10.Bölüm"Eski Arkadaşlar"

3K 219 9
                                    


     Kardelen o gün itibariyle bana daha da sevecen davranmaya başladı. Ben de adımın neden Lucy olduğunun hikayesini anlattım. Yani kendim uydurduğumu diyelim...
     Sevindiğim şey ise hiçbir şekilde bu olaydan bahsetmemesi. Bana gruba anlatmam için ısrar ediyor ama ben istemediğim sürece başkasına bundan bahsetmiyor.
     Şu an nerede miyim? Kardelen'in yatağının ucunda oturuyorum. O da yanımda oturuyor. Onun isteği üstüne ara sıra da olsa onların evinde (sarayında) Kalıyorum. Bana bakarak konuştu :
  - Annen ve babanı tanımıyorsun ama bu şehirde miydin hep?
  - Hayır.
  - Nereden nasıl geldin peki?
     Ardından alaycı bir sesle ekledi :
  - Acaba hakkında bilmediğim daha ne kadar şey var?
  - Bunu da anlatınca bilmediğin bir şey kalıcak. O da bana kalsın.
     Kahkaha attı sağa sola sallandı. Ardından tekrar bana döndü :
  - Sen bana nereden geldiğini anlat. Diğeri de başka zamana.
  - Neresi olduğunu bilmiyorum. Orada da benim gibi sokakta yaşayanlar vardı. Birbirimizin kardeşi gibiydik. Ama bazı yetişkinler bizden rahatsız olup polise haber verdiler. Hepimizi arabalara bindirdiler. Bizi bir eve ayrı odalara yerleştirdiler. Ben ne yapıp edip kaçtım. Sonrasını zaten bu şehirde yaşadım.
  - Sen çok şanslıymışsın. O diğerlerine ne oldu?
  - Bilmiyorum. Bir daha onları görmedim.
  -Acaba bana diğer özelliğini ne zaman anlatacaksın!
      Hafiften sırıttım. Ama cidden anlatsam dahi anlayacak mı ki? Ne diyeceğim? Hayvanları anlıyorum, onlarla konuşuyorum, hatta Ayaz adında kurt arkaşım var! Ben bile inanamazken kim anlayabilir ki! Kardelen bu sessizliğimi fark etmiş olacak ki elini omzuma koydu ve konuştu :
  - Şaka yapıyorum! İstediğin zaman anlatırsın.
     Ben ise kafamla onaylaylamakla yetindim.
     Konuşmamızın ardından Tolga'ya köpeğini bırakmak adına yola çıktık. Yürüyerek gidiyorduk çünkü köpeğini  arabaya bindirmeyi beceremedik. Aynı zamanda ipinden de ben tutuyorum çünkü Kardelen'i dinlemiyor. Köpek ara sıra bana dönüp " Sahibim ile konuşmayı unutma! " diyordu. Gerçekten de Tolga'nın köpeği! Aynısı...
     Kapının önüne kadar geldik ve ben yine hayran hayran eve bakıyordum. Gerçekten bu arkadaşlarım sarayda yaşıyor. Tolga'nın da eksiği yokmuş. Kardelen'in konuşması ile kendime geldim :
  - Tolga'nın evi çok güzel değil mi?
     Alttan köpek ise onun ardından lafa girdi :
  - Üvey babasının evi!
     Tabi ona cevap vermeyi isterdim ama bunu Kardelen yanımda iken yapamam. Kapıyı çaldık. Kapı açılınca karşımda kalın kazalar içinde, saçlar dağınık ve uykulu bir Tolga buldum. Yeni uyandırdığımız belli oluyor. Fakat şu an öğleden sonra oldu bile. Uykucu biri olduğunu belli ediyor. İlk önce bana baktı, beni beklemediğine eminim. Sonra köpeğine baktı. Yüzünde bir gülümseme oluştu ve bunu köpeğin tatlı sesi ve sahibinin üstüne atlaması devam ettirdi. Kardelen de arkamda gülümsüyordu. Ben ise kısık gözler ve somurtkan bir ifade ile bakıyordum. Bi nevi ne zaman buluşma coşkularının biteceğini düşünüyordum. Gözleri bana döndü ve nihayet konuştu :
  - Atılgan'ı sen mi getirdin?
     Bir de adını Atılgan mı koymuş! Tolga dan da bu beklenirdi. Kardelen konuşmama fırsat vermeden ileri çıktı :
  - Evet. Şaşılacak şey ki Atılgan Lucy'e hiç hırlamadı bile. Kendini dahi sevdirdi.
  - Öylemi kızım?
     Tolga bu sözünü kucağındaki köpeğine söylemişti. Cevap beklercesine bakıyordu. Sonra bize bakıp teşekkür etti. Kardelen tam arkasını dönüp gidecekken Tolga ile ciddi bir şekilde konuşmaya başladım:
  - Tolga seninle özel konuşmam lazım...
     Bunu söyledikten sonra Kardelen yoluna devam etti. Tolga ise beni içeri aldı. Evde zaten kimse yoktu biz de salona geçtik. Ve tabiki de oda kocaman.  Ben koltuklar dan birine oturdum. Tolga ise oda kapısının yanına yaslandı. Atılgan ise benim yanıma oturmuştu. Ne kadar heyecanlı olduğunu merak ediyorum.
Tolga'nın sesi ile irkildim :
  - Söyleyeceğini söyle artık!
  - Hadi söylesene daha fazla bekleyemem. Kendimi zor tutuyorum.
     Atılgan bu sözü ardından dilini sarkıtmaya başladı. Ben de kısık bir sesle konuşmaya başladım :
  - Tolga, bu evin senin olmadığını biliyorum.
     Bunu söylememin ardından gözleri büyüdü ve yaslanmaktan vazgeçip yaklaştı. Ben de devam ettim:
  - Yani senin üvey baban ile yaşadığını biliyorum.
  - Ne?
  - Ne dediysem o işte!
  - Bunu sen nereden bileceksin! Bunca yıl gizledim, acımı öfkeme dönüştürdüm, gelip de karşımda bunu aşağlarca söylüyorsun! Sen nereden bileceksin?
     Evet, oldukça yüksek bir tepki. Düşündüğüm gibi acısını gizlemek de zorlanıyor :
  - Senin hikayeni genel olarak biliyorum ama bir kere de senden dinlemek istiyorum.
  - Ben nerden bileceğim beni satmayacağını?
  - Ben de Kardelen hariç herkesten gizlediğim şeyi anlatırsam ne dersin?
     Geldi ve orta sehpaya oturdu. Ellerini birleştirdi kafasını eğdi. Atılgan da hemen yanına gidip dibine sokuldu :
  - Merak etme. Benimle konuşmadan önce de böyle sinirlenir.
     Ben de öyle tahmin ediyordum. Tolga ya doğru döndüm. O da bir süre sonra başı hala eğikken anlatmaya başladı :
  - Ben 7-8 yaşlarında iken babam ve annem trafik kazası geçirince bir başıma kaldım. Sokaklarda gezinmeye başladım. Bir süre sonra sokakta yaşayan insanların olduğu bir gurup buldum. Beni en çok orada annesini ve babasını tanımayan bir kız sahiplendi. Bir süre sonra mutluluğumuz polislerin bizi eve hapsetmesi ile bitti. O kız bir şekilde kaçtı. Ben ise ne kadar denediysem beceremedim. Hiçbir şey beceremezdim zaten. Beni oradan hiç kimsesiz yaşlı bir adam aldı. Ben içime kapanık kalmıştım ama onu da çok sevmiştim. O da fazla yaşamadı. Ben yine sokakta kaldım ve o kızı aradım. Fakat üvey babam olacak kişiyi buldum. O zamandan beri de böyleyim işte.
     Bu bahsettiği kız benim yaptığım şeylerle neredeyse aynı şeyi yapmış. Meraktan tekrar sordum :
  - O bahsettiğin kız hakkında ne hatırlıyorsun?
  - Siyah saçları ve koyu mavi gözleri vardı. İsmi bile yoktu. Onun hakkında az hatırladığım şeylerden biri doğum günümde bana çöpten bulduğu fakat tertemiz ettiği bir şey vermişti. Şey di galiba...
  - Oyuncak bir ayı, hem de yeşil di.
  - Evet, ama sen nereden...
  - O çocuk benim yanimdaydı hep. Kendime isim uydurmaya çalışırken bile yardım etti. Ben adıma Gisy gibi tuhaf birşey koymayı düşünmüştüm. Ama o daha önce televizyonda gördüğü bir ismi bana önerimişti...
  - Lucy...
  - Bizi hapsettiklerinde ben onu aramak için kaçmıştım. Fakat onu bulmaktansa çıkışı bulmuştum. Ardından onu birini aldığını öğrendim. Ben de sonra sokakta yaşamaya başladım.
  - O kız sokakta yaşamaktan zevk almadığını fakat kendinin oraya ait olduğunu söylerdi.
  - Ben onunla aynı yaştaydım. Fakat o benden o zamanlar daha kısaydı. Şimdi ise karşımda beni geçmiş duruyor.
     İkimiz de bunu beklemiyorduk. Çok iyi arkadaşlardık. Onu çok özlemiştim. İkimiz de ayaklanmış sevinçten yerimizde  duramıyorduk. Atılgan ise çoktan odada koşturmaya başlamıştı  Hala inanamıyorum! Okula geldiğimden beri ondan nefret etmiştim. Kim bilirdi ki onun benim eski arkadaşım olacağını!

Devam Edecek...

Özgürlük SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin