❄️LABRİS HARABELERİ

Beginne am Anfang
                                    

Gideonun gözlerinin içinde donmuş bir göl var. O gölün altındaysa zindana kapatılmış bir çocuk. O çocuğu gördüğüm günü dün gibi hatırlıyorum. Kapatıldığı yerin bir köşesine geçerek sessizliğe gömülmüştü. Dargındı. Herkese, her şeye ama en çokta kendine. O yüzden kendisine ait her şeyi unutmayı seçmişti. Adı neydi? Saç rengi, gözleri... en çokta sesi, bilmiyordu. Karanlık, içinde saklanmak isteyen çocuğu kendinden bir parça sanarak onunla bütünleşmişti. 

O küçük çocuktan geriye sadece donuk gözleri kalmıştı.

"Tam o çocuğu aramaktan vazgeçecekken sen çıktın karşıma." Elimi göğsümden çekerek avucumu öptü. "Bana giden tüm yolları buldum Alysa." Gümüşlerini elalarıma çevirerek bu sefer içten gülümsedi. "Senin gözlerinde evimin yolunu görüyorum." Daha fazla dayanamayarak gözyaşlarımı serbest bıraktım. Teker teker dökülen yaşlarım suyun içine damlayarak çadırda sadece bizim duyabileceğimiz sesler çıkarıyordu. Hıçkırmaya başladığımda Gideon ıslanmayı umursamayarak kovanın içine girdi. Beni kollarının arasına alarak sıkıca sarıldığında boynuna kollarımı doladım. Dudaklarımı omzuna yaslayarak orada dakikalarca ağlamaya devam ettim.

O çocuğu bulmuş.

O çocuğu bulmuştu.

"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum Gideon." İçim dışarı çıkarcasına, canımdan canmışçasına seviyordum.

"Yakar, yıkar, dökerim. Öldürür, ölürüm ama aynı zaman da senin için yaşarım da Alysa, senin için nefes alırım. Yeter ki yanımda ol cadı." 

"Olacağım, söz veriyorum. Her zaman yanında olacağım Gideon."

"Bu evet mi demek oluyor?"

Kahkaha attım. "Evet, kara kurt. Seninle evlenirim!" 

"Güzel, Hayır'ı bir cevap olarak kabul etmeyecektim zaten."

"Hadme'ye kara ateşin sözünü vermememi bu yüzden istedin değil mi? Çünkü siyah ateş başından beri senin içinde yanıyordu." Başımı Gideonun omzuna yaslamış bir şekilde elimi buzların arasında gezdiriyordum. Kalbim az önce aldığım evlilik teklifinin emareleri yüzünden sakinleşemiyordu. Yorulan yüreğimi dinlendirmek amacıyla düşüncelerimi farklı bir noktaya yönlendirmem gerektiğinden kara ateşin konusunu açmıştım.

"Kara güneş, ateşini gece cehennem alevlerinden alır. Bu alevlerin adı Semûm'dur. Şeytanlar ve gölgeler bu ateşten doğmuşlardır bense bu ateşin efendisiyim."

'Kara güneşe selam olsun, Semûm ateşinin hükümranına selam olsun.' Demek bundan dolayı diğer ırklar Gideonu selamlarken bu sözleri kullanıyorlardı. Semûm ateşinin efendisi olduğu için kara alevleri istediği gibi kullanabiliyordu. 

"Niye bu zamana kadar hiç bu güce başvurmadın?" 

"Kara ateşi kullanmak çok riskli. Semûm ateşine alevi saran ateş denir. Kara ateş diğer ateşleri bile yakacak kadar güçlüdür. Ne olursa olsun tutuştuğu yerde yaktığı şeyi yok etmeden evvel sönmediği için ondan kaçınılmasını imkansız hale getiriyor. Bu gücü kullanırken çok dikkatli olmam gerekiyor o yüzden genellikle yokmuş gibi davranıyorum. Üstelik onu çağırırken çok fazla enerji tüketiyorum savaş alanındayken bu tarz zayıflıklar seni ölüme götürebilir. Dikkat etmezsem bu ateş beni bile yakabilir." Hadme'den ödünç aldığım ateş hiç bir zaman bana zarar vermedi. Gideonun dediğine bakılırsa Semûm ateşi bağlantılı olduğu kişiye bile tolerans göstermiyordu.

"Mavi ateşte bu kadar yakıcı olacak mı peki?"

"Hayır, güzelim. Öyle bir şey söz konusu olsaydı onu alman için bu kadar uğraşmazdım. Mavi ateş şuanda kullandığım kırmızı ateşten daha güçlü ancak uysallık konusunda kırmızı ateşten farklı değil." İyi bari bir de ateş ehlileştirmekle ömür çürütmeyecektim.

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt