10. Bölüm

15.9K 712 76
                                    

Geçen dertlenip uyuyamamıştım, bu sefer de mutluluktan uyku tutmamıştı. Yine erkenden hazırlanıp soluğu karargâhta almıştım. Egemenler sabaha karşı göreve gittikleri için arabasını bana bırakmıştı. Odama giderken Karan'ı gördüm. Görmemle de onun odasına çekilip kapının kapatılması bir oldu.
- Günaydın balkon güzeli.
- Günaydın. Günaydın da sen niye erken geldin?
- Amcanla bir mesele hakkında konuşmam gerekiyordu.
- Ne meselesi o?
- Artık bir sevgilim olduğunu ve onun balkon güzelim olduğunu söyledim.

Karan otuz iki diş sırıtırken şokla ona baktım.
- Şaka?
- Gayet ciddiyim.
- Karan hayır yaa! Ben nasıl bakıcam suratına?!
- Sanki şuan bakıyorsun da.
- Konuyu saptırma Karan! Ne yaptı? Çok kızdı dime? Of ya!
- Bir sakin mi olsan? Ayrıca amcan anlamış zaten. Kızmadı. Aksine söylemem hoşuna gitti gibi.
- Harbi mi?
- Harbi.

Harbi nedir ya Mihri? Çocuk ayrılacak senden. Yakındır hissediyorum. İç sesimin aksine Karan gülüyordu. O zaman sıkıntı yoktur herhalde değil mi?

BİRAZ ÖNCESİ YAZARDAN

Karan yüzbaşı kafasına koyduğunu yapmak üzere sabahın nurunda soluğu karargâhta almıştı. Mustafa albayın göreve giden tim dolayısıyla burada olduğunu biliyordu. Odasının önüne geldiğinde kapıyı çaldı. Gir komutuyla içeriye girip tekmil verdi. Sabah sabah ne olduğunu anlamayan Mustafa albay, oturmasını söyledi.
- Komutanım sizinle bir konu hakkında konuşmam gerekiyor fakat albayım olarak değil, Mihrimah'ın amcası olarak.
- Hayırdır Karan?
- Lafı uzatmayacağım. Ben yeğeninizi seviyorum.
- Bana bilmediğim bir şeyi söyle Karan.
- Nasıl yani?
- Oğlum en salak insan bile anlar senin onu sevdiğini. Bir senin anlayıp yeğenime söylemediğin kalmıştı fakat anlıyorum ki o da olmuş.
- Komutanım-
- Komutanım değil, Mustafa amca. Unutma şuan seninle bir amca olarak konuşuyorum. Konuya gelecek olursak da sevenlerin karşısında duracak değilim. Seni senelerdir tanıyorum ve ona gözün gibi bakacağını da biliyorum.
- Sağolun. Emin olun ki onu üzdüğüm gün, öldüğüm gündür.
- Pekâlâ evlat. Hadi şimdi görevine dön asker.
- Emredersiniz komutanım.

Odadan çıktığında bu kadar kolay oluşuna şaşırmıştı yüzbaşı. Zor olmasını mı isterdin diyen iç sesine hak vererek odasına yöneldi. Karşıdan gelen balkon güzeli ile günü daha da güzelleşmişti.

MİHRİMAH

Sabahtan beri Karan'ı ikna etmeye çalışıyordum. Tutturmuştu herkese söyleyeceğim diye. Bense henüz biz alışmadan kimseye söylemek istemiyordum. Allah'tan bugün erken gelmişim. Yoksa Karan çoktan herkese duyurmuş olacaktı. Şimdi ise söyleyemediği için bildiğiniz trip atıyordu. Dinlenme odasında karşı koltukta suratı beş karış oturuyordu. Bu adam cidden çocuktu!
- Komutanım.
- Söyle asker.
- Mustafa albay sizi ve Mihrimah komutanımı çağırıyor.
- Tamam geliyoruz.

Giden askerin peşinden endişeyle baktım. Al işte sabah kızmayıp kesin şimdi konuşacaktı. Sen ona küsken nasıl kızacak acaba? Doğru ya la. Biraz sakinleşince kalkan Karan'ın peşine ben de kalkmıştım. Sessizce albayın odasına gelmiştik. Malum trip yemekteyim. Tekmil verip komutuyla oturmuştuk.
- Mihrimah hakkında hareketlenme var. Aralarında bulunan askerimizden yalnızca bunu öğrenebildik. Seni kaçırmalarına izin vereceğiz Mihrimah. Amaçlarının ne olduğunu ancak bu şekilde öğrenebiliriz. Üzerine bir cihaz yerleştiricez ve seni bu şekilde takip edicez. Amaçlarını öğrendiğin an seni alıcaz.
- Emredersiniz komutanım.
- Komutanım.
- Söyle Karan.
- Bu fazla tehlikeli değil mi?

Amcam konuşmadan ben atıldım.
- Niye ki komutanım? Daha düne kadar siz de bu yönde yapılan planın içinde değil miydiniz?
- Mihrimah bu-
- Yüzbaşı komutanım, Mihrimah yüzbaşı. Ayrıca konu tartışmaya açık değil. En başında yapılan plan buydu ve biz de sadık kalıcaz. Başka bir şey yoksa çıkabilir miyim komutanım?

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin