Bölüm 44-İzlerin Peşinde

203 16 5
                                    

    Sabah güneşinin tatlı ışığına yüzünü buruşturdu Saye. Perdeyi çekip kapattı. Nera, ona kahvesini getirdiğinde beşinci kocasından yadigar, antika masasının arkasında asık bir suratla oturuyordu. Okuyup onaylaması gereken rapor tomarları masanın köşesine ittirilmişti. Günlük okuduğu gazetelerin katları bile açılıp bozulmamıştı. Sinirliydi. Bunak Avcı her şeyi yine eline yüzüne bulaştırmıştı. Gölge İblisi kızı evden kaçırırken, alt tarafı dikkat dağıtacaktı. Yapması gereken bu kadar basitti. Beceriksizliğine bakılırsa ihtiyarlayacak kadar yaşaması anca şans eseri olmalıydı. Ancak Saye'nin içerleyip, yüzünü düşürmesine sebep olan şey başkaydı. Olanlardan sonra Gece ne sesini yükseltmiş ne de Saye'yle zorunda kalmadıkça konuşmuştu. Kızı onu görmezden geliyordu.

     Bir parça kanla tatlandırılmış sade kahveyi Saye'nin önüne bıraktı Nera. Her zamanki gibi yine beyazlar içinde, kuğular kadar zarifti.

     "Sana kızmakta haklı," dedi Gece'yi kast ederek.

    "Değil," dedi Saye sakince. Uzun tırnağının ucuyla rapor tomarına pıt pıt vurdu. "Avcı'nın kızı geldiğinden beri burnumuzu işten kaldırmaz olduk. Gittiği her yerde arkasında bir enkaz bırakıyor. Haksız mıyım?"

     "Haklısın," dedi Nera. Ve gerçekten de haklıydı. Gece, Miray'ın peşine düştüğü ilk andan beri kenar mahalledeki bir kafeterya, alış veriş merkezindeki bir otopark ve asırlık sera kullanılmaz olmuştu. Sabahlara kadar süren mesailer, bütçeleri sarsan maliyetler, kapanmamak için ısrar eden çenelerin susturulması ve daha neler neler... Ortada böylesi deliller varken nasıl haksız olduğu söyleyebilirdi ki.

     "Bunun böyle olacağının farkındaydım," dedi Saye. "Hislerim yanılmaz. Ama ne fayda." Kahvesinden dalgınca bir yudum aldı. "Gece olgun biri gibi görünse de hala genç. Kanı kaynıyor. Bizim sabit tutmaya çalıştığımız istikrar yarattığı durağanlıkla onu sıkıyor, biliyorum. Belanın lezzetine kapılıp bana tavır alması normal."

     "Böyle desen bile üzgünsün." Nera kollarını Saye'nin boynuna dolayıp alnını alnına bastırdı. "Seni üzgün görmekten hoşlanmıyorum."

     Saye, tatlı bir tebessümle Nera'nın burnuna küçük bir buse kondurdu. Kahvenin ısıttığı dudakları sıcacıktı. Nera istemese de geri çekilip doğruldu. Kollarını göğsünde kavuştururken kalçasını masaya dayadı. Başını hafifçe yana eğmiş, dudaklarında unutup kaldığı sevimli bir gülümsemeyle bakıyordu.

     "Yine de," dedi. "Bu sefer biraz ileri gittiğini kabul etmelisin."

     "Gitmem gerekirse giderim. Bu konuda onu uyarmadığımı söyleyemez."

     "Avcı'yla işbirliği yapıp kızı kaçırmasına yardım etmek... Hem de Gece'nin kendi evinde." Başını salladı. "Gece'nin de otoritesini, saygınlığını ve özellikle kendi saygınlığını düşünmeliydin."

     Saye, Nera'yı süzdü. "Azarlanıyor muyum?"

     "Sen Gece'yi, Gece'ye rağmen korumak istiyorsun. Ben de seni, sana rağmen korumak istiyorum. Beni anlamalısın, tatlım." Nera'nın sesi kibar, ama üzgün biraz da kızgındı. "O kızdan kurtulmayı bu kadar çok mu istiyorsun?"

     "Kız da... Miray da tuhaf bir şey var."

     "Pek öyle görünmüyor. Belki güçlü bir melez olabilir. Gerçi bu da kesin değil ama..."

     "Anneler bilir."

     Kısa bir sessizliğin ardından Nera uzanıp Saye'nin yanağını okşadı. "Asma yüzünü hadi. Her problemin bir çözümü vardır. Yalnız, şimdilik bir süre uslu dur lütfen. Rica ediyorum." Köşeye itilmiş rapor tomarını alıp Saye'nin önüne koydu. "Uslu dururken zaman geçsin diye de şu raporları halledebilirsin. Ben de işimi aksatmadan yapabileyim."

AY IŞIĞI (DÜZENLENMEMİŞ)Where stories live. Discover now