1.6

3.3K 358 756
                                    

tw : cinsel gerilim ,d

Chifuyu

"Büyük talihsizlik," diyordu Bayan Baji ve bok kafalı babamın yanağını okşuyordu. "Mutfak dolabına çarpmış. Son günlerde herkeste bi' sakarlık var."

Çorbadan bir kaşık daha alırken gülme isteğimi bastırmaya çalışıyordum. Babam gerçeği ne gibi bir sebeple saklamıştı, hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Belki de çocuğu yaşında birinden dayak yediği içindi.

İlaçlarımı içtikten sonra ılık bir duş almış ve akşama dek uyumuştum. Baji de bana ilişmemiş, zaman zaman ateşime bakmıştı sadece.

Babam ve Bayan Baji'nin saçma diyalogları uzayınca tabağımdakileri çabucak bitirip masadan kalktım. "Size afiyet olsun."

Baji de bana uyup ayaklandı. "Aynen."

"İkiniz baya yakınlaştınız," dedi babam ve uyarı dolu bir bakış attı. "Bu evlilik hepimize iyi gelecek."

Kusmamak için başımı çevirdim. Orospu çocuğunu da anlamsız evlilik çabasını da sikmek istiyordum.

"Sen uyurken iki şişe şarap aldım," dedi Baji odaya girer girmez. "Para üstünü de komodine koydum. Kadeh yok ama kupalar iş görür."

Yataklarımızın arasındaki geniş boşluğa birer yastık koyup karşılıklı oturduk. Babama vurduğu, beni savunduğu ve de benimle ilgilendiği içindi şarap. Tabii, kafasının içinde dönen düşünceleri öğrenmemi de sağlardı.

Kazutora'nın milyonuncu araması yüzünden titreyen telefonuma karşın göz devirdim.

chifuyu :
beni terk ettin, kazutora.
üstelik, gider gitmez.
o yüzden de rahat bırak beni.

Bir arama daha gelince çığlık atmamak için alt dudağımı ısırıp telefonumu aramalara kapattım. Sözde hayatımın aşkı, araya mesafe girer girmez beni siktir etmişti. Beni sevdiğini söylediği anlar zihnimde döndükçe içim eziliyordu resmen.

Kupaları tokuşurunca düşünmeyi kestim. Kazutora'yı umursamayacaktım artık. Onu çok sevmiştim ama yaptığı saçmalık öylesine iğrençti ki içimdeki sevgi ölmeye başlamıştı.

Böğürtlenli şarap, ağzımdaki iğrenç tadı bastırırken Baji'yi süzdüm. Sabaha göre daha iyi görünse de yorgunluğu barizdi. Kehribar gözleri, kan çanağı içindeydi ve gözlerinin altı şişti. Omuzlarına saldığı siyah saçı, buram buram şampuan kokuyordu. Vücudundan yükselen duş jelinin kokusu da ferahtı.

Sanırım ilk defa onun temiz koktuğuna tanıklık ediyordum.

"Kazutora benden ayrılınca tüm okula bira ısmarlayacağına dair yeminin vardı," dedim kupadaki şarabın yarısını içtikten sonra.

Alt dudağını ısırdı. "Evet, vardı."

Kupayı diklerken acıdan kaçmaya çalışıyordum. "Öyleyse, tüm okula yetecek kadar bira ısmarla bana."

Bakışları donuklaştı ve omuzları düştü. Hiç de... sevinmiş gibi görünmüyordu. Hatta, üzülmüştü sanki ama neden?

Baji, bize birer kupa daha doldurunca bacaklarıma sarılıp balkon kapısının camından görünen binalara kaydırdım bakışlarımı. Oturup da aşk acısı çekecek değildim. Olabilecek en anlamsız şekilde siktiri yemişken depresyona giremezdim. Çok daha önemli sorunlarım vardı.

Baji, üçüncü kupaya geçince birkaç küçük yudum aldım şaraptan. Hâlâ ikinci kupadaydım. Baji'nin yanakları pembeleşmeye başlamıştı ama bende tık yoktu henüz. Kolay kolay sarhoş olmazdım zaten.

"Beni neden kurtardın ki?" diye sordum sessizlikten bunalınca. "Düşmanız biz."

Bayıklaşmaya başlayan gözlerini kırpıştırıp kupayı dikledi. "Seni öyle görünce bok gibi hissettim."

Ona biraz daha şarap verip ikinci şişeyi açtım. "Neden?"

Hıçkırdı. "Bilmiyorum. Daha önce hiç kimseyi ölüm döşeğine sokmamıştım."

Baji'nin bile bir kalbi vardı anlaşılan. Onun sokakta yaşayan kediler dışındaki hiçbir canlıyı umursamadığını sanırdım oysa. Kazutora bile onun bencil bir piç olduğunu söylerdi hep.

"Babama ne diye vurdun ki?"

Biraz daha şarap içti. "Sana dedikleri canımı sıktı."

Ha?

Devrileceğini anlayınca omuzlarından yakaladım ama öylesine ağırdı ki onu doğrultmak yerine onunla zemine birlikte kapaklanmıştım. Sikeyim, ikinci defa üst üsteydik!

Bu defa tamamen giyiniktik ve üstte olan bendim gerçi ama neyse.

Üstünden kalkacaktım ki belime sarılıp daha da kendine bastırdı beni. Ondan ayrılmaya çalıştıkça teması güçleniyor, gövdelerimiz tamamen birbirine yapışıyordu.

"Ne bok yediğini sanıyorsun, Baji?"

Sımsıkı sarıldı bana. "Ölmediğin için gerçekten çok mutluyum, Chifuyu."

Başım, boynuna yapışmıştı resmen ve teninin kendine has kokusunu alabiliyordum. Yanağımın altındaki ten, yanıyordu. "Ne yaptığının farkında mısın sen?"

Kollarından kurtulmamam için tutuşunu sıkılaştırdı. "O halini aşamıyorum... Çok özür dilerim."

Kaskatı kesilmiştim. "Ne halinden bahsediyorsun?"

Hıçkırdı. "Acı çekiyordun... Hepsi de benim suçum... Üzgünüm." Göğsü titredi. "Bilemezdim, Chifuyu. Gerçekten çok özür dilerim."

Acı mı çekiyordum? Tanrım, kendimde değilken ne bok yemiştim ben? Sayıklamış mıydım yoksa? Ah, cidden rezildim.

Kurtulmak için daha fazla çırpınınca bacaklarını benimkilere doladı. Resmen kısılı kalmıştım.

"Daha fazla sürtünme," dedi kısık sesle. "Yeniden sertleşmek istemiyorum."

Hassiktir ama be!

"Sikine sahip çık," diye bağırdım ve çırpınmaya geri döndüm. "Senin sikin kalkacak diye uslu duracak değilim."

Beni aniden altına almasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Ağırlığını tamamen hissedebiliyor, zeminle bütünleşiyordum. Titrek, ılık ve şarap kokulu solukları yüzüme çarpıyordu. Yanakları kızarmış, bakışları bayıklaşmış, saçı iyice dağılmıştı.

"Sürtük dediğin çocuğa mı dikeliyorsun?" diye sordum vaziyete lanetler okurken.

"Sürtük falan değilsin." Daha da ezdi beni. "Aptal bir piçim ben."

Parmaklarımı saçına dolayıp sertçe geriye yatırdım kafasını. Yumuşacıktı saçı. "Bana dikeldin diye mi sürtük demiştin bana, ha?"

Sertçe yutkundu. "E-evet."

Hassiktir. Baji ciddi ciddi beni sikmek istiyordu. Beni! Düşmanını ve de en yakın arkadaşının eski sevgilisini.

Dalgınlığından faydalanıp üstümden ittim onu ve yeniden hastalanmamak için çalışma odasına kaçtım.

Tanrım, neler oluyordu böyle? Neden birden bire her sikim tersine dönmüştü ki?

normalde fuyu'yu azgın yapardım ama buradaki azgın kei oldu öhöm

ve, yarın sınavım var
iyi ki ölsem <3























stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin