BÖLÜM DOKUZ | Etraftaki Renkler

5.6K 416 93
                                    

Göz ucuyla ona doğru bakmaya çalıştım. Saniyelik gördüğüm yüzünde korkuya veya paniğe dair en ufak bir ifade yoktu. Dümdüz bir sesle, ''Tamam.'' dedi. ''Olabilir, korkma.''

Göğsüm hızlı hızlı inip kalkarken yeniden aynaya odaklanmaya çalıştım. Hemen arkamdaki karanlık boşlukta birbiri ardına beliren siluetlerle dudaklarım aralandı. Bir şekle bürünmeye, havada gezinirmişçesine hareket etmeye başladılar. Aynayı tutan elim titrerken siluetler bana yaklaşmaya, aynanın yansımasına doğru gelmeye başladılar. Yüzü bir kadın olduğunu anlamama yetecek kadar belirginleşti. Omzumun üzerinden usulca eğildi ve yansımasından gri gözlerini bana çevirdiği gördüm.

Aynayı elimden saniyelik bir hızla atarken içimde daha fazla tutamadığım tüm korkuyu dışa vuracak kadar yüksek sesle çığlık attım. Cem, fark edemeyeceğim kadar hızlı refleksle aynayı neredeyse havada yakaladı. Elimden çıkıp giden aynanın ardından dizlerimi kendime çekip koltukta iki büklüm kaldım.

''Sakin ol, sakin ol, sakinleş.''

Cem bir yandan ters çevirip dizlerine koyduğu aynayı tutarken bir yandan bana yaklaşmış, elini havaya kaldırmıştı. Hızlı hızlı nefesler alıp veriyordum. Gördüklerim zihnimde hiç silinmeyecek anılara dönüşürken bunu kabullenmemin, sindirmemin hiçbir yolu olmayacağını düşünmeye başlıyordum.

''Beni duyuyorsun, değil mi? Yasemin?''

Sakinleştirici sesiyle yüzümü ona çevirdim. Koltukta yanıma kadar gelmişti. Kafamı aşağı yukarı salladım.

''Çok zor olduğunu biliyorum.'' dedi usulca. ''Alışamayacaksın gibi geldiğinin de farkındayım ama bilmen gereken bir şey var.''

Gözlerim yanmaya, görüş alanım bulanıklaşmaya başlarken yalnızca devam etmesini ve bana kendimi daha iyi hissettirecek bir şeyler duymayı bekledim.

''O seni değil, sen onu kontrol edeceksin.''

Kirpiklerime kadar gelen göz yaşlarını elimle sildim. ''Nasıl?''

''Korkmayarak.''

''Ama korkuyorum.'' derken sesimin bu kadar titremesinden, korkumu her bir harfinde hissetmekten nefret etmiştim.

''Şu anlık.'' dedi.

''Bunu nasıl yeneceğim?''

Duraksadı ve birkaç saniye yüzüme bakmaya devam etti. Sessizce iç çekti ve omuzları çöktü.

''Sen kazandın.'' dedi pes etmişçesine.

''N-nasıl yani?''

''Sana yardım ederim. Tamam mı?''

Bir kez daha gözlerime dolan yaşları kolumla sildikten sonra burnumu çektim. ''Bana acıdığın için edeceksen etme.''

''Hayır, acınacak biri gibi durmuyorsun ama yardım etmezsem olabilirsin.''

Ben onun suratına bakmaya devam ederken o dizlerinin üstündeki aynaya baktı. ''Onunla pek iyi anılarım yok ama sana elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım.''

Yeniden gözlerini bana çevirdiğinde kaşını havaya kaldırdı. ''Olur mu?''

''Olur.'' derken dizlerimi yavaşça indirdim. İçten içe bana yardım etmek zorunda hissetmesinden memnuniyet duyuyordum çünkü sorumluluk alması gerekiyordu. ''Peki, şimdi aynanın içinden çıkıp çıkamayacaklarını söyleyebilir misin? Nasıl olduğunu gördün.''

Geri çekilirken düşünceli bir tavırla kafasını kaşıdığını, alnının kırıştığını gördüm. Neredeyse bir dakika kadar sessiz kaldı ve muhtemelen kafasındaki ihtimalleri toparladı.

ARMAĞAN (Tamamlandı)Kde žijí příběhy. Začni objevovat