4.Bölüm"Ben de Bir İnsanım"

6.7K 314 22
                                    


     Okul, artık sararmış yaprakların ardından görünüyordu. Yerler ise hala kar dolu. Sadece yol arabalardan açılmış bir şekilde duruyordu. Acaba bu gün ne olucak. Sahi! Ben günlerdir okula gitmiyorum. Yine sorguya çekilmeyeyim de o bana yeter.
     Nihayet kapıdan içeri giriyorum. Bu sefer kapıda o gurup yok. Sanırım erkenciyim. Bahçe ise tahmin ettiğim gibi karla dolu. Ben de saldırıya ugrayacak günü bulmuştum yani(!)
     Sınıf da boş. Koridorda birkaç kişi görmeseydim okul tatil sanardım. O çok değerli "Tolga'nın" sırasından uzak durarak cam kenarında biryere oturdum. Yapabildiğim tek şey olan camdan dışarı bakmaya başladım.
     Kapıdan birileri gelmeye başlamıştı. O ilk günkü gurup da oradaydı. Görünüşe göre daha oradan tanışmam gereken iki kişi var. Sonuçta üçü ile tanışmıştım. Araları oldukça iyi gibi. Kardelen ve Tolga ile aynı sınıftayız. Yonca 12. Sınıflardan diğer ikisini ise nedense merak ediyorum. Aslında benim de belki artık sosyalleşmem lazım. Ayaz ile birdaha görüşüceğimiz bile belli değil. Sonuçta bende bir insanım.
    Şu an moladayız. Kardelen sınıf kapısının yanında o gruptaki kızlardan biri ile konuşuyor. Göz ucu ile gördüğüm üzere Kardelen ile aynı boylarda, uzun kahverengi saçları, kahverengi gözleri olan soluk tenli bir kız.
    Okul çıkışı vakti gelmişti. Bende kapıya doğru ilerliyorum. Aniden arkamdan birinin seslendiğini duydum:
  - Lucy!
     Adımı duyduğumda Arkamı döndüm. Bu ses Kardelen'e aitti. Koşarak yanıma geldi. Onun da yanında Yonca ve kapıda konuştuğu kız vardı. Ben ne olduğunu anlamadan büyük bir heyecan ve neşe ile söze girdi:
  - Lucy, düşündüm ki...
     O daha hiçbirşey söylemeden Yonca yine aynı resmiyet ile sözünü  kesti:
  - Düşündük ki, birkaç hafta sonra kendimizce küçük bir gezi gerçekleştireceğiz. Sen de istersen bizimle gelebilirsin.
  - Gezi derken?
     Büyük bir merakla sormuştum bunu. Çünkü cidden hiçbirşey anlamamıştım. Benim soruma ise diğer kız cevap verdi:
  - Şehir köylerinden birinde büyük bir nehir var ve onun biraz kuzeyinde babamın At Çiftliği var. Oraya gitmeyi düşünüyoruz. Senin de gelmek isteyeceğini düşündük.
     Bunlar cidden zengin olmalı. Ya da ben çok fakirim(!) Benim anlamsız bakışlarımı fark etmiş olmalı ki Kardelen yine konuşmaya başladı:
  - Tabi sen daha tanımıyorsun. Bu arkadaş Eylül.
     Bunu söylemesi üstüne kıkırdamaya başladılar. Ve devam etti:
  - O da 10. Sınıfa gidiyor.
  - Sen en küçüklerisin o halde.
     Benim söylediğim şeyi de komik buldukları belli olmuştu. Bu sefer Eylül anlatmaya başladı:
  - Tabi Tolga da var.
     Bi o eksik kalmıştı(!)
  - Bir de senin tanımadığın Can var. O da...
  - Benim küçük kardeşim.
     Bunu söyleyen Yonca idi. Demek kardeşi varmış.
  - O da 10. Sınıfa gidiyor.

     Bu konuşma ne kadar sürdü bilmiyorum ama şu an küçük yerimde oturuyorum ve Ayaz ile karşılaşmadım. Acaba o ne yapıyor? Bu bahsettikleri geziye de anladığım kadarıyla daha haftalar var. Gidermiyim peki? Neden olmasın, giderim. Hem biraz şehirden ayrılmış olurum.

     Bir hafta geçti bile. Okul ise benim için tek eylenceli olan şey oldu artık. Ayaz ise ortalarda yok. Küçük bir uluma bile duymadım. Ama hayatta o ormana birdaha girmem. Şu an ne mi yapıyorum? Ne konuşacağımı bilmeden Kardelen'i arıyorum. Okulun bahçesinin ise bu kadar büyük olduğunu daha yeni fark ettim. Karlar ise artık nerdeyse kalmadı.
     Uzaktan ağaçların altında onu gördüm ve yanına doğru yürümeye başladım. Ona ulaşana kadar iki basketbol potasının arasında oynayanların resmen içinden geçtim. Nihayet yanına gelmiştim ve ona seslendim:
  - Kardelen, nasılsın?
     Beni duymadığı belliydi. Oysa dibinde duruyordum. Ona iyice bakınca sebebi belli oldu. Önündeki kitaba tamamı ile odaklanmış durumda. Kafası ile kitap arasında neredeyse 10cm var. Bu yüzden de boynu aşağı doğru omuzları ise yukardaydı. Gözleri ise bir sağa bir sola ilerliyor. Neredeyse 15 saniyede bir sayfa çeviriyor:
  - Kardelen.
  - Onu boşver kitabı bitirene kadar kulakları duymaz(!)
     Bu sesin geldiği yere doğru baktım. Basketbol oynayanlardandı. Sanırım o Can. Kafamı Kardelen'in kitabına çevirdim. Bu kitap en az 500 sayfa. Böyle bir kitap kurdu olduğunu bilmiyordum. Ve alcak bir şekilde konuştum:
  - Ben de beklerim.
  - BİTTİ!
  - Ne?
     Tamam zaten çoğunu okumuştu ama nereden baksan en az 20 sayfa vardı. Ve "BİTTİ!" Derken hızla kitabın kapağının kapatması ve sesindeki heyecan beni bir an korkuttu diyebilirim. Konuşmaya başladı:
  - Bu haftanın ki de bitti!
    Bu seferki sesi ağlamaklı çıkmıştı. Ben ise hala neyden bahsettiğini anlamadım:
  - Ne?
  - Çok fazla kitap okuduğum için artık ailem bana kitap almamaya başladı. Bu yüzden benim de kendi harçlığım ile almam gerek. Harçlığım ise haftada bir veriliyor ve sadece bir kitap almama yetiyor. Ama ben harçlığımı hiçbir şekilde harcamadan haftada iki kitap alabiliyorum ve bu haftakiler bitti.
  - Ama bu gün daha haftanın ilk günü.
     Nasıl o kadar çok mu okuyor.
  - Evet üstelik hepsi 600 sayfalık
     Ben daha ağzımı açmadan zil çaldı. İçeri girmekten başka çaremiz de kalmadı.

Özgürlük SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin