CEZA OLARAK SENİ GÖNDERMİŞ BANA

Start from the beginning
                                    

"Yaptığının mantıklı bir açıklaması var mı Ömür?" tırnaklarıma özgürlüğünü verip Alper'e odaklandım. Başımı yana yatırıp yüzünü incelemeye başladım; sert bir çene yapısına sahip, ela rengi gözler, sert elmacık kemikleri bla bla işte yakışıklı adam. Çağın'da bu yüzden kıskanıyor ya zaten beni ondan. "Tabi ki var ama sana niye açıklama yapıyorum, onu da bir söylesen." dediğimde yanaklarını şişirip önlüğünü düzeltti.

"Çağın şikayetçi olduğunda polise açıklama yapmak için, adama saldırdın farkındasın değil mi? Kafasına dikiş atılıyor ve bu durumda seni kliniğe götürmek zorunda kalıyorum." söylediklerine anında itiraz ettim "Biz kavga ettik ve fazla sinirliydim ne olmuş ki?"

"Kafasında neden vazo kırdın merak ettiğim bu, öfkene nasıl yenik düşersin? Anlat lütfen."

"Öfkeli değildim, bana umursamazca davrandı ve bende kızgınlıkla...

"Kafasına vazo mu geçireyim dedin?" sözümü tamamladığında yutkundum.

"Durumu iyi mi?" sesimin titrediğini fark etmiş olacak ki "İyiymiş, Barkın yanında. Yalnız bir şey var?"

Filmlerde ki saçma sapan görüntüler kafamın içinde gezmeye başladığın alt dudağımı ısırıp "Hafızasını kaybetti değil mi? Unuttu beni ve anılarımızı?" boğazıma kadar gelen hıçkırığı zorlukla yuttum.

"Saçmala lütfen, bu gece gözlem altında kalacak tedbir için." koltuktan hızlıca kalkıp kapıya giderken bana seslendi "Ona mı gidiyorsun?"

"Geç bile kaldım, beni özlemiştir." yaptıklarını unutmadım sadece bu gecelik yanında kalıp ona moral vermem gerektiğini düşündüm.

Koridorda yürürken yaptıklarımı kafamda tartmaya çalıştım haklıyken haksız duruma düşmek tam anlamıyla buydu. Benden sır saklamasını büyüttüm ve onu terk ettim, sonra yalan bir habere inanıp sinirlendim, Çağın'a zarar verdim. Tabi kimse haber yalan demedi sadece ben kendimi o şekilde teselli etmeye çalışıyorum. Batık gemi gibiyim resmen. Çağın'ın odasına yaklaşırken birinin pantolonumu çekiştirdiğini fark ettim, başımı eğip baktığımda siyah gözlü küçük bir çocuğu gördüm. Dizlerimi kırıp yanına eğildiğimde avucumu tutup içine kırmızı bir kağıt bıraktı "Dikkatli olmalısın." dedikten sonra birden koşarak kaçtı bende arkasından gideceğim sırada biri kolumu tutup çekti.

Korkuyla arkama döndüğümde Barkın'ı görünce derin bir nefes alıp "Sen miydin?" dediğimde kaşlarını çatıp "Ne oldu, başkasını mı bekliyordun? Hem neden bembeyaz oldun sen?" avucumdaki kağıdı hatırlayıp elimi sıkarken "Bir şey yok, yorucu bir gün işte." gözlerimin içine dikkatlice bakıp "Nedense içimde sana inanmamam gerektiğine dair his ama neyse. Sevgilinin yanına git artık, özür dile." dediğinde burnumdan soludum.

"Sanane ister giderim, ister gitmem. "dediğimde "Cidden şu çocukluğun ne zaman yok olacak çok merak ediyorum."

Omuzlarımı silktim "O benimleyken daha iyiyim emin ol abicik. Her şeyin kolaylaşmasını sağlıyor." omzumu sıvazlayarak "Öyle olsun, hadi git artık. Ben mekana geçiyorum ve...

"Biliyorum tamam." sözünü tamamladım.

Koridorda onun gidişini izlerken elimde buruşan kağıdı sıkabildiğim kadar sıktım, keşke yok olsa. Sevgilimin odasının önünde kapıdan çıkan doktoru görünce adımlarımı hızlandırıp arkasından yetiştim "Pardon." dediğimde hemen bana döndü.

"Buyrun, Ömür Hanım sanırım." dediğinde başımı salladım.

"Durumu nasıl, yani kalıcı bir problem yoktur umarım?" ellerini beyaz önlüğünün ceplerine soktu.

AŞKIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜWhere stories live. Discover now