8. Bölüm

16.8K 824 124
                                    

Sabahın ilk ışıkları ile uyanmıştım. Çok geç uyumuş ve bir o kadar erken kalkmıştım. Uykusuz bir gün beni bekliyordu. Evde dursam amcamla bir araya geleceğim için erkenden karargâha gitmeye karar verdim. Hazırlanıp Egemen'in odasına gittim.
- Pişşt.
- Hmm.
- Araba anahtarını versene. Sen amcamla gelirsin.
- Yav valla ben gidip yaptıracağım arabanı.
- Amcam yaptırmış zaten ama küsüm diye almıyorum.

Bir anda oturur vaziyete gelmişti.
- Harbiden ne zaman barışmayı düşünüyorsun?
- Arabanın anahtarını vermeyeceksen çıkıyorum.
- Tamam tamam al masamda.

Evden çıkıp kısa sürede karargâha varmıştım. Odamda birkaç belgeye baktıktan sonra sıkılıp dinlenme odasına geçmiştim. Kahve yapıp koltuklardan birine geçtim. Aradan yaklaşık yarım saat geçtiğinde kapı açıldı. Ömer, Ozan, Talha ve Mete gelmişti. Bu arada dördü aynı evde kalıyorlarmış. Bunu da geçen öğrenmiştim.
- Komutanım?
- Efendim Ömer.
- Siz bu saatte hayırdır?
- Hesap mı soruyorsun komutanına?
- Yok komutanım estağfurullah. Merak ettim sadece.
- Uyuyamadım, erken geldim.
- Hasta falan mısınız komutanım? Niye uyuyamadınız?
- La havlee! Normal insanlar gibi arada ben de yorulabiliyorum, uykum olmayabiliyor.
- Olabilir tabii komutanım.

Tekrar kapı açılmış ve Karan gelmişti. Ona bakmamaya çalışarak kahvemden bir yudum aldım.
- Günaydın komutanım.
- Günaydın Ozan.

Karşımdaki koltuğa oturmuştu. İlk defa üzerimde gözlerini hissetmiyordum.
- Komutanım?
& Efendim.

Aynı anda konuşmamız ile Karan'a bakmıştım. Daha sonra ise ateşe değmiş gibi gözlerimi çekerek konuşan Ömer'e dönmüştüm.
- Kime seslendin Ömer?
- Aslında ikinize de. Yani şey kavga falan mı ettiniz?
- Bu sıralar gözüme çok batıyorsun Ömer haberin olsun.
- Siz öyle tavırlı gibi olunca merak ettim komutanım.
- Etme Ömer. Merak etme.

Geldiği gibi gitmişti Karan yüzbaşı. Atarlı ergen!
- Kılıç timi görevden dönmüş. Yemekhanedelermiş. Gelen var mı? Oraya gidiyorum.

Talha havayı dağıtmak adına konuşmuştu. Aslında Kılıç timini görmek fena olmazdı. Ayaklanarak kapıya yöneldim.
- E hadi gidelim madem.

Diğerleri de kalkmış ve birlikte yemekhaneye gelmiştik. Şans götümden gülüyordu ki Karan yüzbaşı da buradaydı. Selam vererek boş olan yerlere oturmuştuk. Daha doğrusu ben oturacakken Ömer hızlı davranmış ve bana da Karan'ın karşısı kalmıştı. Salak bizi kavga ettik sanıyordu. Kendince de barıştırmaya çalışıyordu. Kes lan çingene. Ömer'ime laf edemezsin. O da bizim gibi KARMİH istiyor sadece. Karmih ne be? Söylesem kızarsın. O yüzden söyleyemem. Kendin bul. Lan iç sesim bile normal değil!
- Siz ne diyorsunuz Mihrimah komutanım?
- Efendim?
- Ohooo komutanım nereye daldınız?
- Anlık dalmışım işte. Noldu Rüzgar?
- Hafta sonu mangal yapalım diyoruz da Karan komutanımda. Hazır Süheyla teyze de gelmişken.
- O zaman gelsin bakarız.

Uykusuzluk feci baş ağrısı yapmaya başlamıştı. Şuan bu ortamda bulunasım da kaçmıştı.
- Mihrimah git ne yapıyorsan yap. Ben bir daha babamla falan gelmiyorum!

Bir anda Egemen'in anırarak girmesi üzerine hepimiz ona dönmüştük. Sinirle sandalye çekip yanıma oturmuştu.
- Noldu?
- Nolucak? Babam sürekli Mihrimah diye diye beynimi sikti. Allah için affet şu adamı.
- Hayırdır?

Pars yüzbaşı ve timi konuyu bilmediğinden anlamsızca bakıyorlardı.
- Çok da önemli değil yüzbaşım. Sana gelecek olursak da gerekene gerektiği gibi davranıyorum Egemen. Bir daha bana bu mesele hakkında bir şey söyleme.

Egemen isyan ederek kafasını masaya koymuştu. Haline gülerek yerimden kalktım.
- Nereye?
- Revire komutanım. Başım ağrıyor da ilaç alıcam. Bir şey mi vardı?
- Talim yapıcaz fakat rahatsızsan gelme, dinlen.
- Problem değil, ilaç alıp gelirim komutanım.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Where stories live. Discover now