Bölüm 15-Babayı Bulma Meselesi

202 21 15
                                    

     Aklında evirip çevirdiği işe yaramaktan ziyade, postu deldirmeye meyilli görünen kaçma planlarıyla Miray yavaşça iç çekti.

    Kaçacak delik yoktu.

     Dağıtacak parası bol olan adamların bindiği, garibanların ise rüyalarına bile sokmaya çekindikleri bir arabanın arka koltuğunda sıkışıp kalmıştı. Bir teselli olacaksa eğer, en azından konforu on numara beş yıldızdı. Hayatında ilk kez poposu, insan anatomisi nedir bilen koltuklara gömülmüş, üç günlük dünyada zavallıcık bir gün yüzü görmüştü. Binmeye alışık olduğu teneke minibüslerdeki gibi sünger görünümlü demir koltuklar insanın kıçını zımparalamıyor, oksijene savaş açmış mazot artıkları ağza buruna dolmuyordu. Araba da yiyecek içecek servisi bile vardı. Daha ne olsun. Bir eli yağda bir eli baldaydı. Hani bardağın dibindeki bir damla suyu görüp de bardak dolu diyebilenlerin kör iyimserliğine sahip olsa kesin cennete düştüm derdi. Ama o kör bir iyimser değildi. Maalesef. Bardak boştu. Cennet yoktu. İçine düştüğü cehennem de azıcık tozutmuştu. Belli ki ateş ve kazan numaralarından sıkılmış cehennem ahalisi çağı yakalamak gerektiğine inanmış, iç ve dış imajda bir yenilenme çabasına girişmişti. Siyahla beyazın karıştığı yirmi birinci yüzyılın gri rengine boyanmış, nezaketle giydirilmiş modern bir cehennem yaratıyorlardı. Kısaca yaşadığımız dünyanın bir üst modeli. Gelen yabancılık çekmezdi. Ondaki şanstan olsa gerek ilk kurban... pardon, denek olarak da Miray'ı seçmişlerdi tabii. Değilse VIP hizmetli esir olmak kim Miray kim!

     Zebanisi, işinin de pek ehli, Gece elli santim ötesinde oturuyordu. Kucağındaki şehrin haritasını inceliyordu. Cehennemin yeni imajı gereği boynuzlarının yerini ipek saçları almış, dehşet yerine zarafetle kuşanmıştı. Zebanilere has kızıl kor gözlerinin yerinde yeller esiyordu. Derya denizi dillendirip;

     "Seni görünce göğe bakamaz oldum,

     Onun entarisini giyemez oldum.

     Ne olur ey dilber,

     Billur gözlerinin renginden bana da ver."

     Diye yalvartacak derin mavi gözleriyle salınıyordu ortalıkta. Şoför koltuğundaki Gökdeniz ise kaza testlerinde kullanılan mankenler kadar canlı görünüyordu. Gecenin bir yarısını olmasına rağmen şehrin kornalı küfürlü trafiğinde ölülere yakışacak sessizlik ve sabır ile arabayı kullanıyordu.

     Kaçamadığı garip bir cehennemdeydi işte. Özgürlüğünü çalan kafesin başka bir tarifi yoktu. Kendi halinde yaşayıp gittiği rutubet kokulu evi gözüne çok uzak görünüyordu.

     Neler oluyordu? Bu hallere nasıl düşmüştü? Görünmez sicimlerle kaderini iplik iplik dokuyan kör cadı, tezgahın başına bir yetmişlik içip de mi oturmuştu? Miray anlamıyordu. Anasından doğduğu günden beri, ki bu yaklaşık 23 yıl 8 ay 12 gün ediyordu, 'hayat' denilen sadist şeye bir türlü kafası basmıyordu. Hayır, aptal bir de değildi; ama anlayamıyordu işte. Daha beteri olmaz dediği an; Sarhoş cadı sızmanın eşiğinde sallanıyor, iplikleri dolaştırıyor, bunu fırsat bilen hayat o çirkef gülümsemelerinden birini sunarak daha beterini önüne koyuveriyordu. Öncekinden de büyük bir tabak dolusu, dumanı üstünde taptaze bok. Sonra da "buyur ye" diyordu.

    Oldu canım!

     Alnını arabanın karartılmış camına dayadı. Araba asfalta yağ gibi kayıyordu. Trafiğin izin verdiği ölçüde bazen hızlı, bazen yavaş. Kapısı sağlam ve kilitliydi. Işıklarda duruyor olmasının Miray'a hiçbir faydası dokunmuyordu. Bu modifiyeli cehennemden bir kaçış yolu bulamıyordu. Sinirliydi! Çok sinirliydi! Şakağında bir damar böyle pıt pıt atıyordu. Onu bu hallere sokanlara, özellikle Gece'ye içinden verip veriştiriyordu. Avaz avaz bağırıp çağırmak da vardı aslında, ama yarım kol ötesinde Gece otururken doğal olarak biraz sıkardı. Değilse bırak bagajda gitmeyi, büyücü onu arabanın ön aynasında süs bebeği gibi sallandırırdı. Yok, gereksiz şiddete maruz kalmak olmazdı şimdi. Durum zaten berbattı. Bir süre daha sadece kendinin duyduğu kelimelerle idare edecekti. Sakinleşiyor muydu? Hayır. Rahatlıyor muydu? Hayır. Olsun. Hayat bize öfkemizi fişekleyecek, provamızı yapacak zamanlar verir ki yeri geldiğinde lafı sağlam gömebilelim.

AY IŞIĞI (DÜZENLENMEMİŞ)Where stories live. Discover now