Bölüm 25: Asayiş Berkemal

7.1K 352 47
                                    

Merhabalar.🖐🏻🤍
Bartu'nun ağzından
okuyacaksınız iyi okumalar.. 💞

***

Sabah saatleriydi. Bu sefer evden daha erken çıkmıştım. Talya ve Elis'in birkaç ihtiyacını aldıktan sonra emniyete gelmiştim. Emniyetin yanındaki börekçideydik. Fatih ile beraber.

"Anlatacak mısın artık?" dedim oflayarak. Buraya oturduğumuzdan beri Fatih huysuz ve keyifsizdi. Ne olduğuna dair hiçbir fikrimin olmamasıyla beraber bir tahmin de yürüyemiyordum. Artık sonkez sorar gibi sordum, sırf artık konuşsun diye.

"Canım sıkkın." dedi sadece. Gözleri boş ve hissiz bakıyordu çay bardağına. Normalde üç bardağı deviren devrem bu sefer bir bardak çayı bile doğru düzgün içmemişti.

"O belli, neden olduğunu soruyorum?" dedim. Derince soluklandı ve oturduğu sandalyede doğruldu.

"Doktora gittik işte dün." dedi. Hele şükür anlatıyorsun devrem.

"Ne için? Burçak mı?" dedim. Kafa salladı. Eliyle saçlarını karıştırıp devam etti.

"Doktor böyle bizi motive etmek istedi de sanki edemedi gibi."

"Nasıl? Ne dedi?"

"Burçak sonradan görme engelli olmuş. Değişik değişik terimler söyledi. Burçağın dosyalarını inceledi. Kafa içi basınç artışı sendromu dedi. Tıpta adı Kibas'mış."

"Ee??"

"Tedavi zorlar ama denemekte fayda var dedi. Acele etmeliyiz dedi. Tedavi edilmezse beyin hasarına ya da ölüme neden olur dedi. Zaten bu hastalık özellikle kafa içi kanama ve kafa travmalarının sonucu olarak ortaya çıkıyormuş. Burçak'ta da bu durum söz konusu."

Ölüm dediği an kaslarının gerilişini derinden hissetmiştim.

"20 sene nasıl dayanmış bu kız bu hâlde?"

"Bilmiyorum devrem. Ailesi nasıl bu kadar sorumsuz oldu bilmiyorum. Abisi varmış bir de. Lavuğun teki. Askeri personel. Ama inan bir bok değil."

"Anladım. Dert etme Fatih'im. Burçak görecek. Bir başaracağız."

"Burçak ne diyor peki bu işe?"

"Perişan. Böylesine ölümün pençesinde oluşuna inanamadı. Bu geçen yirmi senede nasıl ölmedim ben diye sordu doktora biliyor musun?"

Cevap veremedim.

"Doktor takdiri ilahi dedi." Derin bir nefes aldım ve omzunu sıktım. "Geçecek devrem." dedim. "Her şey geçecek."

&

Odamdaydım. Önümdeki makale ve dosyaları okurken kapıya vuruldu. "Gir." dedim ve içeri Suzan girdi. Baş selamı verip elindeki kahveyi ve dosyayı masama bıraktı.

Ama karşımdaki Suzan her zaman ki neşeli ve disiplinli olan Suzan değildi. Saçları bakımsız, yüzü solgun, bedeni dermansız bir sekildeydi. Dokunsam bayılacak gibiydi.

"Başka emriniz var mıdır komiserim?" dedi. Sesi de çatallıydı. Hayır anlamında kafa salladım. Tam çıkacaktı konuştum.

"Suzan." dedim. Durdu ve bana döndü. "Buyurun komiserim." dedi. "Otur bakayım bir şöyle." dedim ve dosyaları kenara koydum. Hemen oturdu ve dik durdu.

"Rahat olabilirsin." dedim. "Şuan seninle bir komiser gibi konuşmak istemiyorum."

Derin bir nefes aldı ve kafa salladı. "Emredersiniz komiserim." dedi.

Masaya doğru eğildim. "Neyin var senin?" dedim direkt. Başını kaldırıp bakmadı bana. Hazır cevap davrandı. "Bir şeyim yok komiserim. İyiyim." dedi.

BABA OLMAK +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin