Bölüm 39-Tutsak Kelebekler

175 17 6
                                    

Bir kelebek -

Kanatlarında

Orkide kokusu

             Matsuo Başo

     Sesler yükselir Meclis toplantısı sözcüklerden ibaret bir kaosa sürüklenirken, bir an Gece'nin engin deniz mavisi gözleri ile Saye'nin berrak yekpare yeşim gözleri buluştu. Belki kaşının belli belirsiz bir hareketinden, ya da minik bir mimik çizgisinin yüzüne ihanetinden midir bilinmez, Gece Saye'nin aklında kesinlikle hoşuna gitmeyecek bir şeyler olduğundan emin oldu. Gece'yi Meclis'e sürüklerken öne sürdüğü haklı nedenlerin ardında, söylemekten imtina ile kaçındığı başka haklı sebepler olduğundan kuşkulanmıştı zaten. Fakat bir şey söylemedi ve ifadesiz bakışlarını salonda gezdirmeye devam etti. İşin sürprizini bozmak bunca sıkıntıya katlandıktan sonra yazık olurdu. Meclis toplantıları genelde bir meyve sineği kadar eğlenceliydi.

     Faili meçhul diye geçse de aslında o kadar da faili meçhul olmayan cinayetler listesinin edebiyat sosuyla cilalanmış hali denilebilecek pek ulvi Meclis tarihinin, en genç (gerçekten de genç, saçlarının daha bir teli ağarmamış kadar genç) başkanı, on üçüncü koltuğun sahibi Gece sabırla iç çekti. Sakız gibi uzayıp giden cümle yığınlarının eninde sonunda bir nihayete varacağını umuyordu. Arada bir de on iki ihtiyarı bir odaya tıkıp bundan verimli sonuç alabileceğini düşünen akıllının zekasını yadırgamayıp, pespembe ümitlerini takdir ediyordu. Hayret verici olansa bu yönetim şeklinin yüzyıllardır işe yarıyor olmasıydı. Mucizelerin varlığına kesin delil kabul edebilirdi bunu.

     Pörsümüş ses tellerinden yükselen kuru lakırdıları yarım kulak dinlerken gözleri masadaki melek kelebeklerine kaydı. Yerle yeksan olmuş seradan getirilmiş bir parça güzelliktiler. Üstlerinde hala büyülerin hayaletimsi izleri dolanan seranın kırık cam parçalarının ve yıkımı belgeleyen fotoğrafların arasında duruyorlardı. Altı yedi kelebek bir cam kavanoza hapsedilmişti. Yorgun düşmüş, belki de kaçma umutlarını kaybetmiş bir ikisi haricinde diğerleri faydasızca kanat çırpıp kurtulmalarını sağlayacak o küçük şanslı fırsatı arıyorlardı.

     Lakırdıların arasında küçük bir çınlama duyuldu. Bir anda kavanozun camında kılcal damarlara benzeyen çatal çatal çatlaklar oluştu. İçindeki kelebekler panikle birbirlerine çarparak uçuştular. Aynı anda tüm açık çeneler kapandı, düşmüş başlar kalktı ve o çöken anlık sessizlikte masadan pek de uzak olmayan bir yerde, kağıdın üstünde gezinen kalemin pütürlü sesi duyuldu. Bugün Meclis'teki tüm konuşmalar, hatta hapşırmalar tıksırmalar dahil hepsi görünmez Katiplerce kaydediliyordu. Bugünkü toplantının önemine küçük bir vurguydu. Genelde Katipler yerine hafıza kristalleri kullanılırdı, ama Katiplerin yazdıklarını değiştirmek ya da silmek kristallerden hem çok daha zor, hem de çok... çok daha tehlikeliydi. Katipler, eserlerine titizlikle yaklaşan, ölümüne koruyan ve yazdıklarının değiştirilmesi yönündeki hareketlere büyük bir alınganlık ve kinle yaklaşan tiplerdi. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir ceset bile bir Katibin kaleminin hedefi olmak istemezdi.

     Yaşlı çenelerin kapanmasını fırsat bilen Gece, camı çatlayan kavanozla yakından uzaktan alakası yokmuşçasına konuştu.

     "Geçen bir saat on iki dakika otuz altı saniyeden sonra, kalın bir kitabı rahat rahat dolduracak sözlerinizden anladığım kadarıyla suikastçı ve azmettiriciler hala bulunamamış." Gece'nin sakin sesi buz kristallerinin çıtırtılarıyla ihtiyarların üstüne yağıp hepsini ürpertti.

     Daha bir adamı bile bulamamışken, ona nasihat etme kılıfı altında gözdağı vermeye nasıl cüret ederlerdi!

     Gece, İhtiyar Avcı ile ilgili tutumunun Meclis Üyelerince onaylanmadığını biliyordu. Onaya ihtiyacı varmış gibi mi göründüğünü merak etti. Sonra ihtiyarların, yaşlılıktan olsa gerek, çok iyi göremediklerinden pek çok şeyi işlerine geldiği gibi gördüklerini hatırladı. Gençliğini bir zayıflık, Meclis'deki konumunu ise onu kontrol edebilecekleri bir tasma olarak kabul ediyorlardı.

AY IŞIĞI (DÜZENLENMEMİŞ)Where stories live. Discover now