Oyalanmadan giyinip silahımı da belime yerleştirdim. Ceketin silahı örtüyor oluşu daha rahattı. Odamdan çıktığımda Karan da odasından çıkıyordu.
- Elbise giyseydin. Hatta üzerindeki ile gelseydin.
- Tamam Karan en kıskanç sensin.

Oflayarak konuşmam sonrası çatılı kaşları düzelmiş ve gülmüştü. Yanıma gelip benimle birlikte yürürken saçımı öptü.
- Napiyim? Bu güzellik kalbime zarar.
- Ben senin yakışıklı oluşuna bir şey diyor muyum?
- De güzelim.
- Oldu o zaman bundan sonra kafana kese kağıdı geçirerek dolaşacaksın.

Kahkaha atarken bizimkilerin yanına varmıştık bile.
- Ohh düzelmişler! Valla arada kaynayacağız diye ödüm kopuyordu.
- Senin araya kaynamana gerek yok Diken!
- K-komutanım?
- Komutanın yaa komutanın. Dilini koparırım senin Ömer.

Karan'ın dişleri arasından konuşması bağırmasından çok daha etkiliydi. Öyle ki Ömer de Ozan'ın arkasına saklanmıştı bile.

Korkutma çocuğu dağ ayısı desem napar acaba?

~~~~~~~~

Ben otelin restoranında otururken diğerleri çalışan kılığına girmişlerdi. Ben burada Ayan'ı göz hapsine alırken onlar da oteli boşaltacaklardı. Oturmaktan sıkılmaya başladığım anda Ayan ve bir adam restorana giriş yaptılar. Onlar gelmeden garsonu ayarlamış ve oturacakları masanın altına kayıt cihazı koymuştuk. Bu yüzden konuşmalarının bitmesini bekleyecek ve öyle harekete geçecektik. Ayan'ı buradan alacak olmamızın sebebi de buydu.

Aradan geçen yarım saatin sonunda önceden gelmiş olanlar dışında restorana giren yoktu. Yemeğini yiyen kalktıkça oluşan boşluktan dolayı restoranda da artık neredeyse kimse yoktu.
- Mihri ne durumdasın?

Telsizden gelen sesle Karan'a cevap verdim.
- Henüz beni fark etmedi. Fakat fark etmesi an meselesi.
- Tamam. Biz kapıdayız, fark ettiği an giriş yapıcaz.

Demek oteli boşaltma işleri bitmişti. Fark ettiğim bir detayla birlikte telsize konuştum.
- Komutanım.
- Söyle Mihri.
- İçeride kalanlar müşteri değil. Ayan'ın adamları.
- Emin misin?
- Evet. Ayan'ın beni çoktan fark etmesi gerekiyor. Bilerek görmemiş gibi yapıyor. Tuzağa geldik.
- Siktir.. Tamam ben albaya-

Kesilen sesle telaş yapsam da bunu Ayan'a belli etmemem gerekiyordu. Tam da bu anda Ayan'la göz göze geldim. Piç piç gülerek kafasıyla selam vermişti. Karşısındaki ile konuşmasını bitirip yanıma gelerek karşıma oturmuştu.
- Oooo asi askerimiz de buradaymış. Ne güzel bir tesadüf değil mi yüzbaşı?
- Yaa öyle.
- Aklınızca beni yakalayacaktınız öyle mi?

Cevap vermemi beklemeden kendince iğrenç bir kahkaha attı.
- İyi eğleneceğiz sizinle Oğuz timi. Alın bunu!

Ne olduğunu anlamadan ağzıma tutulan bezle bayılmıştım.

~~~~~~~~~

- Ulan ne verdiler komutanıma?
- He valla bir uyanamadı.
- Selim?
- Sadece bayılmasını sağlayacak bir ilaç verilmiştir komutanım merak etmeyin. Uyanma süresi bünyeye göre değişir.

Duyduğum seslerle gözümü açmaya çalıştım. Zorlansam da başarılı olmuştum.
- Ulan bir güzellik uykumuz var, onun da içine ediyorsunuz.
- Şükür..

Karan hatırlat senin rahatlama şeklini sevicem çıktığımızda. Nasıl da endişelenmiş yüzbaşım.

- Günaydııııııın Karyaaaaaaaa'm! Dındıdıdın dıdın dırırırırı dındıdıdın dıdın-
- Lan sus!
- Niye öyle dedin ki Ozan'ım? Kalbim çıt.
- Abi şurada bile didişiyorsunuz ya bayılıyorum size.
- Kes lan çaylak.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Where stories live. Discover now