43. Bölüm ~ Mucizeyi Açan Anahtar

Start from the beginning
                                    

“Tamam…”dedi.

Sadece tamam dedi ve belki de ilk defa bu kadar erken ikna oldu.
“Görüşürüz…”deyip telefonu kapattım.

Yüzümü bile yıkayamamıştım ve en azından bir su çarpayım diye Ozan’ın alt kattaki banyosuna girdim. Elim gayri ihtiyari açma anahtarına gidince farkında olduğum gerçek nedeniyle parmağımı anahtardan çektim. Bu karanlıklar ülkesi kılıklı banyoya ölsem giremezdim. Elimdeki telefonun fenerini açıp banyoya girdim ama nasıl girdim, bir ben bir Allah bilir.

Kısaca işlerimi hallettikten sonra yeniden yatak odasına geçerek üstümü değiştirmek üzere yığınla üst üste duran valiz topluluğundan pantolon ve ince bir sweatshirt alarak giyindim. Saçlarımı olabildiğince derli toplu dursun diye tepe atkuyruğu yaptım. Odadan çıkıp portmantodan ince kot ceketimi ve çantamı alarak evden çıktım.

Hayatta bazen benim de başıma iyi bir şeyler gelebiliyordu ve evimin Ozan’ın evine olan yakınlığı da bu şanslardan sadece bir tanesiydi. Yol üstündeki bir markete uğrayıp ekmek ve eksik olan birkaç parça kahvaltılığı alarak evin yolunu tuttum. Bir yanım bir an önce eve girmemi söylerken diğer yanım hala apartman kapısının önünde çelişkilerden çelişki beğenmekle meşguldü. Evli bir çiftin olduğu eve öyle pata küte girmemi uzun süre sorguladıktan sonra çantamdan telefonumu çıkararak, evden kaçmayı kendine adet edinmiş Hayriş’in adının üstüne dokundum. Telefon çalıyor, çalıyor ama açılmıyordu. Artık eve girmemek için sağlam bir nedenim vardı ve ikisi uyurken benim eve girmem bana hiç doğru gelmiyordu. Tam başka bir plan yapmaya hazırlanmıştım ki, telefonum çalmaya başladı. Ekranda Hayriş’in adı yazıyordu.

“Hayriye?”

“Günaydın, melek kalpli Yaseminim…”diyerek konuşmaya başladı. “Sen var ya sen, bu dünyada tanıyıp tanıyabileceğim en şahane dostsun. Kızım, hangi yüce gönüllü insan kendi evini dostuna verir ki?”

Bildiğimiz Hayriye övgüleriydi ama fazla abartılıydı. Sonuçta aynı durumda olsam Hayriye de bana evini açar ve beni mağdur etmezdi.

“Büyütülecek bir şey değil canım Hayrişim,”dedim aynı onun gibi coşkuyla. “Sen de olsan emimim aynını yapardın…”

“Kız yapmaz mıydım, yapardım tabi de…”

“Ne tabi, Hayriş? Yapardın işte. Evde misiniz? Ben aşağıdayım ama sizi rahatsız etmemek için önce arayıp haber vereyim demiştim.”

“Yok be ne evi? Biz şeyle şeye geldik. Oradan şey edip şeye geçeceğiz…”

“Ah, öyle mi? Tamam sen rahat rahat şey et, ben de sonra size eşlik ederim. Kızım sen manyak mısın be!? Ne şeyinden bahsediyorsun?”diye çemkirip sokakta deli ve manyak olduğumu düşünen var mı diye şöyle etrafa bir göz attım. Neyse ki henüz insanlar sıcak yataklarından çıkmamıştı da ben gibi bağırgan birini duymak zorunda kalmamıştı.

“Sabah sabah bağırma bana o bet sesinle, deli!”dedi nefes nefese.

“Neredesin sen? Sesin neden soluk soluğa geliyor?”

“Biz Nazım’la dışarı çıktık, birkaç işimiz vardı da…”

“Hayriye, Nazım’la konuştunuz mu? Sabah sabah ne gibi işleriniz var da kendinizi dışarı attınız ki siz?”

“Aman,”dedi ağzını yaya yaya. “Konuşacak ne var ki? Dün gece biz oturup enikonu plan yaptık ve İstanbul’da yaşamaya karar verdik.”

“Bu harika bir haber Hayriş…”dedim sesimdeki mutluluğu ulu orta sererek. “Çok mutlu oldum. Bundan sonra sürekli birbirimizin yanında olabileceğiz…”

YASEMİN (Tamamlandı) Where stories live. Discover now