25.Bölüm"Ona Güvenme"

1.9K 165 32
                                    


Resim - Kedi Sokağındaki kediler.

Bir haftadır okula gitmedim. Ölü gibi davranıyorum denebilir. Katil olma düşüncesi bile yeteri kadar kötüyken birini öldürmüş olmak nasıl ağır geliyor... Hala nasıl yapmış olduğumu anlayamıyorum. Beni ara sıra yöneten hislerim bana düşmanmış meğer. O adam cesedi aklıma geldikçe ağlayasım geliyor. Ağlıyorum da zaten.

Çöpten başka bir şeye benzemeyen evimden çok seyrek çıktım. Çıkmak gibi bir hayalim de yok. Sanırım evde yiyecek bir şey kalmayana kadar dışarı çıkmadan yaşayabilirim. Ağlama krizlerim ise dinmeyecek gibi.

Kardelen'in bana karşı, korkak bakışları da çok ağır gelmişti. Onun benden korkması, gereken bir şey miydi? Ona zarar verebileceğimi düşünmedi değil mi? Kurtlarla olan bağlantım beni yeteri kadar hain yapıyordu. Bu kadarı çok fazla. İç sesimi bir daha dinlemeyeceğim. Hislerim beni yönetmemeli. Bir daha böyle bir şey olmamalı.

-----

Ağlamaktan yorgun düşmüş bir şekilde evin bir köşesine uzandım. Gözlerim normalde kızarırdı ama bu sefer kızarmamıştı. Belki de uzun süredir ağlamaktansa olanları düşündüğümden. Hala sabah olmasına rağmen uyumak istiyorum. Gündüz, gece artık benim için bir fark taşımıyor. İki türlü de katilim.

Ben uykuya dalacakken duyduğum ayak sesi doğrulmamı sağladı. Kardelen olması umuduyla beklemeye başladım. Fakat gördüğüm kişi beklediğim biri değildi. Yüzündeki meraklı ifade ile Bulut'du. Beni görünce gülümsedi. Ben ise gülümseyemiyecek kadar uykuluydum. O neden burda? Benim burada olduğumu nasıl bilebiliyor!

Benim ona sorarca bakışlarıma cevap olarak "Yonca'yı canından bezdirince zar zor öğrendim. Çünkü seni merak ettim." dedi. Onlar aynı sınıftalardı değil mi. Yonca'ya bunu ödetirim de önce katil olduğum gerçeğini kaldırabilmem lazım. Yavaş yavaş olduğum yerden ayağa kalktım ve düzgün bir şekilde oturdum. Konuşmak gibi bir hayalim yoktu. Onun neden beni merak ettiği ise şu an pek umrumda değil.

"Ne oldu?" dedi olduğu yerden. Bunun cevabını vermeyeceğim. "Kardelen de sessiz." diye devam etti. Ona bakıp ne alakası var derecesine kısa bir bakış attım. Ardından tekrar ellerim baktım. Birkaç gün önce kanla kaplı olan ellerime.

"İkinizin çok iyi arkadaş olduğunu biliyorum. " dedi. Ben ise bir saniye bile beklemeden "Bundan sana ne?" dedim. Sesim ağlamaklı çıkmış olabilir. Uzun zamandır konuşmadığımı düşünürsek sesimi ayarlayamamış olabilirim. O da bu ses tonuma şaşırmış gibiydi. Ya da sadece numara yapıyordu.

"Ne oldu?" dedi ısrarla. Sanki söyleyebilirmişim gibi! Acaba hasta numarası mı yapsam. Neden merak ediyorki? Benden, ona ne! Bir şey söylemesem...

"Bana güvenebilirsin. Sır saklamakta iyiyim." dedi düşüncelerimi bölerken.

"Boşver." dedim. Anlatmak istemiyorum. Hem nasıl anlatılır böyle bir şey? Bu kendi içimde bir sır olarak kalabilir. Ama o kapının yanından ayrılıp önüme oturdu.

"Sen anlatana kadar buradan gitmiyorum." dedi. Cidden mi? Uzun uzun birbirimize bakıyorduk. O inatçı olabilir ama ben de öyleyim. Pes etmeyeceğim. Bu konu aklıma geldikçe yeteri kadar kötü oluyorum. Anlatırsam ne hale gelirim acaba(!)

Yarım saate yakın bir süre geçmesine rağmen hâlâ bekliyor. Ben ise uykusuzluktan, gözlerimi açık tutamıyorum bile. Kendimi daha ne kadar zorlayabilirim. Uyumam lazım ama o gidene kadar öyle bir şey yapmam.

O gitmezse ben giderim. Uykum olmasa sonuna kadar buarada beklerdim ama daha fazla dayanamaya bilirim. Oturduğum yerden kalktım ve yavaş adımlarla kapıya doğru gittim. Kapıdan çıktığımda o hâlâ oradaydı. İnatçı.

Özgürlük SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin