BÖLÜM OTUZ ÜÇ | Bir Mum Geceyi Aydınlatabilir {FİNAL}

6K 464 254
                                    

*Şarkıyla birlikte okumanızı isterim. (:

3 AY SONRA

Lapa lapa karlar siyah paltomun üzerine inerken topuklu botlarımın sesi kaldırımda bir melodi gibi yankılanıyordu. Kucağımda sıkı sıkı tuttuğum kraft kağıdına sarılı tablo ile yol boyu ilerledim. Aradığım tabelayı görene dek durmadan yürüdüm. Kahverengi tonlarının hâkim olduğu tabelada italik harflerle yazılmış isme baktım ve birkaç saniye sonra Bağ Bozumu'ndan içeriye girdim. Antikacının kapısı küçük bir çan sesiyle açılırken seslendim.

''Ben geldim!''

Antikacı çocuk, boncuklu perdenin arasından çıktığında gülümsüyordum.

''Hoş geldin.''

''Hava buz gibi! Buraya yürüyene kadar dondum!''

Tezgâhın arkasından çıkıp yanıma geldi. Tabloyu ayaklarımın dibine yerleştirirken ellerimi tuttu ve dudaklarına götürdü. Önce güzel bir öpücük kondurdu, ardından kızarmış ellerimi ısıtmak için avcunun içine aldı.

''Neden buraya kadar geldin? Dükkânı kapatıp yanına gelirdim ben.''

''Ne kadar da beni düşünüyorsunuz, beyefendi.'' dedim gülerken. ''Ama özellikle gelmek istedim.''

''Neden?''

Tabloyu tekrar alıp havaya kaldırdım. ''Bir parçam var. En az 150 yıllık ve imzasız.''

Kahkahası antikacının içinde yankılanırken onu böyle görmenin beni ne denli huzurlu hissettirdiğini düşündüm. Gözlerimi ondan ayıramıyor, gülümsememi silemiyordum. Midemde kelebekler yaratmıyordu. Aksine, beni o kadar huzurlu ve sakin hissettiriyordu ki bu hissi daha çok seviyordum.

''Ne kadar profesyonelsiniz, hanımefendi. Nereden aldınız ve neden satmak istiyorsunuz?''

İşaret parmağımı kaldırdım ve arkamda kalan duvarı gösterdim. ''Tam olarak şuradan aldım. Satmak istiyorum çünkü... bana iyi hissettirmediğine karar verdim ve Nalan'ımı daha güzel tablolarda anmak istiyorum.''

''Makul bir sebep.''

''Alıyor musunuz yani?''

''Siz istersiniz de almaz mıyız? Alıyoruz.''

Gülüşüm büyürken göğsüne hafifçe vurdum. Elimi tutup beni kendisine çekti. Kulağıma dolan bir miyav sesiyle kaşlarımı çattım. Sesin geldiği yöne, antikacının kapısının eşiğine baktığımda simsiyah tüyleri, sarı gözleriyle bizi izleyen bir kedi gördüm.

''Aa misafirin mi var?''

Güldü ve başını salladı. ''Birkaç gündür etrafta dolanıp duruyor ben de içeri aldım.''

''Ne kadar güzel, değil mi?'' dedim kediyi izlerken.

Yüzüme doğru eğildi ve alnıma bir öpücük kondurdu. ''En az senin kadar.''

Küçük bir çocuk gibi kıkırdadım ve kollarımı boynuna doladım. Ardından başımı eğip kalbinin en derinliklerini bile görebileceğim gözlerinin içine baktım.

''Aylardır o konu hakkında konuşmadığımızın farkındayım ama artık konuşabilir miyiz?'' dedim nihayet.

''Hangi konu?'' diye sorarken cevabını oldukça iyi biliyordu.

''Kara Ayna.''

Başını bir kez daha aşağı yukarı salladı. ''Gözümüzün önünde bir toz bulutu haline geldikten sonra sanki hiç var olmamış gibi davranmak daha kolay gelmişti.''

ARMAĞAN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin