31.Bölüm"İstenmeyen"

1.6K 149 14
                                    

        Onun etrafında bulunan kişiler hiç hoş bakmıyordu. Öğlen saatlerinde olmalarına rağmen havada bir serinlik vardı. Ve bu Lucy'nin hiç hoşuna gitmemişti.

        Ona bakan öfkeli gözler korkusunu yeniledi. Bir huzura kavuştuğunu düşünürken diğer tarafı unutmuştu. Onu insanlar da sevmiyordu. Üstüne doğru gelen kişileri yenebileceğinin farkındaydı ama öldürdüğü ilk adam hâlâ aklından çıkmamıştı. Bir cinayet daha işlemek istemedi.

        Havadaki sessizlik Lucy'i rahatsız etmeye başladı. Bu sessizliği bir ağlamanın bozması ise en son isteyeceği şeylerdendi. Bu rahatsız edici ses yükselirken sinirlenmeye başladı. Kalabalığa göz gezdirirken güneşle parlayan bir cisim gördü. Kendisine doğrultulmuş şeyin ne olduğunu anlayamadı. Bulutun güneşi tamamı ile serbest bırakması ile silahın geri kalan kısmı ve Mahmut'un yüzü göründü. Lucy'nin gözleri şaşkınlık ve korku ile açıldı. Daha yeni gelmişti fakat neden bu kadar çabuk bulunduğunu anlayamadı. Daha fazla vaktinin olmadığını fark edince  duvar dibinden koşmaya başladı. Mermi sesi ise hemen ardından duyuldu.

        Üstüne yürüdüğü kalabalık korku ile çekildi. Çekilmeyenlerin ise etrafında dolaşmak zorunda kaldı. Kaçmaktan başka ne yapabilirdi ki, daha önce Ayaz kaybetmişti ve onun da kaybetmesi muhtemeldi. Omzunun üstünden geri baktığında Mahmut'un haricinde başkalarının da peşinde olduğunu gördü. Tekrar önüne döndüğünde ise karşısındaki kişinin üstünden atladı. Dengesi bozulurken köşeyi döndü. Her taraftan birileri çıkıyordu. Ne kadar kaçabilirdi? Burası şehirdi. En sonunda yakalanacağını fark etti ve yavaşlayarak onu takip edenlere döndü. Mahmut da oradaydı ama başka yol yoktu. Gerindi ve hazırlandı. Sadece birinin geleceğini düşünürken herkesin gelmesi korkusunu arttırdı. İster istemez geriledi ve koşmaya devam etti.

        Çaresizce koşarken arayı açtığını fark etti. Ama durmaya niyeti yoktu. Başına gelecekleri düşününce korkusu tazelendi.  Karşısına çıkan tanıdık yüz durmasına neden oldu. Kardelen!

        Lucy, "Kardelen," dedi nefes nefese. Kardelen de şaşkınlıkla ona baktı. Arkadan gelen gürültü Kardelen'in ne olduğunu anlamasına yardım etmiş gibiydi.

        Lucy'i kolundan tuttuğu gibi koşmaya başladı. Nereye gittiğini anlaması uzun sürmedi. Kendi evine götürüyordu. Ama itiraz etmedi. Babasının oraya uğramayacağını tahmin etti. Kızından bir kurdu saklamasını beklemezdi.  Kardelen'in aniden durması ile sarsıldı. Ona baktığında bir şey düşünüyor gibiydi. Nefesini rahatlattığında konuştu. "Haydi, gel."

        Lucy, "Nereye?" dedi. Konuşması tekrar koşmaya başlaması ile bölündü. Yolunu değiştirdi. Tereddüt etmeden onu takip etti. Ara sıra durup soluklanıyorlardı. Ama bu kadar koşmalarına rağmen ulaşamadıkları yerin neresi olduğunu merak etti. Kardelen'in rastgele hareket ettiğini fark edince endişeye kapıldı. O da nereye gideceklerini bilmiyor olmalıydı. Lucy umutsuzluğa kapıldı ama durmak istemedi. Durmak pes etmek sayılırdı. Kardelen'in nefesinin kesilmeye başladığını hotultulu nefes alışından anladı. Onu durdurdu ve yere çöküşünü izledi. O da karşısına oturdu.

        Kardelen, "Devam edelim," dedi. "Beni merak etme." Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştı ama mümkün olmadı. Lucy ise yorgunluğunu gizlemeye çalıştı.

        Lucy, "Beni bırak," diye iç geçirdi. "Kendini zorlama, ben iyiyim. Sadece bunu beklemiyordum."

        "Sen gittiğinden sonra bütün şehir babamın çektiği fotoğraf ile seni tanıdı. Hiç sevilmiyorsun."

        "Diğerleri nasıl?" Hiç sırası değildi ama merakını köreltemedi. Ayrıca konuyu değiştirmek istedi. Kardelen'in onu ele vermemesine minnettardı. Bu sorusunun çok saçma göründüğünü fark edince rahatsız oldu ve değiştirmeye karar verdi. "Bulut'dan veya başka bir kurt adamdan  haberin varmı?"

        "Hayır ama diğer kurtlar da pek mutlu sayılmaz." Başını yorgunlukla önüne eğdi. "Senin haberinden kurtlar da etkilendi, avlanma arttı ve buradan atıldılar. Son beş ay çok cânice geçti."

        Lucy, huzursuzca yerinde kıpırdandı. Bütün bu karmaşadan sorumlu olmak çok ağırdı. Kurtlarla birlikte olmasının bu kadar sorun yaratacağı tahmin edilebilir bir şey değildi. Acaba kaç kurt onun yüzünden ölmüştü. Her şeyin sorumlusu benim diye düşündü.

        Kalabalığın sesi kulakları doldurmaya başlayınca neden burada olduğunu bir kez daha hatırladı. Kardelen endişe ile ayaklanırken ondan önce davrandı. Tehlikenin büyük olduğunun farkındaydı. Kardelen sadece bir yüktü ve tehlikenin bir hastalık gibi ona sıçramasını istemedi. İkisi için de bunun büyük bir hata oluşturacağına emin olunca Kardelen'i görmezden gelip kalabalığa doğru koştu. Kardelen'in ise arkasından şaşkınlıkla ona baktığını tahmin etti. Sessizce özür diledi.

        Kalabalığa doğru koşarken yüzler ona döndü. O ise hızını kesmeden üzerlerine yürüdü. Önünden çekilmeyeceklerini anladığında yapacağı şey için sorumlunun kendisi olmadığına inandı. Diplerine girdiğinde kendini ileri fırlattı ve tekmesini önüne savurarak karşısındakini yere serdi. Oradan da önünde dikileni koluyla vurarcasına itti. Önüne çömelmiş olanın üstünden atladıktan sonra kendini kalabalığın diğer tarafında buldu. Koşmaya devam ederken başardığı şey ile yüzüne bir gülümseme yerleşti. Belki de ilk defa gurur duyacağı bir şeyi başarmıştı. Omzu üzerinden geriye baktığında artık düşmanlarına baktığını anladı. Kardelen'in şaşkın yüzünü ise görmemeye çalıştı. Önüne baktığında arabanın yanını gördü ve sağa kaydı. Ezilmek şimdiki son seçeneğiydi. Dikkatini toparladı ve nefesini özenle kullanarak devam etti.

        Şehirden çayırları ortadan bölen yola ulaşınca durdu. Kaçışı olabilirdi ama bir daha asla Ayaz ve sürüye kavuşamama düşüncesi onun hareket etmesini önledi. Yanından hızla geçen araçlar kaçma isteğini körükledi. Doğru kararı vermek istedi. Ayaz'a ulaşmak şu an için imkânsızdı, aşması gereken kocaman bir şehir vardı. Bütün şehri uçtan uca koştuğunu anlaması yorgunluğunu fark etmesine yardım etti. Karar verene kadar direğin dibine oturarak düşünmeye karar verdi. Dinlenmesi gerekiyordu. Ayakkabılarına baktığında diplerinin parçalanmasını kendisi için bir teselli olarak gördü. Hızlıydı ve hız bir kurt için hayat demekti.

        Uyku isteği içini doldurdu ama gizlenmesi için bir yeri yokken buna cesaret etmek, ölüme koşmak demekti. Nefesini kontrol altına almak az da olsa rahatlamasını sağladı. Aklından geçen soru ise neşesine göre baskın kaldi. Nereye gideceğim diye düşündü.

        Aklına gelen ilk yer çiftlik oldu. Aslında bir köyde bulunuyordu ve orada daha az kişi yaşıyordu. Çiftlikten Eylül'ü tanıyordu ve ona güvenebilirdi. Ya babası? Muhtemelen onu gördüğü gibi öldürmeye çalışırdı. Ama köy iyi bir seçenek gibi duruyordu. Orada illaki yıkık veya terk edilmiş bir ev vardır diye düşündü. Oraya kadar görünmeden gitmek kolaydı. Çayırın öte tarafından köyün minik görüntüsü görülüyordu. Daha fazla beklemenin bir işe yaramayacağına kanaat getirince ayağa kalktı. Kolunu biraz rahatlattıktan sonra derin bir nefes aldı ve otların arasına daldı. Yeşil ve kısa otlar ayaklarının altına hoş sesler çıkarıyordu ve güneşin batışa geçtiğini fark etti. Bir saattir kaçıyor olmalıydı. Yoluna tekrar baktı ve oraya ulaşmanın yürüyerek iki-üç saat alacağını fark etti. Bu da güneşin yavaş yavaş batacağı zaman oluyordu. Enerjisini koşarak harcamak istemedi. Zaten köye ulaşınca hızlıca bir yer bulmak için koşacaktı. Aylardır gördüğü eğitim ilk kez işe yaramıştı. Ama onun düşündüğünü aksine insanlar üzerinde kullanmıştı.

Karşısındaki köy kalabalık görünmüyordu ama tedbiri elden bırakmak istemedi ve koşmaya başladı. Kalabileceği uygun bir yer bulmak düşündüğümden daha zor olacak gibiydi. Güvenliğin artması için -zaten çok alçak olan- evlerin tepesinden koşmaya başladı. Hangi evin boş olduğunu anlamak mümkün değildi ama umutsuzluğa kapılmayı reddetti.

        Evlerin arasından atlarken geçmişin aksine bacaklarının acımadığını fark etti. Bunu bir oyun haline getirmişti bile. Ayaklarının altından geçip giden evler onu tuhaf bir şekilde eğlendirdi. Ne zamandır yapamadığı şeye başladı; oyun oynamak. Eğlencesi sürerken bir yer bulması gerektiğini unuttu. Belki biraz olsun eğlenmek haklıydı.

        Dikkati oyunu ile dağılmışken sırtına yediği darbeyi tahmin etmek zordu. Acı ile düşerken üstünden atladığı evin tavanını kırıp içine düştü. Diğer evlerden uzak olan bu yer diğer insanların gözlerinden uzaktaydı. O hâlâ yerdeyken karşısında gördüğü yüzü tanımak zor değildi. Bulut!

Devam Edecek...

Özgürlük SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin