2. Bölüm"Çok Güzel Bir Vahşi"

8.6K 398 17
                                    


     Sanki beni öldürecek gibi bakıyordu ve kaba kalın bir sesle söze girdi :
  - Bu sırada oturan benim yeni olman yerimi kapabileceğin anlamına gelmiyor. Şimdi kalk burdan!
     Gerçekten de çok kaba. Gerçi böyle şeylere hazır olması gereken bendim. Arkamdan ses geldi:
  - Hey Tolga! Biraz sa...
     Bu sırada aralarını bomamak ve kendimi ezdirmemek için hızla kalktım ve sıradan çıktım. Sakin ve yavaşça yürümeye koyuldum. Gerçi sakin falan olduğum yok! Gerçekten bu Tolga ismini unutmayacagim.
     Bahçede gölgede kalmış bir ağaç  dibi buldum. Sırtımı yasladım ve gözlerim kapatıp olduğum yere oturdum. Aklımda binlerce soru var. Kendim kaşındım da diyebilirim gerçi. Sonuçta böyle olacağı belliydi. Sokakta büyümüş, kimsesiz, kirli, kaba, değişik bir kız. Hep yalnız olacağım apaçık belli.
     O sırada önümde duran birisi bir elini açık bir şekilde bana uzatmıştı. Kısa kızıl kıvırcık saçlı, benim çok kısa olmama rağmen benden bile kısa yeşil gözlü sevimli bir kızdı. Bu da o arkamdaki kızla beraber sınıfa gelmıs olan dı. Gayet ciddi bir şekilde şaşkın olan bana kaşlarını hafif kısarak söze girdi:
  - Merhaba! Ben 12. Sınıftan Yonca Parıltı! Arkadaşım Tolga adına özür dilerim. Daha yeni bir tartışmanın etkisi ile sana kaba davrandığını düşünüyorum.
     Sanarsin resmi bir yazı yazıyor. Ama hepsine karşın çok kibar ve...
  - Bir dakika! 12. Sınıf mı?!
     Gerçekten de mi yani benden daha genç duruyor halbuki.
     Nasıl oldu bilmiyorum. Ama şu an sınıfta o grupun arasındayım. Hepsinden ayrı sesler çıkıyor. Öyle görünmese de söyledikleri konuyu hiç takip etmiyorum. Anladığım kadarı ile buralarda olan hayvan saldırıları artmış. Bu konu beni pek ilgilendirmiyor gerçi.
     Okul düşündüğüm kadar sıkıcı değilmiş. Yani en azından çöp karıştırmak kadar değil. Umarım hep böyledir. Kardelen arkamda oturuyordu. Tolga da çok değerli sırasında birseyler karalıyordu. Ben ise gerçekten dersleri sevmiştim. Sokaktan geçenler hep bir işkence olduğunu söylerdi. Değilmiş meğer.
     Okul çıkışı yavaşça kapıya doğru gidiyordum. Birden omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde Tolga karşımda biraz mutsuz bir şekilde bana bakıyordu. Bir yandan  sağ elini kaldırmış saçlarıyla oynuyordu. Benim yanıma bakarak konuşmaya başladı:
  - Özür dilerim, biraz sinirliydimde. Anlarsın yani sinirini başkasından çıkarmak falan...
  - Önemli değil ama tabiki böyle tanışmak istemezdim.
  - Tamam o zaman bu sefer istersen bizim grupla seni evine kadar bırakalım. Ne dersin?
     Aslında çok iyi olurdu ama benim sokakta yaşadığım da bir gerçekti. Ayrıca kendimi küçümsetmek de istemiyordum.
  - Yanlız gitmem daha uygun olur. Hem ben yolu uzatarak gitmeyi düşünüyorum.
  - Tamam sen bilirsin.
     Aslında yalan böyle bir amacım yok.  Hatta bulursam bir kestirmeden gideceğim.
     Ana yolun kenarında yürüyorum. Zaten okul ormanın resmen derinliklerinde! Gözüm sol tarafa doğru giden bir patikaya kaydı. İçimden bir his oraya gitmememi söylüyor fakat daha kestirmeye benziyor. Büyük bir adımla patikada  ilerlemeye başladım.
     Yarım saat geçmişti ama hala yolun sonu gelmemişti. Ne uzun yol bu! Derken karşıma birkaç damla kan çıktı. Herhalde yaralı bir hayvanındır diye düşündüm ve bu bitmek bilmeyen yolda ilerlemeye koyuldum.
     Aniden karşıma bir Kurt çıktı. Korku içinde titremeye başladım. Aslında kurt bembeyaz ve çok güzeldi. Tüylerini kabartmıştı, aslında çok inceydi. Benî korkutmak için olsa gerek. Herşeye rağmen çok güzeldi. Mavi gözlerini bana doğru dikmişti. Ağzındaki ve yüzündeki küçük damla halindeki kanlar onu cidden çok korkunç bir hale getirmişti.
  - Aptal insanlar, bu seferki güzel bir av.
     Ne! Bu bu... Konusuyor mu!?
     Aniden bana doğru attığı bir adımın ardından ormanın içine doğru bütün gücüm ile koşmaya başladım. Bu kurt hem konuşuyor hem çok hızlı! Ne yapıcam ben!? Köklerin, çamurun üstünden atlayarak şimdiye kadar koşmadığım kadar hızlı  koşmaya başladım. O da benden daha hızlı bir şekilde aynı hareketleri yapıyordu. Hızlıca koşuyordu. Bana yaklaşıyordu.
     Aniden belimde çok yüksek bir acı yükseldi. Yüksek bir çığlık attım. Cidden çok canım yanıyordu. Hemen yere düştüm kurt da üstüme geçmişti bile. Ön patisinden birisi ile boynumun altını, diğer patisi ile de sol koluma basıyordu.  Çok yüksek bir sesle hırlıyor ve bütün dişlerini çıkarmıştı. Gözlerimi sıkıca yumdum. Çok korkuyordum. Nefesini bile hissediyordum. Kurttan çok tuhaf sesler çıkmaya başladı. Merakıma yenik düşüp bir gözümü açtım. Kurt sanki kendi ile savaşıyordu. Kafasını yüksek hırıltılarla sağa sola sallıyordu. Benim gözümün açık olduğunu  farkedince hemen bana doğru ağzını açtı, öyle bir kükredi ki kulaklarım çınlama başladı. Kükremesinin ardından üstümden çıktı ve ormanın içinde kayboldu. Hemen ayağa kalmayı denedim. Hala büyük bir şokta idim.  Bir iki adım attım ve ardından yere düşüp bayıldım.
     Uyandığımda başım çalıyordu. Kafamı kaldırdım:cidden çok karanlık.  Ayağa kalktım, sırtımda acayip biçimde ağrıyordu. Nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Yavaştan kar yağıyordu. Yerler bembeyaz olmuştu bile. Bembeyaz demişken acaba o kurt nereye gitti. Hem nasıl konuşuyor olabilirdi ki?
     Bir saat kadar yürüdükten sonra daha fazla dayanamayıp yere düştüm. Kalkacak halim yoktu. Ama donuyordum. Zaten kiyafetlerim de yırtılmıştı. Kendimi sıktım ve daha fazla dayanamadan derin bir uykuya daldım...

Devam Edicek...

Özgürlük SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin