3.0

3K 326 471
                                    

tw : ağır depresif düşünceler

Chifuyu

Bileğimi diktirmiş, hastane yatağında uzanıyordum. Ağrı kesici ve damarlarımı sarmalayan viski yüzünden fazlasıyla sersemlemiştim.

Baji, sarhoş kafasıyla yanlışlıkla kendimizi kestiğimizi söylemişti ve ben de sadece onu onaylamak için kendimi konuşmaya zorlamıştım çünkü intihara kalkıştığımı babam bilmemeliydi. Yoksa, onunla ya da herhangi biriyle uğraşamayacak kadar bitiktim.

Sağ elimi sımsıkı tutmuş, anlamsız özürler mırıldanıyordu. Vicdan azabı yüzünden, beni umursuyor gibi davranması sinir bozucuydu. Beni sevdiğine falan inanamıyordum. Ne sikime bu yalanı söylediğine dair de hiçbir fikrim yoktu zaten.

Beni sikmişti işte. En nihayetinde, beni ağlamaya zorlayacak kadar sertçe düzmüştü ve artık benimle uğraşması için hiçbir sebep yoktu.

Elimi kurtarıp doğrulurken birkaç defa gözlerimi kırpıştırmıştım. Midem bulanıyor, başım dönüyordu ama bir şekilde toparlardım. Çok daha kötülerini yalnız başıma atlatmıştım sonuçta.

Belime sarıldı. "Sırtıma alacağım seni."

Ağlamaktan çatlamıştı sesi ama sikimde değildi. Ses telleri kopsaydı bile sikleyemezdim. Hatta, ölseydi bile sorun etmezdim.

Asıl öfkem, kendimeydi aslında. Onun değiştiğine ve beni önemsediğine inanmaya başladığım için amma da aptaldım.

"Dokunma bana," derken öylesine cılız çıkmıştı ki sesim... Tanrım, cidden ölmek istiyordum.

"Seni eve götürdükten sonra dokunmam, yemin ederim. Şu halde yürüyemezsin, Chifuyu."

Karnıma sarıldım. "Siktir git!"

İtiraz ve zayıf çırpınışlarıma aldırmadan kucakladı beni ve başımı göğsüne yasladı. "Çok özür dilerim."

Acizliğim yüzünden bok gibi hissediyor, güçlü kollardan kurtulmak için umutsuzca çırpınıyordum ama piçin beni bırakmaya niyeti yoktu. Yol boyunca, çaresizce cebelleşsem de ondan kurtulamamıştım. Sol kolumu kullanamıyordum zaten.

Beni kendi yatağına yatırıp üstümü örttü ve alnımı öptü. "İyice dinlen, tamam mı?"

Alt dudağımı dişleyip yorganın altına sığındım. Buram buram onun gibi kokan çarşaflar bile zavallılığımı haykırıyordu. Benim gibi güçsüz çocuklar, asla kazanamazdı.

Bir noktadan sonra içim geçmişti sanırım çünkü gözlerimi yeniden açtığımda oda aydınlıktı ve elimde bir temas vardı.

Ah, yine mi?

Elimi kurtarıp yorganı ittirdim. Baji, dizlerinin üstüne çökmüş bir vaziyette yerde oturuyordu ve uyumadığı belliydi. Gözleri çökmüş, saçı dağılmış, rengi kaçıktı. Ona dikiş atmamışlardı ama yine de sargı bezi vardı bileğinde.

Yanağıma dokunacaktı ki geriledim. Havada kalan elini indirdi. "Daha iyi misin?"

Sinirle yataktan çıkmamla dengem kaydı ve Baji beni tutmasaydı yere kapaklanacaktım neredeyse. Tanrım, her yerim ağrıyordu. En kötüsü de kalçamın durumuydu...

Beni yatağa oturtup yanıma geçti. "Kalkmamalısın."

Elimi ağzıma bastırıp başımı dik tutmaya çalıştım. Kusacak gibi hissediyordum. Ölmeyi bile becerememenin acısı, kahrediciydi.

"Birazdan dönerim," diye geveledi ve aceleyle çıktı odadan.

Parçalanmış ellerim, deştiğim bileğim, Baji tarafından çürütülen bedenim ve ölme arzum yüzünden kelimenin tam anlamıyla siki tutmuştum. Acıdan uyuşmuş, çaresizlikle lanetlenmiştim.

"Süt ısıttım."

Kupaya şüpheli bir bakış attım. "Siktir git."

İçini çekti. "Şunu iç, seni rahat bırakacağım."

Başımı çevirdim. "Sikik vicdanını onarmana yardım etmeyeceğim. Alacağını aldın zaten."

Son anlara dek, güzeldi onunla sevişmek. Baya baya keyif almış, beni önemsediğini zannederek kendimi ona bırakmıştım ama onun tek derdi, beni ağlatarak yalvartmaktı aslında. Onurumdan geriye ne kaldıysa, ölmüştü onun altında titrerken.

"Seni seviyorum," dedi çaresizce. "Çok pişmanım, Chifuyu."

Bok seviyorsun.

Sert bir bakış attım. "Beni sevdiğin için mi bana orospu dedin?"

Sertçe yutkundu. "Beni değil de en yakın arkadaşımı sevmen, kahretti. Orospu çocukluğu yaptım, farkındayım ve ne yaparsam yapayım beni affetmeyeceğini biliyorum. Affına layık değilim."

Güzel yalandı ama neden? Daha ne istiyordu ki benden? Alınacak neyim kalmıştı ki?

Biraz daha yalvarınca ılıklaşan sütten minik bir yudum aldım. "Sana inanmıyorum."

Alnıma yapışan saç tutamlarını geriye yatırdı. "İnanmana gerek yok. Seninle ilgilenmeme izin ver, yeter."

Kaşlarımı çattım. "Sikik vicdan azabı yüzünden mi yine?"

Yeniden dolan gözlerini kırpıştırdı. "Hayır. Seni sevdiğimi kabullendiğim için. Ne olursa olsun seni yalnız ya da çaresiz bırakmayacağım."

Hele hele.

Sert bir bakış attım. "Senin gibi bir piçin ilgisine ihtiyacım yok."

Burukça gülümsedi. "Ama bu piçin sana ihtiyacı var, Fuyu."

Ha?

Kızaran yanaklarımı görmemesi için hızlıca çevirdim kafamı. Hayır, kendimi kaptırmayacaktım. Ona inanmak ya da güvenmek için hiçbir sebebim yoktu ama... en azından amacını çözene dek ona katlanabilirdim sanırım.

Yanağıma değen yumuşak dudaklar, nabzımı hızlandırsa tüm bunların sahte olduğunu biliyordum. Baji, kötü bir yalancıydı.

dünkü bölümde çok kötü bi noktada kestiğim için bi nebze rahatlatmak amacıyla acele acele yazdım bölümü

buradaki kaosun aksine minnoş olacağını umduğum bi fic saldım dün, kıçımın prensi, belki bakarsınız falan ^^









stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin