Bölüm 23-Fillerin Ezdiği Çimenler

197 16 4
                                    

     Sağlık görevlileri yarı ölü halde yatan ihtiyarı sedyeye koyup götürürlerken Ezel odanın bir köşesinde durmuş, sessizce onları izlemişti. Adamı saat başı kontrol eden doktor endişeliydi. Gece'yi gördüğü zaman endişesi gözle görülür şekilde daha da artıyordu. İhtiyar ölürse, ki adamcağız ceset olmaktan bir adım uzakta sayılırdı, Gece de doktoru iblislere yem etmekten beter ederdi. Böylesi bir motivasyon doktorun hayatında hiç olmadığı kadar azimle çalışmasını sağlamıştı elbette. Aynı zamanda çakal doktor, göt korkusuyla ihtiyarı bir an önce otelinden postalamanın yollarını da aramıyor değildi. Hastanın araba ile seyahat etmesinin mümkün olmadığının altını çize çize Gece'yi ikna etmişti. Oysa bırak arabada seyahat etmeyi, ihtiyarcağızı arka koltuğun içine tıkıştırarak buraya getirmişlerdi ve inatçı keçi hala yaşıyordu.

     Adamların arkasından kapı kapanıyorken biri onu durdurdu. Ve içeri dün geceki öfkeli hatun girdi. Miray. Öfkesinden pek eser kalmamıştı. Temiz kıyafetler giymiş, yaraları da bayağı iyileşmişti. Efendi Gece ona iyi bakıyordu anlaşılan. Tipi pek bir şeye benzemese de ballı hatundu demek. Gece gibi birini kafalamak her kulun harcı değildi. Gerçi kızın kim olduğuyla daha çok ilgileniyordu Ezel. Onda tuhaf bir şeyler olduğunu seziyordu. İnsanın savunmasız tarafını yakalayan bir şeyler. Sessiz Efendi ile konuşabilseydi eğer kızın ne olduğunu belki öğrenebilirdi. Fakat Gece iş bitene kadar kimseyle konuşmamasını söylemişti. Emir de demiri keserdi.

     Miray gidenlerden için, "Kimdi o?" diye sordu. Karşı odada kaldığı için sesleri duymuş olmalıydı.

     "Sağlık görevlisi," dedi Ezel işi aptallığa vurdurarak.

     "O kadarını anladık," dedi. "Sedyedeki kimdi?"

     "Bilmen gerekseydi bilirdin."

     Böyle söylemişti söylemesine de kızın sedyedekinin kim olduğunu sormasına şaşırmıştı. Dur bakalım, diye düşündü. Bu işin altından kim bilir ne çıkacaktı?

     Adamlar yüzünden soğumuş kahvesini alıp tuvaletin yolunu tuttu. Sigarasızlık da kafasına vurmuştu. Kahveyi lavaboya boşaltırken kızın gitmiş olduğunu umuyordu.

     Tabii ki gitmemişti.

     "Gitmek gibi bir niyetim yok," dedi Miray kanepeye kurulurken. Sehpadaki sigara paketiyle çakmağı alıp Ezel'e uzattı.

     Yine aynını yapıyordu işte. Gerilse de şaşkınlığı daha fazlaydı Ezel'in. Dün arabanın camlarını da çatlattığını söylemişti. Kırdığını değil, çatlattığını! Nokta atışıyla, tam olarak Ezel ne yaptıysa kız onu biliyordu. Paketi alırken merakla sordu. "Aklımı mı okuyorsun?"

      "Hayır. Ona benzer bir şey."

     "Nasıl yani?"

     Miray onu geçiştirmek için elini salladı. "Neden Gece'yi öldürmek istedin?"

     "İstemedim."

     Paketten bir sigara alıp yaktı. İhtiyar Avcı yarı ölü yatarken rahat rahat içememişti. Onu düşündüğünden değil tabii.

     Kız onu doğrularcasına kafasını salladı. "İsteyen kimdi peki?"

     Demek ağız aramak için buraya gelmişti. Aptalca. Öylesine adam satacak birine mi benziyorum, diye düşündü.

     "Siktir olup gider misin, yoksa kıçını ben mi kapının önüne koyayım?"

     Kıza karşı kibarcığı oynamaya gerek yoktu. Elitlerden değildi. Ayrıca koşa koşa gidip Gece'ye şikayet edecek kıçı kalkık sokak sürtüklerine de benzemiyordu. Birinin kafası kırılacaksa kendi kırardı. Öyle bir havası vardı. Avcı kanı taşıyanların genelde öyle bir havası olurdu zaten. Yine de kadın milletiydi bu, sağı solu belli olmazdı. İşi abartmamaya karar verdi.

AY IŞIĞI (DÜZENLENMEMİŞ)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu