7. Bölüm

16.7K 776 106
                                    

Huysuz beyle olan tartışmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Bu süreçte amcamla mümkün olduğunca konuşmamıştım. Diğerleri ile bir sorunum yoktu. Onlar zaten bilmiyorlarmış. Bugün ise dikişlerimi aldıracaktım. Sabah erkenden hazırlanmış ve çıkmıştım. Hastanedeki işim bitince de karargâha geçmiştim. Yat yat nereye kadar değil mi ama?

Önce odama girmiş ve üniformamı giymiştim. Ardından bir askerden bizimkilerin yemekhanede olduklarını öğrenmiştim ve yemekhaneye gitmiştim. Egemenler de buradaydı.
- Günaydın.
- Vaaay komutanım! Hoş geldiniz. Valla buralar siz olmadan çekilmiyor.
- Eminim öyledir Ömer.
- Mihri sen hayırdır? Hani dikişlerin alınmadan gelmeyecektin?
- E alındı zaten Egemen'cim.
- Ne zaman hanımefendi?!
- Bu sabah gelmeden hastaneye uğradım.
- Soluğu da burada mı aldın?
- Fazla bile uzak kaldım Pamir abi. Aslında gelirdim de işte dedem devreye girdi.

Fatih'in önüme bıraktığı çayı teşekkür ederek içtim. Valla sıcak sıcak iyi gelmişti.
- Karan komutanım duydum ki Süheyla teyzem size gelin bulmuş.
- Öyle olduğunu zannediyor Selim.

Bana bakarak konuşmasına gerek yoktu. Zaten bahsedilen kişinin ben olduğumu biliyordum. Zira annem de günlerdir Karan için damadım diyip duruyordu. Yüzbaşı veya komutana noldu? Hadi hadi itiraf et sen de kabullendin. Ne alâka ya?! Sürekli öyle hitap etmek yoruyor. Bari içimden ismiyle hitap edeyim dedim sadece. Bu kadar telaş yapmana gerek yoktu aslında ama neyyse.
- Kimmiş ki komutanım?
- Sanane Ömer!
- Mihrimah komutanım siz niye bu kadar şaptınız ki yani şimdi?
- Niye olacak? Dağ gibi adamı kim bilir kime kaptırıyor.
- TALHA!
- Ben onu sesli mi söyledim ya?
- Evet. Ayrıca yok öyle bir şey Allah Allah ya!
- Komutanınız haklı. Zira kendisi asla benim gibi adama bakmazmış.
- Diyene bak! Bunu diyen kişi de benim gibi kadına asla bakmazmış. Sanki ben çok meraklıyım!
- Mihrimah komutanım.
- Ne var?!

Yanıma gelen ere ani sinirle patlamış bulunmuştum. Çok sory canım ya. Bunlar topluca beni delirtiyorlar da.
- Albay sizi çağırıyor diyecektim.
- Tamam geliyorum.
- Kaç tabi.

Sabır çekerek döndüm.
- Duymadınız galiba komutanım, albay çağırmış.
- Hani sen küstün albayına?
- Çok pardon ama bunda sizi ilgilendiren kısım nerede? Malum kendisine albayım olarak değil, amcam olarak küsüm.
- Haklısın. Hadi git bekletme.

Demiş fakat benden önce o çıkmıştı yemekhaneden. Sabır çekerek peşinden de ben çıkmıştım. Resmen bir çocukla uğraşıyordum!

Yok saymaya çalışarak albayın odasına gittim. Kapıyı çalıp gel komutuyla içeriye girdim. Tekmil vererek bekledim.
- Otur şöyle.

Uzatmadan dediğini yaparak oturdum.
- Dikişlerini aldırmışsın.
- Evet komutanım.
- Neden söylemedin? Egemen yanında gelirdi.
- Sandığınızın aksine çocuk değilim komutanım. Yanımda birine ihtiyacım yok.
- Mihrimah-
- Başka bir şey yoksa eğer talim yapmaya gitmem gerekiyor.
- Ne zamana kadar böyle devam edecek? Hem annenler de anlıyor bir şey olduğunu.
- Beni annemden vurmaya çalışmayın komutanım. Zira gider anlatırım ve inanın zararlı siz çıkarsınız. Şimdi müsaadenizle.

Odadan çıktığımda tuttuğum soluğumu bıraktım. Kafamı kaldırmamla Karan ile göz göze geldim. Aldırmadan yoluma devam ettim. Konuştukça sinirlerimi bozuyordu ve ben de bu yüzden gerekmedikçe muhatap olmamaya karar vermiştim. Sanırım en iyisi buydu. O da zaten peşimden albayın odasına girmişti.

Bahçeye çıktığımda koşu yapan bizimkileri ve onları izleyen acemileri gördüm. Bozmadan aralarına katıldım. Benim katılmamla önde olan Selim, arkaya geçmişti.
- Sessiz sessiz tadı çıkıyor mu?
- Sıkıntıdan patlıyorum komutanım.
- Emin ol dışarıdan da son derece sıkıcısınız Ömer.
- Eğlenelim o hâlde komutanım.
- Hay hay. Başla bakalım Ozan.
- Annem beni yetiştirdi bu ellere yolladı.
& Annem beni yetiştirdi bu ellere yolladı.
- Al sancağı teslim etti Allah'a ısmarladı.
& Al sancağı teslim etti Allah'a ısmarladı.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin