the final

2.9K 304 1.6K
                                    

finale özel bolca yorum gelirse çok sevinirim ^^

tw : koklatılmış cinsellik + kaos, şiddet, kan, depresif düşünceler + yüksek dozda fluff

tw2 : aşırı ötesi uzun bölüm

Chifuyu

Osaka, Tokyo'ya baya uzaktı ve sırf bu yüzden bile şehre sonsuza dek tapabilirdim. Tek bir tanıdığımız dahi yoktu burada üstelik. Küçük, eşyalı bir ev tutmuştuk birkaç gün otelde kaldıktan sonra ve eski düzenimizi sürdürmüştük.

Kazutora piçinin bizi ifşalaması, Tokyo'daki hayatımızı bitirmeye yetmişti. Sapık muamelesi görmüş, aşağılanmıştık. Sosyal medyadaki nefret dolu yorumlar, sinirlerimi bozunca tüm hesaplarımı kapatıp telefon numaramı değiştirmiştim.

Ah, yorgun ve bitiktim çokça. Hiçbir orospu artığıyla uğraşamazdım.

Yaz tatilinin ilk haftalarını sadece birbirimize odaklanarak geçirmiş, üzücü konulara girmekten kaçınmıştık. Şehirde el ele geziyor, bolca öpüşüyor, sürekli sarılıyor, evdeyken de sevişmeden kapatmıyorduk geceyi.

Keisuke, yaşanan faciaların yıkıcılığına dayanmamı sağlıyor ve de kalbimdeki acıyı yatıştırıyordu. Onun desteği ve şefkati olmasaydı, kendimi öldürürdüm muhtemelen. Keisuke'den başka hiçbir dayanağım kalmamıştı. Annemin yokluğunu bile doldurmaya çalışıyor, kalbimi şefkate boğuyordu.

Yıllarca sevdiğim, uğruna annemi yitirdiğim çocuk, yerin dibine sokmuştu beni gaddarca. Babamdan bile daha fazla kötülüğü dokunmuş, travmalarımı tetiklemişti. Günlerdir kâbus görüyor, kesik kesik uyuyordum.

Çökmüş gözlerimi umutsuzca ovalayıp bir bira daha söyledim. Evde takılmaktan sıkılınca, düzgün şarkılar çalan bir bara gelmiş ve bira söylemiştik.

Hâlâ ilk birasını yudumlayan sevgilim, bana onaylamayan bir bakış attı. "Biraz yavaşlasan mı, bebeğim? Dördüncüyü içiyorsun hani?"

Şımarıkça sırnaşıp yanağını öptüm. "Yanımda sen varsın. On biraya dek yolu var yani."

Belimi kavrayıp başımın tepesini öptü. "Mideni bozarsan seni cezalandırmam gerekebilir."

Dizimi bacağına sürtüp biradan büyük bir yudum aldım. "Beni cezalandırman için bile midemi bozabilirim, Kei."

Birkaç bira daha devirdikten sonra yiyişmeye başlamış, hızımızı alamayınca da hesabı ödeyip tenha bir sokağa sıvışmıştık. Sırtım duvara yaslanmış, Keisuke'nin dudaklarını açlıkla öperken aramızdaki mesafeyi sıfıra indiriyordum. Dilini benimkine dolamış, belimi sımsıkı kavramıştı.

Soluklanmak için ayrılınca boynuna sarılmış, güzel kokusunu içime çekmiştim. "Nakil işini halletmeliyiz. Yarın okulu arayalım."

Son dönemi Osaka'daki liselerden birinde okuyacak, lanetli şehirden uzak kalmayı sürdürecektik. Tokyo'nun da bizi özleyeceğini sanmıyorduk zaten.

Yanağımı okşayıp tapılası gülüşlerinden birini sundu. "Olur, bebeğim. Sen nasıl istersen."

Yeniden dudaklarına uzanıp yumuşacık saçına daldırdım elimi. Alt dudağını emiyor, her bir tutamı nazikçe okşuyordum. Ah, şuracıkta düzüşebilirdik. Fena azmıştım amına koyayım.

Kemerine uzanınca dudağımı ısırıp geriledi. "Uslu dur, Fuyu."

Homurdanıp boynuna bastırdım ıslak dudaklarımı. "Seni çok fena istiyorum, ne yapayım?"

Duvara daha fazla bastırdı bedenimi. "Kamuya açık alanda yapamayız. Eve varana dek kendini tutmalısın."

Her ne olursa olsun, bu kuralı esnetemiyordum. Bana sakso çektiği ilk sefere rağmen, hiçbir şekilde görülme riskimiz bulunan yerlerde sevişmeye yanaşmıyordu. Fazla kıskançtı.

stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin