1.3

3.3K 353 459
                                    

Chifuyu

"Özür dilerim, Chifuyu."

Boğazımdaki kuruluk, kalçamdaki ağrı ve güçsüz uzuvlarım yüzünden ölmüş de dirilmiş gibi hissediyordum. Tanrım, yüksek ateş yüzünden belam sikilmişti resmen.

Bir burun çekme sesi duydum. "Ölme, lütfen."

Ellerimi kavrayan güçlü elleri hissettim. Sonrasına da tenime damlayan sıvıyı. Birisi bana tutunarak ağlıyordu ama kim? Üstelik, neden?

Temas güçlendi. "Bir daha asla üstüne gelmeyeceğim, yemin ederim. Yeter ki uyan."

Gözlerimin üstünde filler tepiniyordu resmen. Gözlerimi aralamak için bile olağanüstü bir enerji harcamam gerekmişti. Gerçi, görüşüm öylesine buğuluydu ki hiçbir sikimi seçemiyordum.

Yanağımda bir dokunuş hissettim. "Tanrım, nasıl hissediyorsun?"

Ses, öylesine boğuk ve çatallıydı ki kime ait olduğunu çözemiyordum. Üstelik, kulaklarımda batma vardı.

Birkaç defa gözlerimi kırpıştırdım ve omuzlara dek inen siyah saçları gördüm. Bir anlığına heveslensem de, boynunda dövme yoktu. Tabii, saçlarının arasındaki sarı tutamlar da öyle...

Ah, Kazutora...

Birkaç defa öksürüp gözlerimi ovaladım. Bedenime iğneler saplasalar, ardından da açık yaraları alkolle iyiden iyiye sikselerdi bile daha az acı çekerdim.

Uzatılan sudan küçük bir yudum alıp yeniden öksürdüm ve doğrulmaya çalıştım. Batma hissi azalmış, görüşüm düzelmeye başlamıştı.

"Çok özür dilerim, Chifuyu."

Ağlamaktan gözleri şişmiş, dudakları ısırılmaktan patlamış, saçı tamamen dağılmış ve üstünde okul forması olan Baji piçi karşısında şok geçirmiştim. Bu herifin sorunu neydi böyle?

Etrafa bakınınca bir hastane odasında olduğumuzu fark etmiş, daha da şaşırmıştım. Burada ne işimiz vardı ki?

"Sana yemek almamı ister misin, Chifuyu?"

Chifuyu.

Bana ilk adımla seslenmeyen tek insan, adımı ağzından düşürmüyordu şu anda ama neden?

Sırtımı yatak başlığına dayayıp alnıma yapışmış saçları geriye yatırdım. "Ne sikim oluyor burada?"

Bana sımsıkı sarılmasıyla, bir çeşit kâbusta sıkışıp kaldığımı düşünmeye başlamıştım. Baji piçi, kâbuslarımda bile sadece kemiklerimi kırmak için bana dokunurdu sonuçta.

"Çok şükür," diyordu. "Gerçekten çok korktum."

Rüyalarda koku alınmaz diye biliyordum ve ondan yükselen hafif baharat ve ter kokusu üzerine şaşkınlığım daha da büyümüştü.

Tanrım, Baji neden bana böyle davranıyordu? Hele de onun yüzünden üşütüp yüksek ateşten belam sikilmişken!

Onu itemeyecek kadar güçsüzdüm. Vücudumdaki her bir zerre zonkluyordu resmen. Normal şartlarda, onu fena harcardım. Son günlerde, haddini gerçekten de çok aşmıştı.

"Ne bok yediğini sanıyorsun, Baji?"

Beni bırakıp taburesine çöktü ve kızarmış gözlerini kırpıştırdı. Çok... farklı görünüyordu. Onu ilk defa pişman ve mahçup görüyordum.

"Benim yüzümden ateşin çıktı," demesiyle sinir bastı bana iyice. "Babana söyledim ama ciddiye almadı." Bakışlarını kaçırdı. "Ben de seni hastaneye getirdim. Saatlerdir kendinde değildin."

