BÖLÜM ON DOKUZ | Ölüm Soğukluğu

4.2K 381 81
                                    

*Medya: Cem.

Çatı katının ortasında durmuş, gürültünün sebebi olan dağınıklığa bakıyorduk.

Ellerim belinde, ayak ucumu yere vururken söylendim.

''Tüm bunların altında bir mesaj mı aramalıyım?''

Cem birkaç adımla çatı katını gezerken, ''Bilmiyorum.'' dedi. ''Dışarıda gördüklerin sana bir şey yaptı mı?''

''Hayır.'' derken asansördeki anıyı hatırladım. Otoparktan bana doğru yaptığı hamle gözümün önünde canlanırken, ''Yani, yapmayacaklardı sanırım.'' diye devam ettim.

''Nasıl görünüyorlardı?''

Yere savrulan kitapları toplarken bir yandan sayfalarını kontrol ettiğini gördüm.

''Tuhaf bir şekilde, çok da anormal değillerdi. Tabii ki solgunlardı ve konuşmuyorlardı ama aynanın içinde gördüklerim gibi gri gözleri yoktu mesela.''

''Sadece bir teori olarak, dışarıda gördüklerinin yeni ölmüş olma ihtimali olabilir mi?''

Onu seyrederken kulağa hiç de mantıksız gelmemişti. Kısa bir süre kadar düşündüm. Dışarıda gördüklerimin günlük kıyafetlerinin -ayakkabı hariç- olduğu ve aynadakilerden daha normal göründüğü apaçıktı. Aynadakiler ise önce karanlık siluetler halindeyken yaklaştıkça belli belirsiz yüzlere, gri gözlere ve solgun tenlere sahipti.

''Olabilir.'' dedim bir anda. ''Çok mantıklı, evet. Olabilir.''

Kitapları raflara ters yerleşirken benden tarafa bakmadan cevap verdi.

''Aynadakiler ise çoktan ölmüş insanlardır.''

Gözümün önünde evimdeki son gecemde gördüğüm o küçük çocuk canlanırken hissettiğim burukluk tazelendi.

''Sence o... Nerededir?''

Kitapları bırakıp bana baktı.

''Nalan.'' dedim.

İsmini zikretmenin bana bu kadar uzak gelmesi içimde tutmaya devam ettiğim çığlıkları şiddetlendirmişti. Boğazımda takılıp kalan o histen kurtulmak ister gibi üzerimdeki badiyi çekiştirdim.

''Ne zaman kaybettin?''

Ölüm kelimesini söylemekten çekinip daha hafif bir hale getirmeye çalışırken nasıl beni daha çok üzebilmişti? Bunu ona belli etmemek için bakışlarımı kaçırdım. Etrafımdaki renkleri gören birisinden ne kadar kaçabilirsem kaçtım.

''26 Mayıs.''

Kafasında çok küçük bir hesaplama yapıp düşündüğünü gördüm. Elindeki son kitapları da yerleştirip benim yanıma doğru gelmeye başladı.

''Neye göre yeni veya eski olarak nitelendirildiğini bilmiyoruz.'' derken seçebileceği en risksiz kelimeleri arıyordu. ''O yüzden bence bunu şimdilik bilemeyiz.''

''Haklısın.'' dedim sesimi kontrol etmeye çalışırken.

Neredeyse beş altı saniyelik bir sessizlik oldu. İkimiz de ne diyeceğimizi, nereye yöneleceğimizi bilemeyerek öylece durduk. Bu sessizliğin sonunda konuşan ben oldum.

''Evet, tamam, ne aramamız gerekiyor? İşe koyulalım.''

Benden aldığı cesaretle harekete geçti. ''Tamam. Verdiğim sözü tutarım bu yüzden şimdi ben senin sorularına cevap vereceğim ve anlatacağım.''

Bir şey söylemeden devam etmesini bekledim.

''Annemin odasının anahtarını bulacağız. Annem...''

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now