BÖLÜM ON SEKİZ | Ölüler Konuşamaz

4.1K 374 57
                                    

Medyaya bıraktığım müzikle okumanızı tavsiye ederim, iyi okumalar!

Gözlerimi yağmur damlalarının ahenkli sesiyle açtığımda oda neredeyse karanlıktı. Yattığım yerden doğrulurken alnımı kırıştıracak kadar kaşlarımı çattım. Etrafı görmek için gözlerimi kıstığımda ev derin bir sessizliğe gömülmüştü. Sehpanın üzerinde duran telefonuma uzandım. Ekranı açtığımda saatin 6.40 olduğunu gördüm.

Koltuktan yavaşça kalkarken gözlerim evin üzerine çöken gri bulutların getirdiği karanlığa alışmış gibiydi. Üzerimdeki battaniyeyi bir kenara bıraktım. Diğer koltuğa doğru eğilirken orada Cem'i görmeyi bekledim fakat kenara bırakılmış bir başka battaniye dışında bir şey yoktu. Salondan çıkmak için kapıya doğru yürürken evden gelecek herhangi bir ses duymayı bekledim. Karanlığa bırakılmış merdivenlerden yukarıya doğru kafamı uzattım. Cem'in banyoda veya başka odada olma ihtimaline karşılık basamakları çıkmaya başladım.

''Cem? Evde misin?''

Kendi sesim bana dönecek kadar yankılandığında ürperdim. Merdivenlerin korkuluklarını sıkı sıkı tutarak ikinci kata çıktım. Aralık çocuk kapısından dışarı çok ince bir ışık vuruyordu. Evde kendi nefes sesim ve yağmurun sesi dışında hiçbir şey duyulmaması öyle bir boşluk hissi yaratmıştı ki. Yavaş adımlarla banyoya doğru döndüm. Banyonun kapısı kapalıydı ama içeride birinin olabileceğine dair ne bir ışık ne de bir hareketlilik vardı. Banyonun bitişinde duran odaya yaklaşmışken kulağıma dolan yeni bir sesle durdum. Bu düşük frekanslı bir cızırtı bu kocaman sessizlikte kulağımın içine içine işleniyordu. Yavaş hareketlerle arkamı döndüm ve koridorun diğer ucuna baktım. Tereddütlü adımlarla ilerledim. Her adımda koşarak aşağı inme isteğim katlanarak artsa da onu bir şekilde bastırmayı başardım.

Sesin geldiği yere, çalışma odasının önüne geldiğimde kafamı kapıdan uzattım. Oda, dün ilk defa gördüğüm gibiydi. Tek farkı, masanın köşesinde kalmış radyodan yükselen sinyal sesleriydi. Radyoyu dün fark etmemiştim bile. Odaya ilk adımımı atarken eve girdiğim andan beri üzerimde dolanan o elektrik akımı hissi şiddetlendi. Masaya yaklaştım ve eski tip radyoya yakından baktım. Hala çalışıyor olması normal miydi yoksa aslında hiç çalışmaması mı gerekiyordu?

Şüpheyle gelen sinyalleri dinledim. O kadar kısıktı ki biraz daha ve biraz daha yaklaşmak zorunda kaldım. Bir kısa bir uzun sinyaller birbirini tamamlaması gerekiyor gibiydi. Öylesine gelen sesler değildi, mesaj içeren anlamlı sesler olması gerekiyor gibiydi.

Birkaç saniyenin ardından gözlerim iri iri açıldı. Kafamın içinde yanan ampulle hemen harekete geçtim. Çalışma masasının arkasına geçtim ve çekmeceleri açmaya başladım. Eski defterler, dolma kalemler ve sararmış kağıtlar arasından boş bir kâğıt ile tükenmez bir kalem çekip aldım. Kalemin neredeyse yapışmış kapağını açıp kâğıda eğildim. Kulağım hala radyodayken nereden başlamam gerektiğini bilemiyordum. Cem'in bilgili olabileceğine güvenerek duyduğum ilk sinyalden yazmaya başladım. Bir kısa bir uzun ses, ardından bir uzun ses daha. Bir kısa ve iki uzun ses. Bir uzun ve bir kısa. Yeniden bir kısa ve bir uzun. Elimi alnıma götürüp kaşıdım. Doğru yazıp yazmadığımda veya doğru yerden yakalayıp yakalamadığımdan emin olamamakla beraber yazmayı bırakamıyordum. Bir uzun, tek bir kısa ve tekrar uzun bir ses. Ardından tekrar eden yeni bir kısa ve bir uzun ses. Bir kısa, bir uzun ve bir kısa daha derken sinyaller bozulmaya, frekans cızırdamaya başladı.

''Hayır hayır hayır.'' derken radyonun içinden tuhaf hışırtılar geldi. Alabildiğim son doğru düzgün ses bir kısa ve bir uzundu. Kalemi tutan elim havada kalırken kaşlarımı çattım. Birileri fısıldaşıyor, mırıldanıyor ve hatta sessiz sessiz bağırıyordu. Radyodan ve masadan uzaklaşırken kâğıdı elime aldım. Birkaç adım geri giderken radyonun tüm sinyali kesildi ve kendiliğinden kapandı. Zar zor yutkunurken geri geri odadan çıkmaya başladım. Karanlığın içerisinde her an bir şey görme ve duyma korkusuyla hızla odadan çıkıp kapıyı ardımdan kapattım. Koridorun ortasında kalakaldığımda çatı katından bir gürültü koptu.

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now