30. Bölüm

7.7K 401 143
                                    

Vallahi de 30 bölüm oldukkk🥳🥳🥳🥳

Bu bölümü Meftunperi'ye hediye ediyorum 💕

1 AY SONRA

Zaman almış hızını, akmaktaydı. Tatilimizi yapmış, bir göreve gidip gelmiş ve Rüzgâr ile Işıl'ın düğününü de yapmıştık. Bu süreçte bir ara dedem gelmişti. Karan da gidip ciddi ciddi evlenmemiz hakkında konuşmuştu dedemle. Dedeme gidip "Biz askeriz ve her an bir görevden geri dönemeyebiliriz. Bu yüzden ben Mihrimah ile evlilik sürecimi uzatmak istemiyorum." demiş. Anlayacağınız kendini acındırmış. Ulan koskoca kıdemli yüzbaşı ne hallere düştü sayende. Düşecek tabii. Daha şaşırtıcı olan ise dedemin bunu kabul etmesiydi. Sadede geliyorum hazır mısınız?

İki hafta sonra evleniyorum!

Tamam şimdi gidin bir köşede şoka girin. Valla ben hâlâ çıkabilmiş değilim. Vay be yüzbaşı, gerçekten gelinin yapıyorsun ya beni helal olsun sana!

- Komutanııım!
- Noldu Ömer?
- Daldınız gittiniz. Görev için hazırlanmaya gidiyoruz.
- Geldim Diken geldim.

Evet Ayan itini devlete teslim etmiştik fakat şimdi de yan çarı girmişti devreye. Hatırlar mısınız peşinden gittiğim bir Kutay vardı. Onu yakalamak uğruna Karan'ın emrini çiğnemiştim. İşte şimdi başa Kutay iti geçmişti. Tabii biz de onun peşine yine o dağ senin bu dağ benim geziyorduk.

Ekipmanlarımızı giymiş ve helikoptere binmiştik bile. Bu silahlar mı ağırlaşmıştı, yoksa ben mi güçten düşmüştüm bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da görevden döner dönmez talim yapacağımdı.
- Saldırdıkları köyde hâlâ itleri duruyor. Sivilleri kurtarırken dikkatli olun. Mihri.
- Emredin komutanım.
- İkiye ayrılacağız. Sen Sarı ve Niğdeli ile köyün arka tarafından git. Biz de önden temizleyerek gelicez.
- Emredersiniz komutanım.

Helikopterden iniş yaptığımızda ayrılmadan önce Karan telsizlerimizin açık olması konusunda uyarmıştı. Nedense özellikle de bana bakmıştı. Siz biliyor musunuz sebebini?

Dikkatli bir şekilde köyün arka tarafına dolanmıştık.
- Komutanım vardık.
- Pekâlâ. Atış serbest.

Emriyle ilerlemeye başladık.
- Komutanııım ben vurdum bilee.
- Şanslı çıktın Diken.
- Sizden ses yok komutanım?
- Düşün öyle bir korku veriyorum ki adamlar daha vurmadan kaçıyor.

Diğerleri gülerken karşıma çıkan itle siftahımı yapmıştım.
- Bir yürekli çıktı.
- Bunlarda yürek ne arar komutanım?

Gülüp bir yandan önümüze çıkanı vuruyor, diğer yandan da sivilleri arıyorduk. İlerledikçe evleri kontrol ediyorduk.
- Komutanım burası da temiz.

Selim'e kafa sallayıp bir sonraki eve girdim. Peşimden Ozan da girerken, Selim kapıyı tutuyordu.
- Temiz sanırım komutanım.
- Öyle görünüyor. Çıkalım.

Kapıya yöneldiğimiz vakit bir ses duymuştum. Sanki tam altımızdan geliyordu.
- Niğdeli dur!
- Noldu komutanım?
- Sesi duymadın mı?
- Hayır.

Dikkatli dinlediğimizde bu sefer o da duymuştu. Yerdeki halıyı kaldırdığımda bir kapak çıkmıştı karşımıza.
- Hemen açmayalım. Tuzak olabilir.

Fatih'e haber vermek için telsize konuştum.
- Çaylak buraya gelmen gerek.
- Bomba mı var komutanım?
- Bilmiyoruz. Kontrol etmen gerek. Sanırım sivilleri bulduk.
- Geliyorum komutanım.

Aradan geçen zamanla birlikte Fatih gelmişti. Silahını bana verip kapağı kontrol etmeye başladı.
- Haklı gibisiniz komutanım.

Biraz daha incelediğinde tahta arasına gizlenmiş bir kablo çıkardı.
- Kapağı açtığınız an hem içeridekiler hem de biz havaya uçabilirmişiz. Şimdi hallediyorum.
- Hızlı değil, dikkatli ol Çaylak.
- Emredersiniz komutanım.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin