Gelininiz demesiyle içim bir hoş olsa da çaktırmıyoruz tamam mı?

Sohbet muhabbet devam ederken yemeğe başlamıştık. Fakat bir sorunumuz vardı: Midem feci hâlde bulanıyordu. Al işte! Ben demiştim sen bir bok yaparsın diye. Bi dur Allah aşkına ya!

Suratım değişmiş olacak ki Karan'ın çatık kaşları bana dönmüştü.
- İyi misin güzelim?

Her ne kadar söyleyip ortamı bozmak istemesem de dayanacak gibi değildim. Kafamı olumsuz yönde sallamış ve zorlukla konuşmuştum.
- Midem..

Kaşları mümkünmüşcesine daha da çatılırken herkesin de odak noktası olmuştum.
- Yine mi? Geçmemiş miydi o?
- Ay hamile misin yoksa?!

Teyzesine şokla bakarken hızla kafamı salladım.
- Saçmalama teyze! Hadi kalk güzelim hastaneye gidelim.

Karan'a cevap verecekken ağzıma yükselen sıvıyla lavaboya koştum. Kusup rahatlarken tüm enerjim çekilmiş gibiydi. Yüzüme su tutan Karan'ın ardından lavabodan çıkmıştım. Süheyla anne iyi miyim diye dikkatle bakıyordu.
- İyiyim merak etmeyin. Sanırım yediğim bir şey dokunuyor.
- Emin misin yavrum? Sapsarı oldun be annecim.

Annecim demesine düşmedim saçmalamayın! Sadece yerde olunca midem daha iyi.

- İyiyim gerçekten.
- Karan yine de götürsün hastaneye.

Yengesine olumsuzca kafamı salladım.
- Cidden gerek yok. Bir dağ bir buralar derken midem hassaslaştı sanırım.
- İşiniz kolay değil ki kuzum.
- Kusura bakmayın sizi de telaşlandırdım.
- Alıcam şimdi ayağımın altına! O nasıl laf evladım? Sen de torunumsun artık tabii endişeleneceğiz.

Anneannesine minnetle baktım. Yerim seni tonton!

~~~~~~

Rahatlayan midem ile tekrar yemeğe oturmuş ve yemekten sonra da Karan'la karargâha gelmiştik. Tabii gören askerler elbisem sayesinde tekrar tekrar bakarken Karan fıtık olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu.

- Karan elimi kopar direk hayatım.
- Ya da gideyim şunların kafalarını koparayım. Ne dersin?
- Sen iyice dağ ayısına döndün.
- Hmm. Seni de o dağa kapatıcam hatta yakında.

Bilmem kaçıncı kez göz devirirken toplantı odasına girmiştik. Sonunda bıraktığı elime hüzünle baktım. El mi kaldı geride be!

Beyimiz üzerindeki sinir ile albaya selam verip otururken ben de selam vererek yerime geçtim. Gözlerini dikmiş gözlerime bakıyordu hâlâ. Ulan sinirine senin...
- Noluyo size?
- Bir şey yok albayım.
- Amcan olarak soruyorum Mihrimah.
- O zaman dışarıda sorarsınız albayım.

Gerginliğimizden nasibini almış olan amcam sabır çekerek konuya girdi.
- Göreve bu akşam gidiyorsunuz. Ayan gelecek olan ekipten önce girmiş Türkiye'ye. Yapacak olduğu görüşme de bu gece.
- Nasıl yani bu gece mi alıyoruz Ayan'ı?!
- Hayırdır Ömer efendi? Planınız mı vardı?
- Y-yok komutanım.
- O zaman?
- Ya komutanım ben dönüş için davul zurna ayarlayacaktım. Ayan'ı kuru kuru mu getirelim?

Albayım koca bir kahkaha atıp konuştu.
- İstediğin o olsun Diken. Sana söz döndüğünüzde burada olacak.

Ömer rahatlayarak soluğunu verirken bu hâline hepimiz güldük.

Görevin geriye kalan ayrıntılarını konuşup hazırlanmaya geçmiştik. Ayan'ı otelden alacağımız için dikkat çekmemek adına üniforma giymemiştik. Onun yerine sivil kıyafetler verilmişti.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Where stories live. Discover now