Bana inatla sürtük olduğumu haykırdığı için bile onu sikebilirdim. Boktan herif yüzünden, saatlerce soğuğa maruz kalmış ve ertesi günü de yine onun yüzünden dışarıda dolanarak geçirdiğim için mahvolmuştum.

"Neden?" diye sordum alnımı ovalarken. "Neden sikindeymiş gibi davranıyorsun?"

Siktir. Yanakları kızarmıştı. Bana yıllarca her türlü kötülüğü yapan, adımı çıkaran ve en yakın arkadaşıyla çıkıyorum diye ekstra zulmeden herif kızarmıştı.

"Fazla ileri gittim."

Yok yahu, alt tarafı olmayan orospuluğum yüzünden iflâhımı siktin!

"Ölebilirdin," diye devam etti. "Sana defalarca kez seslendim ama tepki vermedin."

Ah, ölmeye itirazım yoktu ama böylesine acınası bir şekilde nalları dikmek de istemezdim sonuçta.

Buz gibi bir bakış attım. "İşine gelirdi."

Elini ensesine attı. "Nasıl yani?"

Dişlerimi sıktım. "Bana yıllarca, ölmem gerektiğini söyledin. Neden, ölmeye bırakmadın beni?"

"Hiçbirinde de ciddi değildim ki." Burnunu çekti. "Çok özür dilerim, Chifuyu."

Güçsüz kalmaktan nefret ederdim. Hele de onun gibi doğuştan şanslı piçlerin karşısında. Baji, sadece görünüşüyle bile insanları ürkütebilen biriydi. Benden daha uzun ve iriydi de.

Oysa ben... her zaman savaşmak zorundaydım.

Kendimi bildim bileli, iri heriflerle kapışmam gerekmişti. Ne evde, ne de dışarıda huzuru tadamamıştım asla. Bebeksi suratım yüzünden başıma gelmeyen kalmamıştı resmen.

Biraz daha su içip komodinde duran telefonuma uzandım ve şarjının bittiğini fark etmemle ağlamak istedim. Sikeyim, kelimenin tam anlamıyla lanetlenmiştim.

"Aç mısın?" diye sordu ona karşılık vermeyeceğimi anlayınca. "İlaç içmelisin ama açken olmaz."

Alt dudağımı dişlememle acıdan inlemem bir olmuştu. Dudaklarım bile mahvolmuştu.

"Benimle ilgileniyormuş gibi davranma, Baji!" Öksürdüm. "Bunu da bana karşı kullanacağını bilmiyorum sanki."

"Bak," derken gerçekten de çaresiz çıkmıştı sesi. "Abarttım. Seni kıracağımı düşünememiştim. Çok özür dilerim, Chifuyu."

Öfkenin yakıcılığı, acılarımı baskıladı ve uzanıp gömleğinin yakalarına yapıştım. "Sen kimsin ki beni kıracaksın?" Sertçe sarstım onu. "Beni hiç kimse kıramaz, seni puşt!"

Öksürük tutunca onu bırakıp yeniden yatmak zorunda kalmıştım. Tanrım, ona sağlam kozlar vermiştim. Beni baya baya rezil edecekti.

Bardağa biraz daha su döküp içmem için uzattı. "Yine de, özür dilerim. Yemin ederim ki kötü bir niyetim yok. Seni ateşler içinde bulunca ne yapacağımı şaşırdım. Ölmeni istemiyorum. Yemin ederim ki ölmeni istemiyorum."

Belki de gerçekten samimiydi ama neden? Bana yıllarca eziyet ettikten sonra, neden birden bire benim için üzülmüştü ki?

"Tamam," dedim hâlâ iğrenç çıkan sesimle. "Başımda beklemene gerek yok."

Gözleri iyice açıldı. "Siktir, hemşireye falan haber vermeliyim." Aceleyle ayaklandı. "Ben yokken sakın ölme, Chifuyu."

Arkasından bakakalmıştım. Kendimde değilken neler olmuştu böyle amına koyayım be?

eveet, fuyu uyandı ^^

yarın, hatta hafta içi boyunca aşırı yoğun olacağım için bölümü bitirip atmak istedim bugünden <3














stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin