5. Bölüm

18.6K 770 89
                                    

EGEMEN

Karargâhta timdekilerle birlikte talim yapıyorduk. Ben bir önceki görevde yara aldığım için izinliydim. Mihrimah'ın geldiği dönem bizimkiler görevdeydiler. Şimdi ise onlar gelmiş, bizimki göreve çıkmıştı. Geldiğinde ilk işim tanıştırmak olacaktı. Yorgunluktan ölüyordum galiba. Talim yapmayalı iki hafta olunca bocalamıştım.
- Olay var galiba beyler.
- Aynen baksanıza bir hareketlilik var.
- Görevde olan tim var mı?

Talha'nın sorduğu soru boğazımda bir düğüm oluşmasını sağlamıştı. Yutkunarak zorlukla konuştum.
- Oğuz timi görevde.
- Senin kuzen de o timde değil mi?

Kafa sallayarak yerimde doğruldum. Bizimkiler seslenseler de cevap vermeyerek babamın yanına gittim. Kapıyı çalıp girdim. Tekmil verdiğimde rahat emri vermişti.
- Komutanım... Görevdeki timde bir sorun mu var?
- Görevine dön asker.
- Baba! Mihrimah iyi mi?
- Sana görevine dön dedim asker!

Gözleri açıkça söylüyordu. İyi değildi benim kardeş bildiğim. Ve bunu öğrenememek daha çok yakıyordu canımı. Sinirle çıktım odadan. Kendimi bahçeye attığımda bir ambulansın geldiğini ve hazır konumda beklediğini gördüm. Kalabalık toplanmış, herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
- Abi nereye gittin öyle birden?

Cevap vermemiştim. Sonrasında o da üstelememişti. Zira odağımız gelen helikopterdi. Önce Selim çıkmış, ardından kucağında Mihrimah ile Karan inmişti helikopterden. Kanlar içinde yatan meleğim sedyeye yatırılırken ağzımdan tek bir kelime çıktı.
- Mihrimah...

~~~~~~~~

Hepimiz hastenedeydik. Oğuz, Kılıç ve Ufuk timi. Fazlasıyla kalabalıktı. Çoğunluk Mihrimah'ı tanıdığı için buradaydı. Bizimkiler ise benim peşime takılıp gelmişlerdi. Babam ortalarda yoktu. Gözlerim yaşlı, Karan'a döndüm.
- Karan n-nasıl oldu bu?
- Piçin peşine takıldı.

Kalkıp yakasına yapıştım.
- SEN NERDEYDİN LAN O SIRADA?!
- Egemen sakin ol. Komutanımız zaten izin vermedi gitmesine. Mihrimah komutanım dinlemedi.

Yakasını bırakırken göz yaşlarımı serbest bıraktım.
- Ulan... Ulan yeni yaralandı bu kız! Nasıl dayanıcak lan bünyesi?!
- Güçlü benim komutanım. Kalkacak o. Siz bilmezsiniz onun kuvvetini.

Ömer de hem ağlıyor hem konuşuyordu. Koridorun başında koşarak gelen yengemi görmemle toparlanmaya çalıştım.
- Egemen... Nerde yavrum? Nerde benim kızım?!
- Yenge-
- Egemen nolur iyi de, yalvarırım sana... Ben bir ocakta iki şehit kaldıramam Egemen...

Yengemi sandalyeye oturturken Talha'nın uzattığı suyu içirdim.
- Yengem nolur dur. Bak haber bekliyoruz. İyi olacak.

Kafasını kaldırıp hepimizde göz gezdirdi. Daha sonra ise usulca ağlamaya devam etti. Annem de gelmiş ikisi birlikte sessizce ağlıyorlardı. Koridorda duyulan güçlü adım sesleriyle hepimiz oraya döndük. Bu gelen Tümgeneral Semih Dağhan'dan başkası değildi. Hepimiz hazır ola geçmiştik.
- İzahat ver asker! Durumu nedir?
- Yüzbaşı Karan Alsancak komutanım. Henüz haber yok, altı saattir bekliyoruz.
- Nasıl oldu bu Karan?
- Teröristin peşinden gittiğinde vurulmuş komutanım.

Gelmiş ve arkada duran babama döndü hırsla.
- Bu kız yaralı değil mi?! Nasıl çıkar göreve?!
- Söyledim fakat dinletemedim. Biliyorsun inadını.
- Bilmem mi... Dedesi kılıklı!

Herkes aradan kalkan resmiyete garip garip bakarken ve sohbeti anlamaya çalışırken doktor çıkmıştı.
- Öncelikle şunu söylemeliyim ki hayatımda gördüğüm sayılı güçlü insanlardan. Altı saatin sonunda inadı ve gücü sayesinde hastayı kurtardık. Yalnız uyanması birkaç günü bulur. Önceki yarası sebebiyle de oldukça bitkin düşmüş. Hasta ne zaman isterse o zaman uyanır. Birazdan odaya alınacak, geçmiş olsun.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin