Bölüm 32-Esaretin Acısı

212 16 4
                                    

     Miray sakinleşmek için derin bir nefes aldı. Kolunu istediğinden daha derin kesmişti. Dikiş atılması gerekiyordu. Gözü nasıl döndüyse artık! Şu saatten sonra da elinde söylenmedik ne küfür ne beddua kalmıştı. Kadına diyecek laf bulamıyordu. Ah, Gece ah!

     Gece...

     İsim aklında yankılanırken göğsüne bir sıcaklık çöküp, minik şimşekler halinde bedenine yayıldığını hissetti. Yenice sakinleşmiş kalbinin ritimleri tekrar hızlandı.

     Ne oluyordu yahu?!

     Miray alt dudağını ısırdı ve acının içindeki bu garip hissi bastırmasını umdu.

     Kapı nazik vuruşlarla çalınınca yüzünü kızartan düşüncelerin kıçına tekmeyi atıp kapıya yürüdü. Gönülsüzce kapının kilidini açtı. Gerisin geri lavaboya gidip elini yıkıyormuş gibi yapmaya devam etti. Kapıyı açmamıştı, açmayacaktı da. Kimseyi görmek istemiyordu, ama sesini çıkarmazsa kapıyı söküp öyle gireceklerine de şüphesi yoktu. Aynadaki somurtkan yüzüne takıldı gözleri. Kürdanla iblis korkutmaya çalışan şu hallerini nasıl da ayıplıyordu. O sıkışmışlık hissi yeniden kapladı içini. Acınacak haldeydi.

     "İçeri giriyorum."

     Gökdeniz bir iki saniye bekledikten sonra kapıyı açıp girdi. Elinde ilk yardım kutusuna benzer bir kutu tutuyordu. Hiçbir şey söylemeden kızın yanına gitti. Getirdiği kutudan lateks eldivenleri çıkarıp giydi. Yarayı dikmek için kullanacağı malzemeleri hazırlarken, Miray sessizce onun ellerinin dansını izledi. Bir sonraki hamlesinin ne olacağını iyi biliyor, parmakları titremeksizin özgüvenle hareket ediyordu. Acaba bu tür şeyleri sık mı yapıyordu? Soracakken vazgeçti.

     Yarası güzelce temizlendi, dikiş atıldı ve Miray'ın yapabileceğinden çok daha iyi bir şekilde sarıldı. Miray kolundaki sargıya kederle bakarken düşünüyordu da böyle devam ederse eğer sonunda dikilmedik yeri kalmayacaktı. Yamalı bohça derler ya işte öyle bir şey olacaktı.

     Gökdeniz eldivenlerini çıkartırken onu süzdü.

     "İyi misin?"

     "Evet."

     "Ağrı kesici istemediğine emin misin?"

     "Evet."

     Başka bir şey söylemedi adam. Eşyalarını toplayıp geldiği gibi teklifsizce çıkıp gitti. Harbiden tuhaf herifin tekiydi.

     Miray ellerini yıkarken lavabonun büyük geniş aynasında gözleriyle köşe kapmaca oynuyordu. Yüzündeki o ifadeyle tekrar karşılaşmak istemiyordu. Ki bir şeyi fark etti. Korumasız, davetkar ve tüm bu hengameyi biraz olsa da arkasında bırakmasını sağlayacak minik, tatlı bir çıkış ümidi... Odanın küçük penceresi ona merhaba diyordu sanki.

     Şansını denemekten ne çıkardı ki? Kendi çıkarını geç, muhtemelen Gece buna sevinirdi bile. Güle oynaya peşine takılırdı artık. Kadının acilen vatanın milletin hayrı için yeni hobiler edinmesi lazımdı. Gerçekten.

     İçinde yanan yeni bir ateşle pencereye yürüdü. Yarım metreden daha fazla geniş olmayan cam başının bir karış kadar üstünde, yüksekteydi. Çevresine bakınıp ayağının altına koyacak bir şey arandı. Çöp kovası işini görürdü.

     İçindekiler dökülecekmiş dökülmeyecekmiş aldırmadan kovayı ters çevirip üstüne çıktı. Biran ince metal kova onu taşımayacakmış gibi hissetti. Ama bu his çok kısa sürdü.

     Pencere bu tür dar alanlarda kullanıma uygun olarak aşağıdan menteşeliydi. Yani pencereyi açmak için yukarıdan aşağıya yarım daire çizerek camı indirmek gerekiyordu. Problem değildi. Esas mesele pencerenin tamamen açılmasını önlemek için çerçeveyle camın yanına iliştirilmiş metal çubuktu. Camı bir karıştan daha fazla aralamaya müsaade etmiyordu.

AY IŞIĞI (DÜZENLENMEMİŞ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin