32.Bölüm"Eski Düşman"

Start from the beginning
                                    

Bıkkın bir sesle, "Yapabileceğim şey neymiş?" dedi.

"Tek arkadaşların yedili ve Kardelen değil." Hafiften gülümsedi. Haklı diye düşündü. Elini uzatacakken aklına gelen şey ile vazgeçti.

"Ben buraya dinlenmek için geldim," Duruşunu hiç bozmadan gözlerini tekrar yumdu. Bulut ise yüzünde asağlayıcı ifadesiyle ona baktı. Tam bir yavru gibi davrandığının farkındaydı. "Birkaç saat."

Bulut bir süre durduktan sonra pes etti. "İkinci nöbet senin." dedi ve deldiği delikten tavana çıktı. Lucy ise sadece mırıldandı. Tartışmak anlamsız olurdu. Kullanabileceği şeyleri düşünmeye koyuldu. Kolyesini kullanabilirdi. Şu anda Ayaz'a ulaşamıyorsa diğerlerine ulaşırdı. Kolunda hâlâ Gece'nin konduğu cisim vardı. Tolga'nın nerede yaşadığını biliyordu. Çiftlik ulaşılması zor bir yer değildi. Düşününce Bulut'un haklı olduğuna karar verdi. Hemen pes ettiği için kendinden utandı. Gözlerini araladığında Bulut'un çoktan nöbete başladığını fark etti. Bu düşüncelerini bir kenara bırakıp uyumayı denedi. Belki iyi gelirdi.

-----

Yavaşça doğruldu. Yattığı yerin rahatsızlığı ve sertliğinden her yeri ağrıyordu. Birazdan kendine geleceğini düşünerek gözlerini açtı. Kafasını kaldırınca havanın karardığını ve Bulut'un hâlâ nöbet tuttuğunu gördü. Sıkılmış gibiydi.

Onun kendisini öldürmeye çalıştığı aklına gelince ürperdi. Cidden onun yanında iken uyumaya nasıl kalkıştı? Kendisini savunmasız bıraktığında onu öldürmediğine göre onu öldürmek için gelmemişti. Belki de ona güvenebilirdi. Ya Ayaz? O da onu kabul eder miydi? Kendisine saldırdığında onu Ayaz kurtarmıştı. Ayaz'ın kindar biri olduğunu artık anlamıştı. Ona karşı da kin tutuyor olabilirdi ve sonuçta sürü liderinin sözü kanundu. Gerçi Bulut katılmak isteyecek miydi? Daha fazla düşünmeden Bulut'un yanına çıktı.

Bulut kafasını Lucy'e çevirdi. Fakat Lucy ondan önce davrandı. "Nöbet değişimi yapıyor muyuz?" dedi ve gerindi. "Ben hazırım."

Bulut, "Gerek yok." dedi ve elini tekrar boynuna götürdü. Lucy'nin açtığı yara hâlâ kanıyordu. Derin bir yara olduğu belliydi. "İki saattir hava karanlık. Şimdi şehir kalabalık da değildir. En iyi vakit." Ayağa kalktı ve evin tepesinden şehrin uzun binalarına baktı.

"Haydi o zaman," dedi ve ayağa kalktı. "Nereye gidiyoruz?"

Bulut anlamazca baktı. "Bunu sen bileceksin." Sonra, Lucy'nin söyleyeceği şeyi beklemeye başladı. Lucy neyden bahsettiğini anlamıştı. Liderliği ona bırakıyordu. Ama ne yapabilirdi? Daha genç bile sayılmazdı. Liderlik yapmak ona göre değildi ve bunun farkındaydı.

Bulut, "Konuşacak mısın?" sıkılmış olduğu belli oluyordu.

Lucy, "Bilmiyorum," diye itiraf etti. "Gidebileceğim neresi var?" Bulut omuz silkti ve oturmaya başladı. Lucy ise hızlı bir şekilde karar vermeye çalıştı.

Ayaz'a ulaşması çok zordu. Bu nedenle Gece'yi bulana kadar kalacak bir yer bulması lazımdı. Kardelen seçebileceği son seçenekti. Babası ile karşılaşmak ölümü sayılırdı. Can ve Yonca'dan haber yoktu. Peki, Tolga? Hem kendisinin çocukluk arkadaşıydı. Haberler yayıldığına göre o da olup bitenden haberdar olmalıydı. ♡♡Eğer şanslıysam hâlâ aynı yerde yaşıyordu, diye düşündü. Kendisine düşman olmamasını umdu.

Lucy, "Gidiyoruz." dedi ve evden aşağıya atladı. Yumuşak bir iniş yaptıktan hemen sonra, şehre doğru koşmaya başladı. Bulut'un kendisini takip edeceğini umdu. Eğer takip emezse de onu suçlayamazdı. İyi arkadaş sayılmazlardı. Hızından dolayı ayaklarının yerden kesileceğini düşündü. Otların arasında koşmak ona huzur veriyordu. Tabii gittikleri yer pek huzurlu olmayacaktı. Muhtemelen yine kaçmak zorunda kalacaktı ama şansını denemek zorundaydı.

Yanında ona yetişen bir kurt belirdi. Onun Bulut olduğunu anlamak zor değildi. Zaten ay ışığı kürkünü adeta parlatıyordu. Yan yana koşarlarken, Bulut yan gözle Lucy'e baktı. Ona doğru kaydı ve yanında koşmaya devam etti. "Çok yavaşsın!" diye Lucy'i azarladı. Ardından bıkkınlıkla yanında -kendine göre yavaşça- koştu.

Lucy onu umursamamaya çalıştı fakat Bulut'un yüz ifadesine gülmeden edemedi. Bıkkınlıkla gözlerini kısmış ve ağzını germişti. Kulakları ise geriye dönüktü. Tam bir yavruya benziyordu. Aklına gelen şey ile gülmeye başladı. Biraz yavaşlamasına rağmen, gülmenin kendine iyi geldiğini fark etti. Son zamanlarda hep gergindi.

Bulut, "Seni daha fazla beklemem," diye tehtid etti. "Hızlansan iyi edersin." Yavaş yavaş hızlanırken Lucy'i arkasında bırakmıştı.

Lucy, onun istediğini yapmaya karar verdi. Hızlanacaktı. Ama onun istediği gibi değil.

Ona yetişene kadar koştu. Ardından tüylerine tutundu. Bulut ise ona şaşkınca bakıyordu. Lucy bunu sadece Ayaz ile yapmıştı fakat onunla yapmaması için bir sebep yoktu. Hem hızlı olmasını istememiş miydi? Bulut hiçbir şey söylemeden koşmaya devam etti.

Yol boyunca konuşan olmadı. Şehre ulaştıklarında Bulut insan kılığına girmişti bile. Lucy'nin yolu hatırlaması pek uzun sürmedi. Geçecek büyük bir şehir varken umutsuzluğa kapılmak muhtemeldi. Ama bunu reddetti. Peşinde Bulut ile tanıdık sokakların arasında ilerlemeye başladı.

Devam Edecek...

Özgürlük SeninleWhere stories live. Discover now