4.4

2.6K 299 528
                                    

Chifuyu

Ters kelepçe takılmış, yaka paça götürülen piçe buz gibi bir bakış attım ve kahkahalara boğulmak için beklemem gerektiğini unutmamaya çalıştım.

"Bunlar benim değil," diye bağırıyordu babam. "Birisi bana tuzak kurmuş!"

Koridor, meraklı öğrenci ve öğretmenlerle dolmuştu. Eh, müdürün çekmecesinden uyuşturucu madde çıkmıştı sonuçta.

Gözleri benimkileri buldu ve polislerin elinden kurtulmayı denedi çaresizce. "Chifuyu! Onlara temiz olduğumu söylemelisin."

Bana çevrilen bakışlara aldırmamaya çalışarak iyice soğuttum ifademi ve babam gözden kayboluncaya dek kımıldamadım. Keisuke, kolumdan yakalayıp tuvalet kabinlerinden birine beni sürükleyene dek hiçbir tepki vermemeyi başarmıştım.

Dolgun dudaklarına yapışıp sımsıkı sarıldım ona. Aldığım tüm risklere değmişti. Sikik evlilik, sonsuza dek cehennemi boylamıştı.

"Tanrım," dedi öpüşmeyi bırakınca. "Şeytanın senden öğrenmesi gereken birkaç hile var."

Omuz silktim ve yeniden yumuldum ona.

Birkaç gün önce, hapları almış ve piç kurusuna çaktırmadan içtiği kahvelere toz halinde uyuşturucu karıştırmaya başlamıştım. Hem madde kullanmaktan, hem de elinde tutmaktan yargılanacak ve hapishanede çürüyecekti böylece.

Sınav sorularını lisesinin ilk senesinden beri çaldığım için, kameraların hangi saatte kapandığını da okula nasıl gizlice gireceğimi de çok iyi biliyordum. Parmak izi bırakmamaya özen göstermiş, şüphe uyandıracak tavırlardan uzak durmuştum.

Piç kurusundan kurtulmayı yıllardır istiyordum ama bu denli ileri gitmeye götüm yenememişti şimdiye dek. Keisuke, her türlü riske değerdi kesinlikle. Onu özgürce öpebilmek, aşkımızı doya doya yaşayabilmek için her türlü boka batabilirdim rahatlıkla.

Annemin, aynı zamanda benim de avukatım olan Wakasa'ya durumu açıklayan bir mesaj atıp kabinden çıktım. Bir an önce onunla konuşmalı, hukuksal saçmalıkları halletmeliydim.

"Şimdi ne olacak?" diye sordu saçını düzeltirken. "Seni yetimhaneye falan yerleştirmezler, değil mi?"

Yanağını öptüm. "Yıldan reşitim ve işler istediğim gibi giderse hukuken de reşit kılınacağım. Avukatımla konuşayım da. Yıllar öncesinden sağlama almıştım kendimi neyse ki."

Şüpheyle doldu gözleri. "Beni cidden ürkütüyorsun bazen, Chifuyu."

Kaşlarımı çattım. "Bunu bizim için yaptım ve dediklerine de bak. Mutlu bile değilsin!"

Dişlerini sıktı ve kulağıma eğildi. "Yakalansaydın boku yerdik. Bir daha asla böylesine riskli bir saçmalığa girişmeyeceksin, tamam mı?"

Boynunu öpüp sıkıca sarıldım ona. Sadece ikimiz vardık zaten. "Gerekmediği sürece tamam."

"Lan," diye bağırarak girdi tuvalete Takemichi. "Bugün, parti günüdür! İlk biralar benden."

Gülüşsek de koridora dönerken yeniden ifadesizliğime sarınmıştım. Mutluluğumu gösterirsem başım belaya girebilir, boku yiyebilirdim. Tüm tanıdıklardan uzaklaşınca, gönlümce eğlenebilirdim.

Birkaç öğretmen beni teselli etmeye çalışınca üzülmüş rolü kesmiş, şok geçirdiğime dair yalanlar sıralamıştım. Eh, sinsi piçin tekiydim sonuçta.

Öğretmenler odasındaki koltuğa oturtulmuş, elime de bitki çayı tutuşturulmuştum. Keisuke de yanıma çökmüş, kolunu omzuma atmıştı. Kendini rolüne kaptırmış, işlerin yoluna gireceğine dair klişe kalıplar sıralıyordu.

"Yanlış anlama beni," dedi tarih hocamız. "Baban zaman zaman fazla tutarsız davranıyordu. İşler pisleşmeden cezalandırılması herkes için en iyisi."

Diğer öğretmenler de onu onaylayan cümleler sıralıyor, benim için üzüldüklerini söylüyorlardı. Eh, mahkemede işime yarardı onların da böyle düşünmesi.

"Tanrım," diye bağırarak daldı odaya Bayan Baji ve Keisuke'nin yanına çöktü. "Tanrım!"

Etik kuruluna giden şikâyet dilekçem sayesinde, tüm hocalar biliyordu babamla Bayan Baji arasındaki saçmalığı ve ayıplayan bakışlarından hoşlanmıştım. Bir müdürün velisiyle işi pişirmesi, her açıdan iğrençti kesinlikle.

"Keisuke," dedi titreyen sesiyle ve oğlunun koluna yapıştı. "Teyzende kalacağız birkaç gün. Kiracıyı çıkartacağım o ara."

Keisuke, kolunu kurtardı. "Seninle gelmeyeceğim. Ne yaptığın beni ilgilendirmiyor."

Bayan Baji, dehşete düşmüş gibiydi. Bir bana, bir oğluna bakıp duruyordu. "A-anlayamadım?"

"Olabildiğince hızlı geldim," diyen Wakasa ile rahat bir nefes almıştım. "Yıllardır bu davayı bekliyordum."

Wakasa, lise yıllarında gerçek bir serseri olsa da şu anda saygın bir avukattı. Terano piçi onu sahiden dövmeye kalkışsaydı kendisini Tokyo'nun en leş deliğinde bulurdu.

Bayan Baji'nin çırpınışlarını görmezden gelerek ayaklandık ve öğretmenlerin iyi dilekleri eşliğinde Wakasa'yı izledik. Wakasa, evrak çantasını göğsüne bastırmıştı ve ağzında lolipopu vardı her zamanki gibi.

Okuldan çıkar çıkmaz kıkırdayıp saçımı okşadı. "Seni o gaddar orospu çocuğundan sonsuza dek kurtarabilirim artık, ufaklık."

Wakasa'nın arabasına binerken Keisuke'ye kocaman gülümsedim. "Bir daha asla o kaddar kaltakla uğraşman gerekmeyecek."

Belli belirsiz gülümsedi. "Neyin cesaretiyle biraz önce diklendim anneme, onu bile bilmiyorum ama onunla yaşamayı sürdüremem. Daha fazla olmaz."

Yan yana oturunca kulağına eğildim. "Sugar daddy'n olabilirim, Kei."

Kıpkırmızı kesilmiş, öksürük krizine girmişti.

Kıkırdayıp elini tuttum ve işlerin yolunda gitmesi için tüm kalbimle yalvardım kutsal olan her şeye.

evet, fuyuallah amen











































stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin