3.3

2.8K 328 602
                                    

tw : aşırı uzun bölüm

Baji

Kollarımın arasında uyuyan zarif bedeni incitmekten korktuğum için alarm çalana dek kımıldayamazdım. Ona arkadan sarılmış, sırtını gövdeme yapıştırmıştım. İki haftadır, nehir kenarındaki konuşmamızdan beri, böyle uyuyorduk.

Babamın ölümünü anlatmayı da gözyaşlarına boğulmayı da planlamamıştım onu oraya götürürken. İnsanlardan uzakta, sakin bir köşede dinlenmesini ummuştum sadece.

Chifuyu, günahkâr kalbimi hak etmediğim cinsten bir huzura boğuyordu. O gün, beni öylesine yumuşak öpmüştü ki onunla ilgili kurduğum her bir sapık fanteziden utanmıştım. Ona sarılmak bile öylesine güzeldi ki, gerisi anlamsız hissettirmeye başlamıştı.

Chifuyu, gerçekten de çok iyi biriydi. İnsanların yaralarını deşmiyor, kendi sorunlarına aldırmadan yardım etmeye çalışıyordu karşısındakine.

O, gerçek bir melekti.

Alarm çalınca küfürler mırıldanarak kıpırdandı ve bolca homurdandı. Kıkırdayıp yanaklarını öptüm. "Günaydın."

Alarmı kapatıp karmakarışık duran saçını gözlerinin önünden çekti ve dudak büktü. "Sensin günaydın."

Chifuyu'nun ayılma seansı sürerken alnını öptüm ve işlerimi halletmek için banyoya girdim. Ona kendimi açtığımdan beri, daha iyiydim. Ömrümde ilk defa birinin beni anladığını hissetmiş, gevşemiştim.

Chifuyu, benim için giderek daha değerli biri hâline geliyordu ve bunu ben bile engelleyemezdim. Onu korumak, ona sığınmak ve tatlı öpücükleriyle kutsanmak daha şimdiden bağımlılık yapmıştı.

En yakın arkadaşımın eski sevgilisini, sözde üvey kardeşim olacak çocuğu, tüm insanların önüne koymaya başlamıştım. Her ne olursa olsun onun ölmesini engelleyecektim. Bir daha asla güzelim bileğini kesmeyecek ya da minik ellerini parçalamayacaktı.

Formamı giymiş, saçımı düzeltirken Chifuyu da çantasına votka şişesi koyuyordu. Gömleğinin üstüne aşırı bol bir sweatshirt geçirmişti her zamanki gibi ve kravatını bağlamamıştı.

"Okulda içme fetişin mi var?"

Omuz silkip aşırı uyumaktan şişmiş gözlerini ovaladı. "Derslerde uyumamı kolaylaştırıyor."

Aşağıya inmeden önce sımsıkı sarıldım ve alnını öptüm. "Günün güzel geçsin."

Kalçama hafif bir şaplak atıp kollarımdan sıyrıldı. "Vıcıklaşma lan."

Karşılık vermemi beklemeden odadan çıkmıştı bile. Tanrım, sabah sabah azacaktım neredeyse! Ani temasları yüzünden kalpten gidecektim günün birinde.

Hızlı bir kahvaltının ardından evden çıkmış, sokağın başına dek beraber yürümüştük. "Okula birlikte mi gitsek?" diye sordum kulaklığına uzanınca. "Sonsuza dek ayrı ayrı mı gideceğiz?"

Pembe dudakları alayla büküldü. "O saçma itiraf hâlâ unutulmadı." Ağzına sakız attı. "Üstelik, yıllardır kanlı bıçaklıyız."

İçimi çektim. "Bir yolunu bulacağım."

Kıkırdayıp diğer sokağa saptı. "Tüm okulun önünde bana çıkma teklifi etmek gibi bir bok yersen, seni hiç kimse kurtaramaz."

Haklıydı. Aramızdakiler ortaya çıkarsa, Kazutora beni öldürürdü. Hatta, ona kalmadan Mikey bitirirdi işimi. En yakın arkadaşımın eski sevgilisiyle iki defa yatmış, şimdi de onun peşinden ayrılmıyordum.

Lise bittikten sonra yakınlaşsaydık, çok daha kolay olabilirdi her şey. Gerçi, mezun olduktan sonra neden yakınlaşacaktık ki? Chifuyu, on sekiz yaşına girdiği gün evi terk etmeyi düşünüyordu zaten.

Param ya da kalacak yerim olsaydı, aynısını ben de yapardım gerçi.

Bahçeye girer girmez, her zamanki köşelerinde takılan tayfaya kaydı gözlerim. Chifuyu, duvara yaslamıştı ve Takemichi ile gülüşüyordu. Tanrım, gülüşü çok güzeldi. Yanakları hafiften pembeleşmiş, saçı rüzgar yüzünden biraz dağılmıştı.

Onu izlemeye öylesine dalmıştım ki uçan topu göremedim ve yere çakıldım.

Tanrım, cidden rezildim!

Özürler haykırarak bana elini uzatan kızı umursamadan dokundum zonklayan kafama ve Chifuyu ile göz göze geldim. Gülmemek için alt dudağını kemiriyor gibiydi.

Başıma buz koymak için revire uğramış, ilk dersten izinli sayılmak için de kendimi acındırmıştım. Sabah sabah matematik dinleyemezdim. Hele de başım zonklarken.

"Babam sana bakmamı söyledi." Uzandığım yatağın kenarına oturup başını yana yatırdı. "Canın amma da tatlı lan."

Doğrulup ona daha fazla yer verdim. "Dersten kaytarmak içindi."

Buz dolu poşeti kaldırdı. "Evet, çok da kötü görünmüyor."

Kapıya göz attım. "Öpsen fena olmazdı."

Bana dirsek atıp buzlu poşeti geri koydu. "Hemen de götün kalkıyor."

Yanağını öptüm. "O topu senin yüzünden yedim."

Kıkırdadı. "Keisuke, bana ikide bir mal gibi bakarsan yiyeceğin tek şey top olmaz."

Tanrım, öylesine şirindi ki onu izlemeye dalmıştım yeniden. Ona gülmek çok yakışıyordu. Bu güzel gülüşü bozan herkesi itinayla sikebilirdim.

Ufak atışmalar ve onun seçtiği birkaç şarkıyı dinlemenin ardından, iki yabancı gibi davranmaya dönmek zorunda kalmıştık. Kazutora'dan yiyeceğim dayak uğruna, ona okulun ortasında çıkma teklifi etmek giderek cazipleşse de Chifuyu'yu düşünmeliydim. Benim yüzümden daha fazla saçmalıkla uğraşmamalıydı.

Edebiyat dersine dek uyuklamış, ara ara Chifuyu'yu dikizlemiştim. Takemichi'yle takılıyordu her zamanki gibi ve arada diğer arkadaşlarıyla da laflıyordu.

Tanrım, hiçbiri de onun nelerle cebelleştiğini bilmiyordu. Sadece birkaç gün önce, viski şişesiyle kendini kestiğini tahmin bile edemezlerdi.

Chifuyu, acılarını saklama konusunda çok iyiydi...

"Sizleri ikişerli gruplara böldüm," dedi hoca ve itirazlara aldırmadan sesini yükseltti. "Kitabı listeden seçersiniz."

İçimi çektim. Bi' de bu eksikti amına koyayım!

"Baji ve Matsuno," dedi hoca ve sınıfı ölüm sessizliği kapladı.

Ha?

Aramızdaki düşmanlığı bilen hocalar, hiçbir şekilde eşleştirmezdi bizi normalde. Piç kurusu müdürün işiydi muhtemelen.

Chifuyu, homurdandı. "Kendi adını bile yazamayan biriyle mi yapacağım ödevi cidden?"

Altta kalmamak adına ben de homurdandım. "Elleri kalem tutmaya bile yetmeyen biriyle mi uğraştırıyorsunuz beni?"

Hoca itiraz istemediğini haykırdı ve zil çalar çalmaz da sınıftan sıvıştı.

Chifuyu'nun koluna yapışıp onu tuvalete dek sürükledim ve içerideki ahmakları kovalayıp onu kabinlerden birine soktum.

Aynı anda gülmeye başlamıştık.

Gülüşünden öptüm. "Al sana fırsat. Şu ödev ayağına aramız düzelmiş gibi davranabiliriz."

Kavga ediyormuş gibi görünmemiz için kapıyı tekmeleyip birkaç küfür sıraladı ve yeniden güldü. "Beynini kullanınca başının ağrımayacağını söylemiştim."

Gözlerimi devirsem de onu kendime çekmiş, minik dudaklarını nazikçe emme arzumu bastıramamıştım. Belki de, son senem hiç de kötü bitmezdi.

evet, şu edebiyat ödevi şeysini homework fic'imden çaldım ._.
tabii, oradaki durum tamamen farklı ama olsundu














stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin