Şu sıralar çok sık görmeye başladığım gülümsemesi ile dibime girmişti. Sakin ol kalbim!
- Mihrimah ben ciddiyim. Benim için farklısın, çok farklı. Bu yüzden de senden uzak falan durmayacağım. Denedim, yemin ederim denedim ama olmuyor. Sürekli beynimdesin, kalbimdesin. Ulan sinirlendirmen bile nasıl hoşuma gidebilir? Gidiyor işte. Şimdi sen söyle, nasıl başa çıkılır bu aşkla?

Oha bir dakika! Karan aşkını itiraf etti! Ay noluyo noluyo?! Sahiden aşk dedi değil mi o? Peki ben? Ben ne hissediyorum sana karşı? Tamam benimle uğraşman, bakman, zaman zaman ilgi göstermen artık olmasa yapamazmışım gibi geliyor olabilir. Gittiğim yerlerde gözüm seni arıyor, olmadığında merak ediyor da olabilirim. İtiraf ediyorum balkona seni görebilmek adına çıkıyor da olabirim. Seninle atışmak bile hoşuma gidiyor, en çok seninle gülüyor da olabilirim. Bütün bunlar aşk sayılır mıydı ki? Aşkın ne olduğunu bilmiyorum ki ben. Alnını alnıma dayamış, gözleri kapalı bir vaziyetteydi.
- Karan...
- Hmm.

Tam konuşacakken eve birinin girdiğini duyunca geri çekildim. Karan da homurdanıyordu. Çok geçmeden Egemen geldi.
- Karan mangalı yaktık.
- Geliyorum Egemen.

O geliyorum demişti fakat ben onlardan önce çıkmıştım bahçeye. Sanki bacaklarım titriyor, her an düşecek gibi hissediyordum. Az önce olanlar zihnime düştükçe başımı döndürüyordu.
- Mihrimah komutanııım.

Bana doğru koşarak gelen Ömer'e hayırdır der gibi baktım.
- Hadi mangal olana kadar bir şeyler yapalım.
- Oğlum ben senin oyuncağın mıyım? Git napıyorsan yap.
- Komutanım yaa.
- Lan sen yaşadığına dua edeceğine bir de diretiyor musun?! Talimde beni izleyerek güldüğünüzü unutmadım.
- Aslında şey... O tam olarak şöyle oldu...
- Nasıl oldu Ömer?

Ömer can çekişirken Mete ve Ozan da gelmişti yanımıza.
- Komutanım kankamı rahat bırak Ömer.
- Komutanım şu Mete malıyla kanka olup benimle olmadınız ya başka da bir şey söylemiyorum size.
- Çok şükür bir şey söylemiyorsun Ömer.
- Al işte küstüm size.

Arkasını dönerek giden mala baka kalmıştım. Etrafımda çocuk bir tane değildi ki!

Sonunda olan mangalla herkes masaya geçmişti.
- Mihrimah şunu amcana uzat kızım.

Bir yengemin eline bir de yandan amcama baktım. Benimle bir şekilde iletişime geçeceği için gözleri parlıyordu.  Sessizce tabağı alıp amcama uzattım.
- Teşekkürler kızım.

Hiçbir tepki vermemiştim. Hem bana güvenmiyorsa kızım da demesindi. Son pişenleri de almak için mangalın yanına giden Karan, masaya dönerken göz göze gelmemiz ile göz kırpmıştı. Yediğim boğazımda kalırken öksürmeye başlamıştım. Uzatılan suyu içip kendime geldiğimde yanımda oturan Işıl ile göz göze geldim. İma ile bakan Işıl'la! Hatırlat gözünü çıkarıcam Karan.

Sohbetler eşliğinde biten yemeğimizin ardından masayı toplamıştık. Şimdi ise Rüya ile birlikte bulaşıkları makineye yerleştiriyorduk. Melek abla, Zehra abla, Ceren ve Işıl da yanımızdaydı.
- Mihrimah.
- Efendim Işıl.
- Sanki Rüya'nın söyledikleri doğru gibi.
- Hangi söyledikleri?
- Karan ile sen.

Yemekte olan aklıma gelmişti. Haklı yani şimdi kız. Ben de görsem öyle düşünürdüm. Ama biz ne yapıyoruz? Ölesiye inkar ediyoruz.
- Hayır Işıl'cım. Kendisi uyuzun teki olduğu için benimle uğraşıyor sadece.
- Kimmiş o uyuz?

Mutfağa Karan, Egemen, Pars, Sinan, Rüzgar, Osman ve Pamir abi girmişti. Soruyu soran ise Egemen'di.
- Sanane Egemen.
- Kızım biz seninle niye hiç düzgün iletişim kuramıyoruz acaba?
- Çünkü seninle iletişim kurmak istemiyorum genellikle.
- Arkamdan ağlarsın ama Egemen Egemen diye.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Where stories live. Discover now