden sizden gizlediğim onca şeyi hala daha gizliyorum. Siz ne kadar iyi kişiler de olsanız, sizin gibi değilim ben. Beni bırakın!
  - Lucy sakinleş. Tolga'yı sevmediğini tahmin edebiliyorum. Ama gerçekten de bizimle olmak istemiyorm usun?
     Bu soruyu sorunca biraz duraksadım çünkü kendimi şu an uçurumun kenarında gibi hissediyorum. Ya onlarla olucam ya da kendi yoluna gidicem. Bu durgunluğumu fark edince sorusunu tekrarladı :
  - Bizimle olmak istemiyor musun? Eğer istemiyorsan üstüne gitmek gibi bir niyetim yok.
     Bu sorusuna da cevap vermedim. Çünkü ne yapacağımı bilemedim. Sonra onun sesi ile kendime geldim. Bu sözünü umutsuzluk ile söyledi :
  - Kendi kararın...
     Dedikten sonra bana arkasını dönerek yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Ben de kapıdan çıkıp şehrin yoluna ilerledim.
     Beş arkadaşımı bu şekilde kaybettim. Bu er ya da geç olacaktı. Ama çok mu erken oldu? Bilmiyorum! Ne istediğimi anlayamıyorum. Yalnız kalmak, kısa süreli dostluklar edinmek...  Bu arkadaşlıklar bitecek çünkü ben hiçbir şeye sahip olmayan biriyim. Onlar ise nereye harcayacaklarını bilmedikleri kadar paraya sahip. Onları yerinde olmayı isteyebilirdim. Ama bana seçim şansı verilmedi. "Ne yapıyorsun sen?" Diyorsanız söyleyeyim. Karşımda duran aynada kendime bakıyorum. Aynada siyah saçlarım ve koyu mavi gözlerime bakıyorum. Belki de yapacak başka birşeyim olmadığı içindir.
     Kardelen ile olan konuşmamız dan beri kendi başımayım. O gurup ise bütünlüğünü koruyor. Acaba yanlış seçimi mi yaptım? Merak ediyorum da, fakir olduğumu öğrenseler ne olurdu? Aslında onlarla arkadaş olmak istemediğimi söylemedim. Yani arkadaşlığımız bitmiş sayılmaz. Değil mi? Ne saçmalıyorum! Bitti işte! En azından onlar için...
     Dersler benim için eylence aracı oldu. Başka birşeyden zevk alamıyorum. Ayaz ise iki haftalardır yok. İçimdeki ses bana bağırarak konuşuyor :
  - Git şu ormana gir Ayaz'ın inince!
     Tabiki bu sese aldırış etmeyeceğim. Ne yapabilirim ki. Ölüme gitmeye gerek yok.
     Bizim zengin gurup bugün gidiyor. İçimde kötü bir his var. Ama ne olduğunu bilmiyorum. Umarım yanılıyorumdur.
     O gurup arabalarına binerken karşılaştık. Onlar bana üzgünlük ve utanç  dolu gözler ile bakıyorlar. Ben ise neden bilmiyorum ama onlara karşı samimi bir şekilde gülümsedim. Ardında da yürüyerek devam ettim. İçimdeki duyguları kontrol edemiyorum. Ayrıca neden böyle hissettiğim bilmediğim hislerim var. Hem korkuyor hem de heyecanlıyım.
    Hafta sonu bitti. Hatta şu an haftanın ikinci günündeyiz. Şimdiye kadar dönmeleri gerekirdi. Neler oluyor?
     Okula her zamanki boş yoldan giderken karşıma aniden eğeri olmayan siyah bir at çıktı. Önce şaha kalktım ve ardından bana bakarak konuştu :
  - Sana ihtiyaçları var!
     Ne oluyor!? Bu o çiftlikte ki at. Ben ise şaşkınlıkla :
  - Ne oluyor?
  - Ayaz bana haber verdi. Seni hemen götürmem gerek.
  - Nereye?
  - Arkadaşlarının gittiği yere!
  - Dur bir dakika. Ne oluyor baştan anlat.
  - Arkadaşların Ayaz'ın sürüsünün bölgesinde. O bunu fark etti ama diğerlerini değil.  Hemen bana seni onları yanına götürmem için geldi. O sürüsünü oyalayacak. Biz de o sırada onları oradan çıkaracağız.
  - Neden onları bu kadar önemsiyor?
  - Çünkü Eylül Ayaz'ı kurtaran biri.
  - Ne!?
  - Daha sonra Ayaz dan dinlersin, hadi.
     Bu sözünün ardından sırtına bindim ve sıkıca tutundum :
  - Yolu göster...

Devam edecek...

Özgürlük SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin