KÜÇÜK MİSAFİR

En başından başla
                                    

Asıl mesele benimle ilgili beynime söz geçiremediğim çok fazla durum var. Kişiliğim ne kadar güçlüyse zihnimin o kadar zayıf bir kalkanı var ki içinden kırıntıları bile geçiriyor. Tatlı karışımı mikserle karıştırırken kafamı boşaltmam gerektiğini fark ettim yemeklere saçma düşünceler değil ne kadar klışe olsa da sevgimi katmak istiyorum.  Unu eklemek için mikseri durdurduğumda mutfaktan bahçeye açılan kapı açıldı arkamı döndüğüm an da çığlık atmam bir oldu.

"Ahhhhhhhyyyy!!!!" benimle bilikte oda çığlık attı "Ayyyy!! " ikimizde sakinleştiğimiz de ilk o konuştu.

"Ömür kuzum ne diye bağırıyorsun? Ben geldim."

Yan evde oturan Elif abla kucağında bebeğiyle mutfak kapımdan girdi gerçekten neden bu kadar çığlık attım ki ben? Ama neden bu kapı.

"Elif abla neden buradan geldin ki o yüzden korkup bağırdım." bebek kıkırdadı.

Sarı saçlarını elinin biriyle karıştırdı. Onu bir süredir görmemiştim önceden sürekli eve girip çıkarken görürdüm belki de bebeği doğduktan sonra yoğun olduğu için dışarı çıkmamıştır. Bebek ellerini kaldırıp hareketler yaptı.

"Ömür neyse işte yardımına ihtiyacım var, benim çok önemli bir görüşmem var bebeğin bakıcısı hasta bugün gelmedi. O yüzden onu sana bırakıp gidiyorum. Akşama kadar dönmüş olurum." ben ağzımı açamadan bebeği arkasında getirdiği arabaya koydu.

"Ama ben...

"Bak çok uslu bir bebek." hep böyle söylerler zaten.

"Elif abla bebek bakmaktan anlamam ki, yani şey nasıl tutacağımı bile bilmiyorum."

"Ömür acıkınca ağzını kıpırdatır çantasında biberon var önce mama ver hemen sonrasında su, yemekten sonra sırtını okşa gazını çıkar, kesinlikle havaya atıp oynama yoksa kusar. Bir süre sonra uyur zaten. Altına yaparsa çok ağlar hemen temizle ki pişik olmasın. Akşam beşe kadar dönmüş olurum." eğilip bebeğini içten bir şekilde öptü ve koşarak gitti. Elimde mikserle arkasından baka kaldım.

"Aguli" garip sesler çıkaran bebek dikkatimi dağıttı. Kapının yanında arabasını çekip içeri aldım. Kapıyı kapatıp davetsiz misafirlere karşı kilitledim.

Bebeğin üstüne eğildiğim de ağzını kocaman açıp kahkaha attı. Aynı annesine benziyor sarı saçları ve yeşil gözleri var. Gerçi babasını hiç görmedim belki de ona benziyordur. Çantasını karıştırıp içinden onu oyalayacak bir oyuncak buldum.

O oyuncağıyla oynarken bende işime döndüm arada ona bakıp gülümsedim ve saçma sapan hareketler yapıp sıkılmasını önledim ama bir süre sonra sıkılmış olacak ki mızırdanmaya başladı. Fırını kapatıp onu arabanın içinden aldım. Onu uyuttuğum da diğer yemekleri yapabilirim nasıl olsa. Çantasıyla beraber salona geçtik. Üstündeki kalın hırkayı çıkardım kucağımda oturacak kadar büyümüş olduğu için karnıma oturtum ve biraz oynadık.

Yarım saat sonra durduk yere ağlamaya başladığında Elif ablanın söylediklerini düşündüm "Acıkırsa ağzını kıpırdatır, altına yaparsa çok ağlar." sanırım bu altıma yaptım ağlaması olmalı. Bebeği kucağımdan bırakmadan çantasını karıştırmak için harekete geçtim onu sağa sola bırakırsam Allah korusun düşer falan.  Benim için gerekli olabilecek malzemeleri tek elimle  alıp koltuğa bıraktım. Bebeği koltuğa yatırdım ardından altına bir örtü serdim. Dikkatli bir şekilde sadece televizyonlardan gördüğü  kadarıyla altını temizlemeye çalıştım. İşim bittiğinde bebek eskisi gibi kıkırdamaya başladı. 

"Ne tatlısın sen böyle...." bu bebeğin ismi neydi acaba? Elif ablada söylemedi zaten, arayıp sorsam mı acaba? Neyse beni aradığında sorarım şu an telefona gitmek çok gelirdi. Koltukta oyuncaklarıyla biraz daha oynadıktan  sonra göz kapakları usul usul inmeye başladı. Çizgi filmin sesini kısıp  uykuya dalmasını bekledim.

AŞKIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin