BÖLÜM YİRMİ SEKİZ | Visal

3.8K 374 108
                                    

*Medyaya bir şarkı bıraktım. 🥰 İyi okumalar...

Yanında getirdiği mektupları, dün tekrar açtığımız son mektup ve fotoğrafla beraber çalışma odasına kaldırmıştı. Eski tip bir sandalyede, masanın başındayken mektuplar önümde açıktı.  Tarihlerine bakarak ilk mektuba, 7 Temmuz 2002'ye gittim. Son mektupta olduğu gibi bu da bir zanaatkarın elinden çıkmış gibi gözüken mükemmel bir el yazısıyla yazılmıştı.
Anneannemden görgülü ve çok güzel bir kadın olarak bahsediyordu. Anneannemin aynayı ona verirken söylediği sözler ise garip bir ürpertiyle sırtımdan geçip gitti. Cem odada durmak yerine, çatı katına çıktığı için yüz ifadelerimi serbest bıraktım. Tarih sırasına göre mektupları takip etmeye başladım. Tıpkı Cem'in dediği gibi mektuplar yıllarca yazılmıştı fakat aralıklarının bazen çok uzun bazen çok kısa olması birçoğunun kayıp olduğunun ilk kanıtıydı. İkinci kanıt ise Nergis Hanım'ın kendi ellerinden çıkmıştı. Birinin onları yaktığını söylüyordu, Cem'e göre bu kişi dedesiydi.

Tarih ilerledikçe mektuplar karanlıklaşmaya başladı. İlk mektupta eşinden hediye almayan, sevgisiz bir kadının hevesi, her kâğıtta biraz daha sönmüş, git gide yalnızlaşırken ıstırap dolu kelimelere dönüşmüştü. Bu mektuplar okumadan önce sadece bir varsayım olan depresyon ve karanlık düşünceler önümde somut birer örnek olarak duruyordu.

Güçlükle yutkundum.

Kara Ayna'ya belalar okuması, adının İlhan olduğunu öğrendiğim eşinin ilgisizliğinden bahsetmesi, ihtiyardan çekinmesi, herkesin ona deli muamelesi yapıp yalnızlığa terk edişi, kız kardeşinin ölümüne engel olamayışı ve Cem. Cem'den bahsettiği pek fazla yer yoktu. Belki vardı da o kısımlarda yanıp kül olmuştu.

Gözlerim, annesine nergisler uzattığı satırlarda dolanırken gülümsedim. İçimde onun soğukluğuna karşı her zaman bulundurduğum o aksi his, ısınmaya başladı. Bana yaseminler uzattığı anıyla birleştiğinde ise alevlendi.

Mektupları bazen birkaç kez arka arkaya okudum. Bazılarında gözlerim dolacak kadar hissettim acısını, bazılarında onun kadar yalnız kaldım. Cem'e özel yazdığı son mektuba geldiğimde ise hepsini tarih sıralamasına göre arka arkaya koydum. Anneannem ile olan fotoğrafı elime aldım ve bir kez daha baktım. Fotoğrafı mektuplarla beraber zarfa kaldırmak yerine çalışma masasının üzerine koydum. Mektupları özenle katladım ve zarfa yerleştirdim. Zarfın ağzını kapatırken sağımdaki radyodan cızırtılar yükselmeye başladı. İlk önce gözlerim kapıdan dışarıya kaydı. Cem'in hala sessiz olduğunu gördüğümde ise çekmeceden yeni bir kâğıt ve masanın üzerinden bir kalem aldım. Cebimdeki telefonumu çıkarıp arama motorunda mors alfabesinin en kolay anlayabileceğim bir tablosunu aradım.

Ekranı önümde açık tutarken radyodaki sinyalleri ilk halime göre daha pratik yakalamayı başardım. Kısa ve uzun sinyallerin tablodaki harflerden hangilerine karşılık geldiğini yazmaya başladım.

K, A, D, E, R.

Kafamı kâğıttan kaldırdım ve kısık sesle fısıldadım.

''Kesinlikle. Daha uygun bir kelime bulamıyorum.''

Biraz duraksadıktan sonra devam ettim. ''Dünkü mesajlarından sonra araftan kurtulacağını düşünmüştüm. Söylemek istediğin şeyler bitmedi mi yoksa başka bir sebebi mi var, merak ediyorum.''

Sesimin yukarı ulaşıp ulaşmadığını anlamak için kafamı uzatıp merdivenleri görmeye çalıştım. Cem, hala annesine karşı pek olumlu duygular beslemiyorken onunla konuşmamı istemediğini biliyordum.

Radyodan başka bir ses yükselmedi, sessizliğini korudu. Başımı kaldırırken nerede olduğunu bilemeyerek odanın genelinde dolandırdım gözlerimi.

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now