BÖLÜM DÖRT | Aynadakilerden Biri Olmak

En başından başla
                                    

''İyi, tamam. Almayın. Madem benim hediyem o zaman onunla istediğimi yapabilirim.''

Arkamı dönüp çıkmak isterken tıpkı dünkü gibi atik bir hareketle kolumdan kavradı ve beni durdurdu.

''Sanmıyorum.''

Yüzünden geçip giden karanlık ve soğuk ifade, derinleşen sesiyle birleştiğinde beni tedirgin etmeye yetmişti. Yüzüne bakakaldım ve bir sonraki cümlesini bekledim.

''Hediyenize çok iyi bakmalısınız, o artık size ait.''

Sözleri dostça bir tavsiyeden çok uzak ciddi uyarılardı. Anlamsız bakışlarımla kafamı iki yana salladım.

''Ben de başka birisine hediye ederim. O zaman bana ait olmaz.''

Belki de ne kadar bilgisiz olduğumu düşünerek küstahça gülümsedi. ''Edemezsiniz.''

Anlam veremediğim öfkeyle, ''Ne demek istiyorsunuz?'' dedim. ''Hiçbir şey anlamıyorum!''

''O yalnızca kendisi isterse sizden vazgeçer.''

Tüylerimi diken diken eden bir ürperti sırtımdan geçip gitti. Bu cümledeki özne bir ayna değilmiş de canlı bir organizmaymış gibi konuşurken beni ne kadar korkuttuğundan haberi bile yoktu. Gözlerimi kırpıştırırken kalbim yerinden çıkacaktı. Kolumu sertçe çekip ondan kurtarırken sersemlemiş gibi birkaç adım geriledim.

''İyi, öyle olsun.''

Sesim üst üste yaşadığım korkularla elimden olmadan titriyordu. Arkamı dönüp tahta kapının kolunu tuttuğum an, sanki zihnimden geçenleri duymuş gibi arkamdan seslendi.

''Hanımefendi.''

Omzumun üzerinden ona baktım.

''Kırmayı aklınızdan bile geçirmeyin.'' dedi buz gibi bir sesle.

Alaycı bir gülümsemeyle, ''Yoksa?'' dedim.

''Yoksa aynada gördüklerinizden biri olursunuz.''

#

Tek bir cümle, bir uyarı içimi buz gibi yapmaya yetmişti.

Büyük bir hevesle aldığım yeni evim, gözüme şimdiden daha kasvetli görünmeye başlamıştı. Karanlığa teslim olmaya başlayan bu evde volta atarken bir yandan titrememi durdurmaya, sakinleşmeye çalışıyordum. Ayna, koltuğun önündeki orta masada öylece dururken ona göz ucuyla baktım. Nesin sen? Seni kabul ederek ne gibi bir batağa düştüm?

Cebimdeki telefonu çıkarıp masaya yaklaştım. Örtünün yalnızca bir kısmını kaldırıp aynanın en hızlısından bir fotoğrafını yakaladım. Apar topar örtüyü geri kapatıp telefonumun ekranından Twitter'a tıkladım, fotoğrafı bir Tweet'e ekledim. Birkaç saniye ekrana öylece baktıktan sonra hızlıca 'Bunun ne olduğu hakkında fikri olan??' yazıp gönderdim.

Tuttuğum nefesimi bıraktım. Ekranı kapatmaya hazırlandığım sırada telefonum beni korkutacak kadar yüksek sesle çaldı.

''Alo?''

Telefonu cevaplarken sesimin son derece normal çıkması için kendimi zorladım.

''Bebeğim, nasılsın?''

''İyiyim anneciğim, siz?''

''Biz de iyiyiz. Bak baban da burada. Nasılmış prensesim diyor.''

Zahmetsizce gülerken, ''İyiyim, merak etmeyin. Özlediniz mi beni?'' dedim.

''Çok özledik Yasemin'ciğim, çok. Ev bomboş bir görsen.''

Babam arkadan konuşmaya dahil oldu. ''Valla çok sıkıcı oldu bu ev.''

ARMAĞAN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin