BÖLÜM ÜÇ | Aynadakiler

7K 488 113
                                    

Gözlerimi öldürücü bir baş ağrısıyla araladım.

Elimi şakaklarıma götürürken yüzümü buruşturmaktan, kaşlarımı çatmaktan kendimi alıkoyamadım. Yatağımda doğrulurken değil makyajım, kıyafetlerimi bile çıkarmadığımı fark ettim. Bana hiç yakışmayacak şekilde darmadağın görünüyor olmalıydım. Yatağın içinde otururken birkaç dakika kendimi dinledim. Midem bulanıyor, başım çatlıyordu. Hala sindiremediğim ayrılığım kalbimin en orta yerinde ağırlığından hiçbir şey kaybetmeden duruyordu. Dün geceki birkaç sahne gözümün önüne geldiğinde bir kez daha ürperdim.

Yataktan çıkmadan önce telefonumu elime aldım ve önce beklediğim mesajların gelip gelmediğine, sonra saate baktım.

İkiye geldiğini gördüğümde anlık bir şaşkınlık yaşayıp hemen sonrasında bunun üstesinden geldim. Bir işim yoktu, okulum biteli birkaç yıl olmuştu, erken kalkmam için hiçbir sebebim olmayacak kadar vasıfsız durumdaydım.

Derin bir iç çekerek yataktan çıktım. İlk işim bir günlük kıyafetlerimden kurtulup makyajımı çıkarmak oldu. Diğer işim ise çekingen adımlarla mutfağa gidip kendime bir kahve suyu koymaktı. Su kaynayana dek dün gece yerleri silmek dışında hiçbir şeye dokunmadan öylece bıraktığım salona döndüm.

Korkum azalmış, yalnızca silik görüntüler şeklindeki birkaç sahne hafızama kazınmıştı. Dizlerim üstüne çöküp, masanın üzerindeki aynayı kendime çevirdim. Siyah ağırlıklı yansımama bakarken gözlerimde güçlü bir kuşku vardı.

Hayal gördüm.

Bu kadardı. Bir anlığına arkamdan bir şey geçtiğini sandım. Evet, bu şey bir insan boyunda ve o siluetteydi. Ama bir insan olamazdı. Bir insan olması için, burada olması gerekirdi. Belki de aynanın kendi siyahlığından kaynaklanmış bir göz yanılmasıydı. Evet, kesinlikle en mantıklısı buydu.

''Kimse yok.'' dedim kendi kendime. ''Tabii ki kimse yok.''

Dün geceki çocukça davranışlarımı düşündükçe kafamı iki yana salladım. Yaşadığım ayrılığın üzüntüsü ve şarabın etkisiyle fazla büyük bir tepki vermiştim. Hepsi bu.

Aynayı özenle masanın üzerinden aldım ve televizyon ünitesinin önündeki geçici yerine yerleştirdim. Zihnime dekorasyon eşyalarım için bir konsol, hala kolilerdeki kitaplarım için bir kütüphane almayı ve tablom için çivi çakmayı not düştüm.

#

Yenilik kokusunu hala yitirmemiş dolap kapaklarını sonuna kadar açtım. Kolilerden teker teker çıkardığım mutfak eşyalarını isteksizce yerleştirirken bir kez daha aynı şeyi düşündüm. Bu şehirde hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmamıştı. Kafamdaki yerleşme sahnesi bu değildi, kafamdaki yeni evimizin ilk günleri böyle değildi.

Dışarıda hava kararmaya yüz tutarken kapı zilinin sesini işittim. Anlık bir dürtüyle kafamı çevirip elimdeki tabakları tezgâha koydum. Koridor boyu yürürken onu yeniden görme düşüncesi midemi bulandırdı. Yüzümü buruştururken gerginliğimi ona göstermemek için fazladan bir çaba içerisine girmem gerektiğini biliyordum. Kapı kulpunu tutup açmadan önce derin bir nefes aldım. Vazgeçmekten korkarak hızla açtım.

Tam karşımda, dün buradan gittiği haliyle duruyordu. Ufak bir dejavu hissinin ziyaretiyle yutkundum.

''Eşyalarımı alacağım.''

Henüz bir 'merhaba' alamamışken yanımdan geçip içeriye girdi. Ardından bakakaldım. Kaşlarımı çatarken titrek bir nefes dudaklarım arasından çıktı. Arkasından giderken, ''Salonda.'' dedim.

ARMAĞAN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin