BÖLÜM ON YEDİ | Sızlanan Kadın

En başından başla
                                    

Elini havaya kaldırdı ve ''Heh.'' dedi. ''Ben de diyorum tek soru olması mümkün değil, diğeri nerede? Buradaymış.''

Acele edip uzatmaması için ağzımı açmıştım ki beni susturdu.

''Tüm bu sorulara ve asıl merak ettiğin tek soruya cevap vereceğim.'' dedi. ''Ama bir şartım var.''

Şüpheli bir bakış yolladım. ''Asıl merak ettiğim soru neymiş?''

Hiç tereddütsüz cevap verdi. ''Aynayı bana kimin verdiği.''

İçimi okuyormuş gibi tekte bildiği bu soruyla duraksamak ve düşünmek zorunda kaldım.

''Şartın ne?''

''Önce sen benim sorduğum soruya cevap vereceksin.''

''Bunu böyle şartlar ve kurallarla mı yürüteceğiz?'' diye sordum.

''Tabii ki hayır. Sadece bunun için geçerli.''

Merakla kıpırdandım. Onun benden bir cevap beklemesi olası bir durum gibi gözükmüyordu. Sanki soru soran ve hep bir şeyleri öğrenmeye çalışan tek taraf bendim ve bu böyle sürüp gidecekti. Şimdi ise benden bir şey duymak istiyordu.

''Sor bakalım.''

Dudaklarından çıkacak cümleyi beklerken ne soracağını hissetmişçesine midem düğüm düğüm oldu. Yüzüne pür dikkat bakmayı sürdürdüm. O ise sormadan önce gözlerimin içine içine bakıyor, yalan söyleme ihtimalimi düşürmeye çalışıyordu.

''Nalan dediğin arkadaşın.'' dedi usulca.

İsmini duyduğum gibi kalp atışlarım değişti. Ellerimi birleştirdim ve parmaklarımla oynamaya başladım.

''Gerçekten kim ve seni bu kadar siyahlaştıracak ne yaptı?''

Bedenimde yayılan karıncalanmanın önüne geçemedim. Dizlerimden aşağısı tutmuyor gibiydi eğer ayakta olsaydım oturma ihtiyacı duyacaktım. Cem bana bakmaya devam ediyordu. O cevabı almadan gitmeyeceğini biliyordum çünkü en az benim kadar inatçı ve hırslıydı. Markette beni rahat bırakmasının tek sebebi beni daha fazla izlemekten başka bir şey olamazdı. Adam renkleri görüyor ve her anlamı çıkarabiliyordu. Dünya üzerinde yalan söylemenin en zor olduğu kişiydi.

Kafasını beklentiyle salladı. ''Evet?''

''Bu neden bu kadar önemli?''

Sesim bana hiç yakışmayacak kadar kederliydi, durgundu.

''Renklerini değiştiriyor.'' dedi. ''Renklerinin iyiye gitmesi lazım ki kendine iyi gelebilesin.''

Başıyla koltuğun dibinde duran çantamı işaret etti. ''Aynaya iyi gelebilesin.''

''Benim de mi altın sarısı olmam gerekiyor?''

''Hayır.'' derken çok güzel bir tebessümü vardı. ''Mor'un en güzel hali olman gerekiyor.''

Ellerimi yumruk yaparken kendimi hiç hazır hissetmediğim bir sınavdaydım sanki. Soğuk soğuk terliyor, kalbim hızlı hızlı çarpıyordu.

''Benimle konuşmuyor.'' dedim zar zor.

''O gün aradı.'' dedi.

''Ama konuşmadı.''

Kaşlarını çattı ve bana yaklaştı. ''Neden?''

Omuz silktim ve tırnaklarımı avuç içlerime batırmaya başladım. ''Çünkü... Ben onun bir aramasına cevap vermedim.''

Devamını beklercesine kafasını salladı.

''Bu yüzden bana çok kızgın. Yani, sanırım.''

''Telefonuna çıkmadın mı?''

Boğazımdan yukarı çıkmaya başlayan bulantıyla tırnaklarımın batışı sertleşti. ''Hayır.''

ARMAĞAN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin