BÖLÜM YİRMİ DOKUZ | Ölüme Geç Kalmak

Start from the beginning
                                    

İlkel dürtülerim, çıplaklığımı örtmemi çünkü biraz sonra bir savaşın ortasına düşeceğimi çığlık çığlığa bağırıyordu. Yerdeki kıyafetlerimi alıp gelişigüzel üzerime geçirirken ara ara kararan gözlerime iğneler batmaya, mideme güçlü bir kramp girmeye başladı. Mutfakta her şeyden habersiz Cem'den bir ses yükseldi.

''Ev yemeği yapayım diyorum, özlemişsindir.''

Ona cevap verecek kadar güçlü değildim. Üzerime geçirdiğim kıyafetlerimle kendimi dizlerimin üzerine bıraktım. Salonun orta yerindeki sehpaya sıkı sıkı tutunurken kesik kesik nefesler alıp vermeye başladım. Gözlerimi açık tutmak için kendimi zorlarken sanki kulağıma fısıldanan bir tavsiye gibi zihnime süzülen düşünceye odaklandım.

Aynaya bak.

Burnumdan derin bir nefes alırken doğrulmaya çalıştım.

''Yasemin?''

Cem'in sesi bir kez daha mutfaktan yükseldiğinde neredeyse ayağa kalkmayı başarmıştım.

''Geri mi uyudun?''

Şakaklarıma giren ağrıyla beraber bir kez daha dizlerimin üzerine düştüm. Yalnızca, bu seferki düşüşüm sancılı bir çığlıkla gelmişti.

''Yasemin?''

Cem'in değişen ses tonuyla birlikte ayak sesleri duydum. Saniyeler sonrasında salon kapısının pervazındaydı.

''Yasemin? İyi misin, ne oldu?''

Koşar adımlarla yanıma, sehpanın önüne geldiğinde yüzümü elleri arasına alıp kaldırdı. Yeşil gözlerinde gördüğüm endişe tıpkı bir çocuğunkine benziyordu. Kesik nefeslerime arasından konuşmaya çalıştım.

''Ayna.''

Kaşları tanıdık bir hisle çatıldı. Neredeyse iğrenir gibi yüzünü buruşturduğuna emindim.

''Aynaya bakmalıyım.''

Tek bir söz daha etmeme fırsat vermeden beni bıraktı ve koştu. Avuç içlerimi soğuk zemine bastırırken başımdaki bu ağrı, bana ensemde bekleyen bir felaketin haberini verir gibiydi. İçime dolan endişeyle avuçlarımı sıktım.

Cem bir dakika içerisinde elinde Kara Ayna'mız ile girdiğinde kafamı yerden kaldırdım. Yüzünde hala aynı ifadeyle aynayı getirip bana uzattı. Titreyen ellerimi kaldırdım ve aynanın altın varaklı kenarlarından sıkı sıkı tuttum. Her an düşme korkusu ile onu kendime yakınlaştırırken Cem, ayakta ama yanımda kaldı.

Aynanın siyah yansıma denk getirdim gözlerimi. Yansımada görmeye alıştığım silüetler, fısıltılar yoktu artık. Gördüğüm tek şey derin bir maviliğin yavaş yavaş siyaha hapsolmasıydı. Tıpkı Nalan gibiydi. Rengini koruyabilmek, siyaha teslim olmamak için çok çabalamıştı. Kendi yatağında, tamamen yalnızken almıştı bu kararı. En acısız yolu bulmalıydı. En azından ölürken acı çekmemeye hakkı olduğunu düşünüyordu. Aynı zamanda, ölümünün olabildiğince az sıkıntı yaratması için elinden geleni yapması gerekirdi. Veronika da böyle yapmıştı, değil mi?

Sahi, Veronika neden ölmek istiyordu? Peki o neden ölmek istiyordu? Her şeyden vazgeçmek bu kadar kolay olmamalıydı.

Kolay değil zaten.

Adeta aynanın içinden bana fısıldanan yanıtla allak bullak oldum. Derin nefesler alıp verirken kıpkırmızı olmuş gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Aynanın karartısında yatağına uzanışını, kendisini tamamen teslim edişini izledim. Baş ucundaki kitabını, kitabının yanındaki kutuları gördüm. Odaya dağılmış kağıtları, bir sebep aradığını ama bulamadığını gördüm.

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now