26. Bölüm

8.6K 391 38
                                    

Sözden sonra ertesi gün annemleri uğurlamıştık. Fatih de nişanlısı ile birlikte düğün hazırlıkları için gitmişti. Zaten tim olarak iki hafta izne girmiştik. Bugün ise kızlarla birlikte Melek ablanın evinde toplanıyorduk. Yazlık bir elbise giyip saçlarımı da kendi halinde dalgalı bırakmıştım.

Rüya ile buluşup öyle gitmiştik. Zile bastığımızda kapı küçük hanım olan Arya tarafından açılmıştı.
- Anneee Karan'ın gelini gelmiiiş!

Önce annesine seslenmiş ardından kucağıma atlamıştı.
- Hoş geldin Mihrimah'cım.
- Hoş buldum güzellik.
- Yalnız ben de buradayım cadı.
- Off Rüya abla gördüm herhalde.
- Kız seni var ya.

Arya'yı kucağımdan çekip gıdıklayarak içeri götürmüştü. Ben de peşlerinden girip kapıyı kapatmıştım. Salona girdiğimde herkesin gelmiş olduğunu gördüm.
- Hiç gelmeseydiniz şekerim?
- Geldik işte Işıl.
- Benim yüzümden, daha doğrusu abim yüzünden geciktik. Çıkmadan on kere durdurdu beni. Yok yengenle buluş öyle git. Yok yengene söyle akşam bize gelsin. Yengen de yengen. Bir susmadı ki çıkayım!

Kızlar bana imayla bakıp kıkır kıkır gülüyorlardı. Ah be yüzbaşı ne hallere düşüyorum senin yüzünden!

- Ehh akşam git de görsün seni yüzbaşın.
- Göstercem ben ona..

Kızlar daha da gülerken kalkıp Rüya ve bana çay aldım. Geri geldiğimde şükür ki konu değişmişti.
- Kızlar size bir şey söylemem lazım.
- Ay sen de mi?!
- Sen ne söyleyeceksin ki Şeyda'cım?
- Önce Zehra söylesin.
- Aman hanginiz söylüyorsanız söyleyin hadi.

Melek ablayı onaylayarak Zehra ablaya bakmaya başladım. Hepimiz ona bakıyorken derin bir nefes alıp konuştu.
- Hamileyim!
&Ne?!
- Ayyy canım benim çok sevindimm!!

Melek abla kalkarak Zehra'ya sarılırken hepimiz şoku atlatmış ve aynı coşkuyla karşılık vermiştik.
- Eee kaç haftalık?
- Beş. Ama daha Osman'a söylemedim.
- Amaan boşver acele etme. Doğunca öğrenir nasıl olsa.
- Rüya kafanı nereye vurdun yavrum sen?
- Hiçbir yere. Niye ki yengecim?
- Hiiç. İç sen çayını kuzum.

Uzattığım bardağını alarak çayını içmeye devam etti. Abisi ne ki kardeşi ne olsun!
- Şu salağı bir kenara bırakarak soruyorum. Ne zaman söyleyeceksin?
- Salak falan ayıp oluyor ama Işıl'cım.
- Kız bir sus da girme araya be!
- Aman sustum ya!

Rüya'nın tribini kimse siklemezken tekrar Zehra'ya döndük.
- Bu akşam söyleyeceğim. Ben de yeni öğrendim zaten.
- İyi iyi bekletme adamı. Eminim ki çok sevinecek.
- Pamir abi nasıl tepki vermişti Melek abla?
- Ay sormayın kızlar! Adam bir gün boyunca ruh gibi gezdi. Sonra ertesi gün uyandığında dedi ki Melek ben bir rüya gördüm, sen hamileydin. Gel de ne yap bu adamı!
- Eee sonra sen ne yaptın?
- Ne yapıcam? Cimcikledim. Salak o gerçek dedim. Tekrar şoka giriyordu ki bir daha şoka girersen çocuğumu sana göstermem dedim. Öyle kendine geldi. Sonradan tabii keşke şokta kalsaydı diye çok hayıflandım.
- Niye ki?
- Adam bir saniye rahat bırakmadı ki! Allah'tan asker de göreve gidiyor diye şükrettim ilk defa. Beni o hâle bile getirdi.

Melek abla anlatırken sanki tekrar yaşamıştı o anları. Silkelenip kendine gelirken bizse hâline gülüyorduk.
- Bir daha yok dedim ondan sonra. Arya yeter bize.
- Aaa niye öyle dedin ki abla? Arya'ya bir kardeş gelse fena mı olur?
- Olur! Hem de çok fena olur. Ben daha biriyle baş edemiyorum Mihrimah gözünü seveyim.

Bu hâli daha da çok gülmeme sebep olmuştu.
- Gül sen gül. Seni de görücez.
- Ay abla ne çocuğu? Daha evlenmedim bile.
- Ha yoksa tamamsın yani?
- Ay ne alakası var Işıl?
- Tamam canım tamam biz anladık seni.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin