BÖLÜM ON İKİ | İyi Olmadığımı Biliyorsun

Start from the beginning
                                    

Öylesine basit konuşuyordu ki her seferinde yüzüne uzun uzun bakmak zorunda kalıyordum. Onun için olağan şeyler olduğunun farkındaydım ama ben yeniydim, sanırım şaşırmaya ve yadırgamaya hakkım vardı. En büyük haklarımdan birisi de soru sormaktı. En azından ben kendimde bu hakkı görüyordum.

Kanepeye gelip yanıma oturduğunda eliyle etrafı gösterdi. ''Bir farklılık var mı?''

Başımı çevirip salonuma baktım ve uyanmaya başladığım ilk andan beri fark ettiğim o farklılığın bariz bir şekilde ortada olduğunu gördüm. O kadar sersemlemiştim ki yeni gördüğüm için kendime inanamadım.

''Hepsini monte mi ettin? İnanamıyorum!''

Sesim tekrardan kendim gibi, olmam gerektiği gibi çıkmaya başlamıştı. Yüzde yüz iyi hissetmediğimi itiraf etmeliydim ama birkaç gündür olabileceğim en iyi halimdeydim.

''Beğendin mi?''

''Ben yapacaktım.'' dedim.

''Çok derin uyuyordun.'' dedi.

Dağılmış saçlarımı düzeltmek için elimi saçlarıma geçirdim. ''Evet, uzun süredir iyi uyuyamıyordum da. İlk defa böyle uyudum. Seslere bile uyanmamışım baksana.''

Uzun süredir iyi uyuyamamamın nedenini öyle iyi biliyordu ki, ''Sevindim.'' demekle yetindi.

Kafamı çevirip ona baktım. Aynı anda o da kafasını bana çevirdi.

''Teşekkür ederim, her ne yaptıysan.'' dedim ve ekledim. ''Konuyu değiştirdiğini de fark etmedim sanma.''

''Konuyu değiştirmedim. Gerçekten kendi kendime öğrendim.''

''Peki Kara Ayna? Ondan ne öğrendin?''

''O sadece bana renkleri ve sesleri gösterdi, o kadar.''

Mayışık bir halde uzun uzun bekledikten sonra konuşmaya devam ettim. ''Aynanın içinde de bunları mı gördün?''

Kafasını salladı. ''Karmaşık renkler ve her renge ait gaipten bir ses. Kırmızı'nın bağırışı, Sarı'nın kahkahası...  Sonrasında tüm bunlar bir anlam kazanmaya ve dinginleşmeye başladı.''

Yüzünü bana döndüğünde onu pür dikkat dinlediğimi gördü. Dudakları tekrar aralandığında kendi hikayesine devam edeceğini düşündüm. Bir dakika kadar duraksadı. Kafasında bir şeyleri tarttı, belki de kendini bir şeyleri itiraf etmeye hazırladı. Bu hazırlığı herhangi bir insanın yapacağından çok daha uzun sürdü.

''Özür dilerim.''

Öylece dudaklarından çıkan tek bir cümle, pek çok şey ifade ediyordu. Söylemesinin ne kadar zor olduğunu gördüğüm için gülümsedim.

''Sonunda söyleyebildin.''

Güldü ve kafasını çevirdi. ''Çok sık söylemem yoksa bir anlamı kalmaz.''

''Bu da biraz fazla nadir oldu.''

Onun da benden almaya ihtiyacı olduğu bir cevap vardı ki yeniden bana baktı. ''Affettin mi?''

''Hayatımı alt üst ettiğin ve başıma içinde ölü insanları görebildiğim bir ayna musallat ettiğin için mi?'' diye sordum. ''Evet, tabii ettim.''

''İyi bari.''

#

Sabaha karşı, gökyüzü hala cılız bir karanlığın esiriyken pencerenin tam önündeydim. Elimde sıkı sıkı tuttuğum telefonun mesajlar bölümünde dakikalarımı harcıyordum. Parmaklarım, harflerin üzerinde dolanıp duruyor ve hiçbir karara varamadan geri çekiliyordu. En sonunda yazmaya başladığımda midemde düğümlenmeye başlayan hisler beni çok çabuk ziyaret etti.

ARMAĞAN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now