BÖLÜM DÖRT | Aynadakilerden Biri Olmak

6.5K 444 162
                                    

Antikacının kapısının açıldığı gösteren çan sesi içeriye doldu.

Kucağımda sıkı sıkı tuttuğum Kara Ayna ile bir hışım içeri girdim. İçerideki lambalardan yalnızca iki tanesi açıktı. Hatırladığım halinden daha karanlıktı, daha kasvetliydi.

''Üzgünüm, kapatıyoruz.''

Çocuğun sesi bir kez daha boncuklu perdenin arkasından duyuldu. Hiçbir şey söylemeden evden apar topar çıktığım ve buraya gelene kadar ıslandığım halimle öylece bekledim. Yarım dakika sonrasında perdenin arasından çıktı. Lambalardan birinin sarı ışığında aydınlattığı antikacı çocuk, baştan aşağı simsiyahtı. Işık dışında onu aydınlatan diğer şey ise boynundaki inci kolyesi ve karanlıkta bile görebildiğim yüzükleriydi. Tezgâhın ardından çıkıp beni daha iyi görebilmek için öne geldi.

''Merhaba?''

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

''Merhaba?''

Sesi selam vermekten ziyade soru sorar gibiydi. Gözleri usulca kucağımda örtü altındaki aynaya kayınca değişen yüzü dikkatimden kaçmadı.

''Bunu hemen geri alıyorsunuz.''

''Anlamadım?''

Sesim dakikalar önce gördüklerimin etkisinden kurtulamamıştı. ''Bunu hemen şimdi geri alıyorsunuz.''

Elini cebine atarken yüzüne sinir bozucu bir gülümseme yerleştirdi.

''Maalesef bunu yapamam.''

Bu sefer sıra bendeydi. ''Anlamadım?''

Omuz silkerken ''Duydunuz.'' dedi. ''Geri alamam.''

Aynayı tutan parmaklarımı sıkarken derin bir nefes alıp verdim. ''Beyefendi, galiba anlamıyorsunuz ama bunu almak zorundasınız. Başıma neler geldiğinden haberiniz var mı?''

Kollarını göğsünde birleştirdi ve neler geldiğini sormaya tenezzül dahi etmedi.

''Anlıyorum ama onu size hediye ettim.''

''Tamam bende almak istemiyorum ve geri veriyorum.''

''Olmaz.''

Ağzından cımbızla aldığım birkaç kelime her dakika biraz daha sinir bozucu bir hal alıyordu.

''Benimle dalga mı geçiyorsunuz?''

''Oldukça ciddiyim.'' dedi istifini bozmadan. ''Verilen hediye geri alınmaz.''

''Ben almanı istiyorum!'' diye bağırdım.

Dudakları hafif bir tebessümle kıvrıldı. ''Artık çok geç.''

''Bu da ne demek?''

''Bir kere kabul ettiniz, artık çok geç.''

Elimi nemli saçlarıma geçirip saç diplerimi sinirle sıktım. Birkaç dakika antikacının içerisinde ileri geri gidip düzenli nefesler almaya çalıştım. O ise yerinden hiç kıpırdamadan yalnızca beni seyretti. Yüzümü ona döndüğümde hiçbir şey anlayamamanın verdiği aptalca bir his ve hala sindiremediğim korkularla doluydum.

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now