BÖLÜM OTUZ | Kara Bir Toz Bulutu

3.4K 366 66
                                    

*Medyaya yine bir şarkı bıraktım, bu şarkının anlamı bizim kitabımızın konusu ile bayağı bir ilişkili bu nedenle benim için de özel bir şarkı. İyi okumalar!

Hatıralarımın en dibine gömdüğüm anılarım artık yerlerinde değildi. Beynimin arkasında bir film şeridi gibi dönüp duruyordu.

Nefes nefese hastaneye koşuşum hala aynı adrenalinle vücudumda geziniyordu. Gerçeklik algım, o telefon çağrısından sonra çoktan paramparça olmuştu. Tıpkı o an hissettiğim gibi güçlü bir mide bulantısı hissediyordum. Tıpkı o an hissettiğim gibi birisini hayatına son verişine inanamıyordum. Güçlü titreşimleriyle vücudumu karıncalandıran Kara Ayna'yı göğsüme bastırdım.

Hemen yanımdaki Cem'in güzel teninde akıp giden gözyaşları, gerçek olamayacak kadar eğreti duruyordu. Ağlıyordu, hem de çok ağlıyordu ama sanki bu bir rüyaydı, sanki ağlamak onun yapabileceği bir şey değildi.

Taksi, giremediği Beyoğlu'nun dar sokaklarından birisinin başında durdu. Taksiden inişini, koşuşunu dışarıdan bir göz olarak izlemeye devam etmek yerine peşinden gittim. Kara Ayna'yı göğsüme bastırmaya devam ederken her an beni parçalayacakmışçasına titreşimler yaymaya devam ediyordu.

Arnavut kaldırımı taşların üstünde göğsümde gümbür gümbür atan bir kalp, elimde son ana kadar beladan başka bir şey getirmediğini düşündüğüm ayna ile koşarken kısa bir anlığına duraksadım.

Kafamı kaldırıp içindeki bütün yağmuru boşaltmaya hazırlanan koca gri bulutlara baktım.

Telafi edebilirim.

Birisi kaybettim fakat birisini kurtarabilirim.

Cem'in peşinden koşmaya devam ederken telefonu elime aldım ve 112'yi tuşladım. Cem, apartmanın dar kapısından girip eski dönen merdivenleri çıkarken hattın diğer ucundaki kişi çoktan telefonu açmıştı.

''Çok acil ambulansa ihtiyacımız var.''

Bana son derece yabancı evin koridorundan geçip küçük sayılabilecek bir odaya girdiğimizde bir daha görmeye korktuğum sahneyle yeniden yüz yüzeydim. Cem, gözyaşları içerisinde kardeşinin üzerine giderken kapıda kalakaldım.

''Cihan!''

Darmadağın yatağında, kolları iki yana açılmış vaziyette öylece yatan kardeşini omuzlarından tuttu ve yüzüne eğildi.

''Cihan! Beni duyuyor musun?''

Aynanın güçlü çerçevesini sıktım. Cem, bir kez daha ve bir kez daha seslendi.

''Cihan!''

Derin derin nefesler alıp verirken göğsüm ve beraberinde ayna inip kalktı. Cem'in acı feryadı yeniden kulağıma dolduğunda yüzümü buruşturdum, dişlerimi sıktım.

''CİHAN!''

''Yan döndürmemiz gerek.''

Omzunun üstünden bana baktığında neredeyse tüm yüzü ıslanmış, gözleri kızarıklığın ortasında kaybolup gitmişti.

''N-ne?''

Buz gibi olmuş ellerim arasındaki aynayı odanın orta yerine bıraktım. Uyuşmuş ayaklarıma adeta emir vererek Cem'in yanına, yatağın ucuna gittim.

''E-emin değilim ama sanırım yan döndürmemiz gerek.''

Cem, belki de girdiği şoktan ötürü yüzüme bakmayı ve aynı soruyu sormayı sürdürdü. ''Ne?''

Derin ve beni kendime getirecek bir nefes aldım.

Telafi edebilirim.

Tam önümde bilinçsizce yatan Cihan'a doğru eğildim ve elimi burun deliklerine yaklaştırdım.

''Nefes alıyor.''

Kolunu uzatıp tek bir hamleyle kolunun üzerine yatırdım. Benden taraftaki dizini tutup karnına doğru yaklaştırırken neyi doğru neyi yanlış yaptığımdan tamamen habersizdim. Dizleri üstünde yalnızca seyreden Cem, gözlerini bir an olsun kardeşinden ayırmıyordu. Hafif hafif sallandığını ve kesik nefesler eşliğinde mırıldandığını görebiliyordum. Henüz birkaç dakika geçmemişken Cihan'dan yükselen ses ile ona doğru eğildim. Eğilmemle beraber ağız dolusu kusmuğun üzerime boşaltılması bir oldu. Refleksle geri çekildiğimde farkında olmadan tuttuğum nefesimi bıraktım. Zehir gibi kokan kusmuğun ikimize de yalnızca bir saniyeliğine nefes aldırabilmesi inanılmazdı. Yavaşça kafamı çevirip Cem'e baktım. Hala aynı pozisyondayken usulca bana baktı.

Paylaştığımız kısacık anın ardından kulaklarımızı sağır edecek bir ses odaya yayıldı. Aynı anda kulaklarımızı kapatıp eğilirken Cem, kardeşine ve bana sokuldu. Cihan'ın siyaha teslim olmuş odasındaki Kara Ayna, tıpkı gücüne yakışacak şekilde, altın varaklı çerçevesini dört bir yana dağıtacak şekilde parçalandı.

Kara parçaları üzerimize savrulurken gözlerimi ondan ayıramadım. Anneannem Feride Hanım'a gerçeğin ötesinde bir güç veren, Nergis Hanım'ı bu hayattan koparan, Cem'e paha biçilemez bir görüş kazandıran, beni pek çok kez ölümün soğukluğuna teslim eden o Kara Ayna şimdi gözlerimin önünde binlerce parçaya ayrılıyordu. İçinden yayınlan, Cem'in de hissettiğine neredeyse emin olduğum titreşimler vücudumu sararken dudaklarım hayretle aralandı.

Dakikaların sonunda, ondan geriye toz halindeki parçalar kaldığında odayı derin bir sessizlik hâkim oldu. Cem kulaklarını açıp kardeşinden usulca uzaklaşırken gözlerimi kırpıştırdım. Kendimi güçlükle yutkunurken ve buz gibi ellerimi göğsüme götürürken buldum. Pencerelerinden ötesinden gelen ambulansın acı sirenleri odaya dolarken Cem, omzunun üzerinden bana baktı. Gözlerimi kara tozlardan ayırıp ona bakmam oldukça zor oldu. Yüzünde yaşının ötesinde bir yorgunluk, gözlerinde yaşının gerisinde bir hüzün gördüm. Tıpkı bana benziyordu.

Gözyaşlarıyla ıslanmış dudakları aralandı ve tek bir kelime çıktı.

''Bitti.''

***

Merhaba! Bu bölüm itibariyle Kara Ayna'ya veda ettik. Düşüncelerinizi alayım. Ben yazarken biraz tuhaf hissettim doğrusu. 😶

Sizce iki aile arasında dönüp duran Kara Ayna'nın kendini yok etme sebebi ne olabilir? Önce sizin fikirlerinizi alayım sonra gerçeği ileriki bölümlerde yazacağım.

Haftaya yeni bölümde görüşürüz! 💜

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now