1.5

3.2K 357 679
                                    

Chifuyu

Hayatımın en anlamsız ve de gerici gecelerinden birini geçirmiş, neredeyse hiç uyuyamamıştım. Baji'nin utangaç, korkmuş ve de endişeli halini düşünmeyi kesemiyordum. Vicdan azabı yüzünden kişilik değiştirmişti resmen.

Gece boyunca, uyuduğumu sanmasını sağladığım için, ikide bir ateşimi kontrol edip kısık sesle şükür dolu cümleler sıralamıştı.

Açıkçası, onun gibi gaddar birinin böylesine ilgili davranabileceğini hiç düşünmezdim. Beni ölmeye bırakıp keyif de çatabilirdi sonuçta. Tıpkı, piç kurusu babam gibi.

Hastaneden çıkış yapabileceğimi öğrenince memnuniyetle gülümsemiş ve Baji'nin, muhtemelen ben baygınken, getirdiği kıyafetleri giymiştim. Güzel bir duş alıp iğrenç ter kokumdan kurtulmak ve bolca müzik dinlemek istiyordum.

Ama bir sorun vardı.

"Ayakkabılarım nerede?" diye sordum kollarımı kendime sarma isteğimi bastırmaya çalışırken.

Bir anlığına mal gibi baktı ve ardından da irice açıldı kanlı gözleri. "Siktir. Ayakkabı getirmeyi tamamen unutmuşum ben."

Hastanenin dandik terliğini süzdüm. "Sorun değil. Bunlar iş görür sanırım."

"Saçmalama istersen." Bana arkasını dönüp resmen domaldı. "Çık şuraya."

Ne?

"Ne saçmalıyorsun sen?" Sertçe öksürdüm. "Şaka mı yapıyorsun?"

Sırtına dokundu. "Seni buraya nasıl getirdiğimi sanıyordun?"

Hassiktir.

Milyonlarca defa hassiktir.

Beni gerçekten de sırtında mı taşımıştı? Beni? Yıllardır kavgalı olduğu çocuğu? Adını orospuya çıkardığı kişiyi?

"Lütfen," dedi ve iyice eğildi. "Şu anda elimden bu kadarı geliyor."

Surat astım. "Montum da yok. Yapacağın işi sikeyim, Baji."

Doğrulup kendi montunu üstünden çıkardı ve itiraz etmeme fırsat tanımadan bana giydirdi. Ardından da montun önünü çekip başımı kapattı. "Tamamdır."

Annem dışında hiç kimse hastayken ilgilenmemişti benimle. Baji, beni baya baya şaşırtıyordu.

Bakışlarımı kaçırdım. "Şimdiden beni taşımana gerek yok. Hastanenin içinde yürüyebilirim terliklerle."

Sessizce odadan çıkmış, çıkışa doğru yürürken önüme bakıyordum. Düne göre çok daha iyi hissediyordum açıkçası. Birkaç gün daha dinlenmeyi becerebilirsem tamamen toparlardım.

"Üşüteceksin," dedim sırtına tırmanırken. Devrilmemek için boynuna sarılmak zorunda kalmıştım. "Sonra da bana vicdan yaptıracaksın."

"Bacaklarını da dola. Düşmeni istemiyorum."

Tanrım... düşmanıma koala gibi sarıldığıma inanamıyordum. Neyse ki hiçbir tanıdık bu rezilliği görmüyordu.

Arabaya varınca ön koltuğa oturmama yardımcı oldu. Sanırım, çıkış işlemlerini hallettikten sonra klimayı açmıştı çünkü sıcacıktı içerisi.

"İlaçlarını aldım," dedi şoför koltuğuna geçince. "Günde kaç kere içmen gerektiğini de yazdırdım."

Camdan dışarıya baktım montun önünü açarken. "Hallederdim."

El frenini çekti. "Benim yüzümden hastalandın. Bırak da elimden geleni yapayım." Radyoyu açtı. "Sonrasında yeniden nefret kusabiliriz."

Radyodaki sıkıcı haber kanalını değiştirip Rock müzik yayını yapan bir kanalda durdum ve yeniden dışarıya bakınmaya başladım.

"Sert şeyler seviyorsun sanırım."

Kollarımı kavuşturup sessizliğimi korudum. Her sikim yolundaymış rolü kesemezdim. Bi' anda bana iyi davranmaya başladı diye, ona arkadaşlık sunamazdım.

On iki yaşından beri, düşmandık. Siktiğimin neredeyse her günü, kavga ve hakaret seanslarıyla geçmişti.

Evin önüne varınca, itirazlarıma aldırmadan yeniden sırtına aldı beni ve hızlı adımlarla dış kapıya ulaştı. Zile basmak yerine anahtarı kullanmış olsa da yere iner inmez orospu çocuğuyla göz göze gelmiştim.

"İlgiye doyduğunu umuyorum," dedi küçümser bir tonda. "Keisuke'yi uğraştırdığın için ondan özür dilemelisin."

Benim laf atmama kalmadan, Baji araya girdi. "Oğlunuz hasta ve ölebilirdi."

Babam, piççe güldü. "İbne gibi gezinirse daha çok hastalanır o." Baji'ye özlem dolu bir bakış attı. "Senin gibi düzgün bir oğlum olsaydı keşke."

"Seni-" diye sövmeye başlamıştım ki ortamın amına koyuldu.

Baji, babamın suratına sağlam bir yumruk geçirmiş ve onun zemine kapaklanmasını sağlamıştı.

Siktir, ne? Bu sahiden de yaşanıyor muydu?

"Sizin kadar iğrenç piçler baba olmamalı," diye bağırdı babama ve ona bir yumruk daha attı.

Gördüklerimin gerçekliğini sorgularken birkaç defa yutkundum. Babam, dağılan suratıyla yerde uzanıyordu. Baji de ona bağırmayı sürdürüyordu.

Yok, hayal gücüm böylesine çılgın bir manzarayı yaratacak kadar gelişmiş değildi kesinlikle.

Babamın tepki vermesini beklemeden koluma yapıştı Baji. Yanakları kızarmış, bakışları kararmıştı. "Senin yatıp dinlenmen gerekiyor. Yürüyebilir misin?"

Baji, ürkütücü görünüyordu.

Başımı sallayarak onayladım onu ve odaya varana dek tek kelime etmedik.

"Bak," dedi saçını yeniden toplarken. "Normalde o piçi kendin de halledersin, biliyorum ama şu anda hastasın."

Annem dışında birisi ilk defa beni babama karşı savunmuştu ve bu kişinin Baji olması... ironikti. Hele de benzer lafları kendisi de söylemişken.

Babama vurduğu için başı belaya girecekti muhtemelen ve belki de bu sayede saçma evlilik cehennemi boylayacaktı.

Gerçi, Baji bunun farkında değil gibiydi. Babama vurmak için vurmuş, beni savunmuştu. Kendimde değilken, henüz çözemediğim şeyler gerçekleşmişti belli ki.

Boğazımı temizledim. "Şarap içmeyi sever misin, Baji?"

Kehribar gözleri irice açıldı ve başıyla onayladı.

Eh, onu biraz sarhoş etmekten zarar gelmezdi.

fuyu için birilerini döven kei için ölürüm, evet

o değil de terapi niyetine bu kitaba bölüm yazıyorum resmen. baji'nin attığı yumruğu oç hocalarıma atabilsem keşke SKWJNWVSJDVDNDBDNDNDNDNFN



























stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin