BÖLÜM ON BEŞ | Klasik Bir Lanetli Ev

4.3K 375 80
                                    

*Medya: Temsili bir ev bıraktım.  Bölüm biraz kısa olduğu için yeni mektubu hemen arkasından yayınlayacağım. İyi okumalar. 💗🌸

Taksiden indikten birkaç dakika sonra, önünde durduğumuz eve baktım. Üç katlı, dışı kirlenmiş krem rengindeydi. Terk edilmiş gibi durmasa da uzun süredir içinde bir hayat olmadığını belli ediyordu. Taksicinin parasını ödeyen Cem, ağır adımlarla yanıma geldi. Benimle beraber kafasını kaldırıp eve baktı.

''Neden Heybeliada'da bir eve geldik sorabilir miyim?''

''Çünkü burası benim evim.''

Hayret dolu bir ifadeyle ona baktım. ''Burada mı yaşıyorsun?''

''Artık değil.''

''Ama evim dedin.''

Sessiz kaldı. Bakışları ilk defa görüyormuşçasına evin her penceresinde gezindi. O pencerelerde bir şeyler arar gibiydi. Aradığı her neyse, bulamamış olacak ki bakışlarını hızla kaçırdı.

''Girelim mi?''

Cevabımı beklemeden girişe açılan kapıyı açtı ve benim de girmem için kenara çekildi. İçeriye adımımı attığım andan itibaren sırtımdan geçen bir titreşimle irkildim. Unutulmuş bitkiler, uzun süredir ilgilenilmemiş birkaç ağaç, çoktan düşüp kırılmış saksılar. Evin kapısına doğru ilerlerken Cem'in hemen arkasındaydım. Anahtarı yuvasına soktu ve birkaç defa çevirdikten sonra kapıyı açtı. Kapı ardına kadar açılırken içeriden yükselen toz bulutunu gördüm. Eve ilk adımımı attığım gibi midem düğümlendi. Elimi istemsizce midemin üzerine götürürken titreşimler arttı. Kapı arkamdan kapanırken gözlerim girişteki salonun her bir köşesinde geziniyordu. Neden böyle hissediyordum? Ellerim ocak ayının ortasında gibi buz kesmişti. Midemde kaynayan bir şeyler vardı. Bu zamana kadar sessiz kalan Cem nihayet konuştuğunda yerimde sıçrayacak kadar dalmıştım.

''Ne hissediyorsun?''

''Bilmiyorum.'' dedim hiç düşünmeden. ''Farklı hissediyorum.''

Çantaları yere bıraktı ve ilk önce gidip salonun büyük pencerelerinden birini açtı. İçeriye dolan soğuk hava bu hissettiğim titreşimleri kırmaya hiç yardımcı olmamıştı. Koltukların üzerine örtülmüş beyaz örtüleri teker teker toplamaya başladı.

''Yeni girdiğin bir ev, belki onları hissediyorsundur.'' dedi kayıtsızca.

Onun olduğu yere doğru birkaç adım attım. ''Olabilir mi?''

''Neden olmasın? Dışarıda da gördüğünü söylemiştin.''

Beyaz örtüleri katlarken benden tarafa hiç bakmadan konuşuyordu.

''Nasıl hem aynanın içinde hem dışında olabilirler?''

''Hiçbir fikrim yok ama bunu öğrenmek için buradayız.''

Merakıma bir kez daha yenik düşüp konuşmama yemini bozdum. ''Burasının önemi ne?''

''Benim evim, dedim ya.''

''Tamam ama sadece bu kadar mı? Neden artık burada yaşamıyorsun?''

Beni şaşırtacak bir şey yaparak o bakışını atmadı, sessiz kalmadı veya konuyu değiştirmedi.

''Çünkü artık burada yaşamamı gerektirecek bir sebep yok.''

''Ailen mi?''

Kafasını salladı.

''Neredeler?'' diye sordum.

Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. ''Burada değiller.''

''Görebiliyorum.'' dedim inatla. ''Neredeler?''

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now